Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '07

 
Kategori
Dostluk
 

Kahvaltı sofrası

Kahvaltı sofrası
 

Gece yatarken, sabah kalktığınızda, görmek istemediğiniz, ağzımın tadı bu günkünden daha iyi olsun diyerek, Allah'a, her ne yaşamış olursanız olun, şükrederek, yastığa kafanızı koyarken, huzurlu bir uyku, umutlu bir uyanış, lezzetli bir kahvaltıya merhaba demek istersiniz.

Herkes ister.
Kim istemez ki?
Niçin istemesin?

Güzel ülkemin güzel insanı da aslında bunu hak eder, eder etmesine de, hep gece hep gündüz olamayacağı gibi sayılı, kısıtlı da olsa her uyku öncesi, bir dilek, bir istek, bir umut, sana sığınıyoruz ya rabbim der dalar gideriz, sadece ve sadece bize ait dünyanın derinliklerine.

Gerçi orada da rahat bırakmamak için elinden geleni ardına koymayan gündüz zebanileri vardır ya, neyse!

Dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun herkese, güzel ülkemin gün batımının emsali, muadili, kıyısından kenarından benzeri var mıdır, hele hele gün doğumunun güzelliği var mıdır, bilmek isterim görmek yaşamak isterim, gerçekten!

Ben her gece yatarken 1938 diye yatarım, her sabah 1881 diye kalkarım, gün batımının hüznünü gün doğumuyla atar, güzel ülkemin güzel insanlarıyla yaşamaktan mutluluk duyarım, duymayanın aklını, ortak aklı sevenlerin kahvaltı sofrasına çağırır, lezzeti paylaşır, geceyi geceye, gündüzü gündüze bırakırım.

Ortak aklı paylaştığım kahvaltı soframda neler var neler, kimler var kimler, bir bilseniz, dinleseniz, tatsanız, müdavimi olur kalkmak istemez, biraz daha birazcık daha, doyamadım der, benden “endişeye mahal yok, bu sofra Allah'ın izniyle her sabah burada, yanında getirmen gereken tek şey ortak akıl, korkma” cevabını alır, ferahlar günün güzelliklerini yaşamaya başlar, bir sabah, bir kahvaltı, bir ortak akıl sohbeti daha der, gün batımıyla kucaklaşır, huzurla uykuya dalardın.

Mümkün mü?
Ben her gün bunu yapıyorum, yaşıyorum!
Hepsi olmasa da birazından, birkaçından bahsetsen...
Hay hay!

Gece uykuya çekildiğimde, kahvaltı soframın olmazsa olmazı, ben masaya oturmadan çok önce, nimeti hazırlayan ülkemin güzel insanının emeği, çıtır çıtır leziz mi leziz ekmeği, tam vaktinde, masamda.

Kıyamasam da, bir dilim kesip Anadolu'nun yayığında demlenmiş tereyağını, güzel ülkemin her yerinde, çiftçimizin yetiştirdiği, topladığı, gönderdiği kayısıyla, çileğiyle, inciriyle, dutuyla hazırlanmış reçeli ekmeğimin üstüne özenle yayarken, gazetemin ezberimde olan sayfalarına doğru ilk hamlemi yapmış olurum.
Bir de bakmışım ki, Bekir Coşkun, sohbete başlamışız bile...

Sonra bin bir emekle, sanki ailelerinin bir ferdi gibi korunan, kollanan, beslenen güzel ülkemin doğal hayatından, doğal besinin hammaddesini, besicinin emeğiyle birleştirip masama kadar gelen, sütten, köylümün emeğiyle mayalanmış peynirim gözüme takılır..!
Evet, evet beyaz peynirim, kıyamasam da, çatalla ufak ufak fındık faresi gibi tırtıklarım onu...
Eveeet, Emin abi de geldi!
Canım, Çölaşan tabiki, hangi Emin olacak...!

Bazen buruk bir meyve suyu, portakal gibi, nar gibi, bazen süt gibi taze dingin, sakin, bazen ayran gibi köpük köpük ama en lezzetli hali, demli mi demli, tavşan kanı mübarek dedirten, yağmuru, şimşeği bereketi ile bilinen karadenizin, yeşil bitkisinin içimine doyum olmaz hali, keyif versin diye sıcak sıcak içmeli, masamın hafif şekerli çayı, eksilmezi.
Allahta eksik etmesin!
Kim mi?
Oktay Ekşi...

Başka...?
Anlat yahu, anlat!
Var, var liste uzun, çoook çok uzun!
Mesela, Şükrü hoca var.
...?
Kızılot yahu.....

Kahvaltı soframın zeytini, tabakta bir o yana bir bu yana aşağıya yukarıya, say eksilt topla çıkar, hepsini yiyemesem de birisi ikisi, kalanı benden sonraki yesin diye yorgun haliyle bırakırım, arkama yaslanır, yorduğum zeytini yiyecek olanı kollarım...
Bazen yeşil, bazen siyah ama Ege’nin zeytinyağı, hafifte Antep pul biberi, biraz karmaşık olsa da haftada bir gün, muhakkak tüketilmeli.

Dur arkadaş!
Ne oldu vatandaş?
Bu sofra için gereken tek şey “ortak akıl” öyle mi?
Evet!

Nerden başlamam, ne yapmam lazım?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten başla, sağa sola sapma, merkezde liberal otobüs durağı göreceksin inme, dümdüz git.
Yolculuğun sırasında yanına almanda faydalı olacak şeyler var, Elmalı Hamdi Yazırın Kuran-ı Kerim tefsiri, Atatürk ün Söylev/Nutuk-gençliğe hitabesi, en önemlisi de, eseri, Cumhuriyeti...!
Dikkat..!

Tanımadığın, Uluslararası Musevi-Ermeni Yunan ve sair pusu kurnazı milletlerin, siyasetçi tayfasından duyduğun tavsiye edilen fikirleri, Hazreti Musa ve on emri, Hazreti İsa ve incili, onun dört farklı(?) halini, uzantısı bitmek bilmeyen Katolik, Ortodoks, Protestan, falan filan mezhep-kiliseleri, Karl Marx, Sigmond Freud, Albert Einstein yaman çelişkisini, bizdeki din tacirlerini, emperyalist iş birlikçilerinin merkezlerini, Cumhuriyet düşmanı, kazanımlarının satıcılarını, ikinci- üçüncü Cumhuriyetçileri, vaatlerini görüp reddetmen lazım.

Hala sağ-salim aklı selim haldeysen, başardın demektir.
Neyi?
Ortak akla ulaşmayı, insan gibi insan, adam gibi adam, bu güzel ülkenin insanı olmayı tabi ki...
Yani?

Bak vatandaş, demiştim ya her gün batımında 1938 diye yatar, her gün doğumunda 1881 diye kalkarım...
Evet!

Öncesinde de yüce Rabbimden başarmak için yardım ister, alırım...
Evet!

Kahvaltı soframda ortak aklı paylaşırım...
Evet...

Ulaşmak ne zor ne de kolay, meşakkatli bir yoldur bu, önce Allaha sarılırsın, yola çıkar doğrulara sarılırsın, pes etmem, kendimi teslim etmem, ülkeme, ülkemin güzel insanlarına, en başta en güzel insanına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e dayanır, sarılır, ayakta kalırım.

Evet!
Evet, NE?
Her gün batımında huzurla yatar, her gün doğumunda umutla kalkarım, kahvaltımı yaparım!
Lezzet, ortak akıldadır!

Teslimiyetçi, kaptı kaçtı sofrasında değildir, lezzet!

Kahvaltı sofrasındadır.......!

 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..