Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '07

 
Kategori
Güncel
 

Kahvaltı öncesi "Yumruk" yemek

Kahvaltı öncesi "Yumruk" yemek
 

Bu sabah uyandığımda da dün sabah gibi keyifsiz kalktım.

Bu bir gönül keyifsizliği değildi. Hani mevsim dönümlerinde, güneşin, evlerin içini ısıtmadığı zamanlarda, grip olsam mı olmasam mı havasında bir kırgınlık yakalar ya insanı, işte öyle bir keyifsizlik. Üstelik benim “Güneş” de yok evde. Evlat, okul gezisiyle Antalya’ya gitti. Aslında ben de onun yokluğunu fırsat bilerek rahatça yazıyorum desem, yalan olmaz ki yazılarımı emek verip, sevgiyle okuyanlar bunu fark etmiştir.

Sabah kalkınca ilk işim kapıya konan gazeteyi ve ekmeği almak olur. Sabahın en erkeninde koymuştur onları apartman görevlisi ki onlara “kapıcı” deniyor nedense, üzülürüm… Bu, özellikle tatil günlerinde daha çok batar içime, çünkü sepetin içine konan ekmek ve gazeteyi geç almak, geç saatlere kadar yatıyor olmamın ifadesidir. Gece geç yatmışımdır ya da yorgunumdur; dinlenmeye ihtiyacım vardır, olsun. Birisi, işi de olsa erkenden kalkmıştır benim için; üzülürüm…

Ekmeği, tezgaha bıraktım, gazetenin ilk sayfasındaki “Kırmızılık” göz alıcıydı; Manisa’da yapılan Cumhuriyet Mitingi’nin fotoğrafı vardı. Diğer müthiş “Kırmızı”lıklara bir yenisi daha eklenmişti. Eklenmeye de devam edecek; haftaya pazar günü; saat 10.00’da İzmir’e bekliyoruz bütün anneleri; evlatlarını, torunlarını, bacılarını; herkesi ama herkesi bekliyoruz. O gün bütün anneler için en özel ve en güzel “Anneler Günü” kutlaması olacak. Bu şölen kaçar mı? Şimdi erkekler diyor ki "Ya biz?" İyi de siz de bir annenin evladı, torunu, abisi, babası, kocası, sevgilisi… değil misiniz? Bence bir “anne”ye verilebilecek en güzel hediye için siz de meydanlarda olmalısınız. "Ben anne değilim" diyen kadınlarımız, siz bir annenin anne olmasını sağlayan değil misiniz? Haydi şölene!

Bir kırmızılığa ama ne kırmızılığa, kaptırdım kendimi gidiyorum. Mavime ihanet etmişim gibi geliyor bana; ama biliyorum, bu “Kırmızı” olmazsa mavim hiç olmayacak.

İstemeden de olsa “Kırmızılık” tan kurtarıp kendimi, her zamanki gibi gazetemin ikinci sayfasını açtım, İlhan Abi ne yazmış, diyerek. İlhan Abi; İlhan Selçuk, yazılarını sakince yazar; Pencere’sinde. Okursunuz; sanki her şey olağandır. Son paragrafa gelince de “yumruk” yemiş gibi olursunuz. Bu yüzden, son zamanlarda “Pencere”yi son paragrafından okumaya başlıyorum. Özellikle tarih yazılan şu günlerde, yazıyı baştan başlayıp bitirecek kadar sabredemiyorum. Önce son paragraf, sonra bütün yazı.

Bugün daha da abarttım sanki veya kelime ilginç geldi, son paragrafın son satırındaki “p....k” kelimesi çarptı gözüme. Cümleyi okudum; "Amerika bu işi hangi p.....k marifetiyle Türkiye’de tezgahlamak istiyor?.." diyordu. Şaşırdım; yine yemiştim yumruğu. Daha yeni yeni bir şeyler yazıyorum ama yazmasam da biliyorum ki bir cümle paragraftan çıkarılırsa, çok farklı anlamlara gelebilir. Bu yüzden paragrafı olduğu gibi yazıyorum;

“İşin en kötü yanı, yüce Allah, Hazreti Peygamber, Kur'an-ı Kerim adına konuşan mürteci sürüsünün devlet düzeninde iktidarı ele geçirdikten sonra, gün geçtikçe azmasıdır…

Bu takımdan biri, yolda yürüyen Bektaşi’nin ensesine okkalı bir tokat vurmuş…

Baba hızla dönüp bakınca açıklamış:

- Ne bakıyorsun Erenler bu tokat Allah’tandı…

Bektaşi:

- İmanım, demiş, elbette öyledir; ama Allah’ın bu işi hangi p....in eliyle yaptırdığına bakıyorum…

Ilımlı İslam Devleti mi?..

Amerika bu işi hangi p.....k marifetiyle Türkiye’de tezgahlamak istiyor?..

Sorunun yanıtını siz verin!..”

Biliyorum yazının bütününü merak ediyorsunuz şimdi de; gazetede; Cumhuriyet’te.

Güne keyifsiz başlamışken yazı yazıp “ufaklığı” üzmeye hiç niyetim yoktu. Ama gazeteyi elime alınca keyfimin yerine geldiğini görüyorsunuz. Artık uzatmadan bitirmeliyim. Bir yandan Kanal Türk’ü izlemeye çalışıyorum; her pazar olduğu gibi, Cüneyt Arcayürek, Politika Durağı’nda Tuncay Özkan’ın konuğu ve yazmak uğruna, “temiz görünmüyor” diye kaçıncı defadır yıkanıyor benim salonun tül perdeleri bilmiyorum. Perdeler eskimeden kalksam iyi olacak.

İyi pazarlar…

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..