Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '07

 
Kategori
Güncel
 

Kahraman “şahin” kınalı kuzulara karşı!

Kahraman “şahin” kınalı kuzulara karşı!
 

Her gerçek komutan gibi cephedeydi. Askerlerinin cephanesi bitmişti ve geri çekiliyordu. Durdurdu yenilgiyi kabullenmiş askerlerini. Yüzlerini tekrar düşmana döndürdü. Mermisi olmayan tüfeklere süngü taktırdı. Kısa konuştu: “Size ben savaşmayı emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir." İsmi Yarbay Mustafa Kemal’di.

Geçtiğimiz günlerde esir alınan askerlerin sağ salim geri dönmelerine Bakan Mehmet Ali Şahin’in “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir mensubu bu duruma düşmemeliydi. Dolayısıyla kurtulmuş olmalarından fazla bir sevinç duyamadım. Türk askeri canını verme konusunda tereddüt etmez." yorumunu dinlerken, aklıma hepimizin daha ilkokul sıralarında öğrendiği bu tarihi olay geldi. Bakan Şahin (yada şahin bakan), gayet vatanperver duygularla, gözleri çakmak çakmak, öfkeyle tepki gösteriyordu askerlerin geri dönmelerine. Şimdi bu olayı, Atatürk’ün verdiği emri de aklımızda tutarak yeniden değerlendirelim.

Bir: Teslim olmakla, rehin alınmak arasındaki fark anlaşılmalıdır. Teslim olmak bir tercihtir. Bir çatışma sonucu hayatta kalmak veya çatışmadan kaçınmak için alınan bir karardır. Rehin alınmak ise rehinenin kontrolünde değildir. Özellikle bu tür pusularda askerlerin saldırıya karşılık vermek, hayatta kalmak, yakalanmamak gibi seçimleri yoktur. Bu yüzden herkes rehin alınabilir.

İki: Bölgede yıllardır sayısız kez çatışmaya girmiş bir ordu, öngörülebilir ve kolay bir pusuya düşmüştür. Bunun sonucu 13 fidan yaşamı yitirmiş, birçok asker yaralanmış ve sekiz askerde kaçırılmıştır. Burada tamamen bir komuta hatası vardır. Hesap vermesi ve sorgulanması gereken kaçırılan gencecik çocuklar değil, askerleri bu kadar tedbirsiz bir şekilde ateşe atan komuta kademesindeki sorumlu kişilerdir.

Üç: Bakan Mehmet Ali Şahin’in “ölmelerini tercih ederdim” mealine gelecek bir açıklama yapmaya ne insani, ne de hukuki olarak yetkisi yoktur. Şehit olan askerler hükümetin fedaileri değil, anne-baba kuzuları, bu ülkenin gencecik fidanlarıdır. Bu sözü ancak Bakan Şahin kendi çocuğu için kullanabilir. Oysa kaçırılan askerler arasında ne kendi ailesinden, ne de diğer politikacıların ailesinden kimse yoktur.

Dört: Başta Başbakan olmak üzere, askerlik çağında ama sağlık raporlarıyla veya yurtdışında çalışıyor gösterilerek çocuğunu askere göndermeyen nice bakan, milletvekili, bürokrat, iş adamı varken; çocuklarını ülkeleri için ölmeye yollamış yoksul insanları, onların çocuklarını, bir bakan “hain” veya “korkak” durumuna düşüremez.

Beş: Askerlerin iade edilmesi sırasında çıkan görüntü son derece rahatsız edicidir. Bu da hükümetin politik zafiyetinden, gereken stratejiyi uygulayamamasından ve uluslar arası ilişkileri yönetecek donanıma sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Ortay çıkan bu tatsız görüntü yüzünden, sorumlu makamlarda oturanlar hem halka, hem de bu duruma düşürdükleri askerlere özür borçludur.

Tekrar başa dönersek, Bugün Bakan Mehmet Ali Şahin askerlere öl emri vermiştir. Bundan 85 yıl önce Mustafa Kemal askerlerine verdiği emir gibi. Yalnız arada küçük bir fark var. Atatürk “öl” emrini, öncelikle kendi için verdi. Çünkü askerleriyle aynı kurşun yağmurunun altındaydı. Ülkeleri uğruna can veren gencecik çocukların ana-babalarının vergileriyle oturduğu konutta, bindiği zırhlı araçlarda, aldığı dolgun maaşla “yan gelip yatmıyordu”.

 
Toplam blog
: 34
: 1630
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Merhaba, Yazmak kimimiz için kendini ifade etme biçimi, kimimiz için ekmek kapısı, kimimiz içinse öy..