Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ocak '12

 
Kategori
Deneme
 

Kahve Bahane

Kahve Bahane
 

Kıza bir partide rastlamıştı... Harika bir şeydi. O gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki.. Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyu dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular.

Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hali kızın da huzurunu kaçırdı.. "Ben artık gideyim" demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı.. "Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak için.." Yan masalardan bile şaşkın yüzler delikanlıya baktı.. Kahveye tuz!.. Delikanlı kıpkırmızı oldu utançtan, ama tuzu kahvesine döktü ve içmeye başladı. Kız, merakla "Garip bir ağız tadınız var" dedi..

Delikanlı anlattı: "Çocukken deniz kenarında yaşardık. Hep deniz kenarında ve denizde oynardım. Denizin tuzlu suyunun tadı ağzımdan hiç eksilmedi. Bu tatla büyüdüm ben.. Bu tadı çok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadı dilimde hissetsem, çocukluğumu, deniz kenarındaki evimizi ve mutlu ailemi hatırlıyorum. Annemle babam hala o deniz kenarında oturuyorlar.. Onları ve evimi öyle özlüyorum ki.."

Bunları söylerken gözleri nemlenmişti delikanlının.. Kız dinlediklerinden çok duygulanmıştı. İçini bu kadar samimi döken, evini, ailesini bu kadar özleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmalıydı. Evini düşünen, evini arayan, evini sakınan biri.. Ev duyusu olan biri..

Kız da konuşmaya başladı.. Onun da evi uzaklardaydı.. Çocukluğu gibi.. O da ailesini anlattı. Çok şirin bir sohbet olmuştu.. Tatlı ve sıcak.. ..

Ve de bu sohbet öykümüzün harikulade güzel başlangıcı olmuştu tabii.. Buluşmaya devam ettiler ve her güzel öyküde olduğu gibi, prenses, prensle evlendi. Ve de sonuna kadar çok mutlu yaşadılar. Prenses ne zaman kahve yapsa prensine içine bir kaşık tuz koydu, hayat boyu.. Onun böyle sevdiğini biliyordu çünkü..

40 yıl sonra, adam dünyaya veda etti. "Ölümümden sonra aç" diye bir mektup bırakmıştı sevgili karısına..

Şöyle diyordu, satırlarında.. "Sevgilim, bir tanem.. Lütfen beni affet. Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede..

İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?.Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken 'Tuz' çıktı ağzımdan.. Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim.

Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi ölüyorum ve artık korkmam için hiçbir sebep yok..

İşte gerçek.. Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni tanıdığım andan itibaren bu rezil kahveyi içtim. Hem de zerre pişmanlık duymadan. Seninle olmak hayatımın en büyük mutluluğu idi ve ben bu mutluluğu tuzlu kahveye borçluydum. Dünyaya bir daha gelsem, her şeyi yeniden yaşamak, seni yeniden tanımak ve bütün hayatımı yeniden seninle geçirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha tuzlu kahve içmek zorunda kalsam da.."

Yaşlı kadının gözyaşları mektubu sırılsıklam ıslattı. Lafı açıldığında bir gün biri, kadına "Tuzlu kahve nasıl bir şey" diye soracak oldu..

Gözleri nemlendi kadının..

"Çok tatlı!.." dedi..

Küçük bir aşk hikayesinden yola çıkarak gerçekten yaşandı mı bilmeyerek ama içten içe umarak..

Bir kahvenin 40 yıl hatıra var sözü burdan mı çıkmış acaba? Böyle aşklar yazılar da mı kaldı... Çağ atlamak böyle bir şey mi ayaklarımızı altına mı aldık karşılıklı sevgiyi?

En iyi fotograf makinalarına sahibiz dijital hangimiz mutluluğun resmini çekebildik şöyle başucumuza koyup bakacağımız... Telefonlarımız var 3G'li sanırım Gene mi Gene mi Gene mi sen demek için...

Hangimiz SENİ SEVİYORUM demek için hadi sevmekten geçtim... Değer verdiğimiz insanlara bir Günaydın, bir Merhaba demek için kullanıyoruz...

Bir hayat koşuşturmasının arkasına sığınıyoruz... Sevmek zor geliyor ne zamandır ağırlığını taşıyamıyor oluyoruz... Nedir bu üzerimizdeki ağırlık kazandığımız şeyleri zorluklarla kaybetmek için neden bu kadar çok emek veriyoruz... Doğru gelişiyoruz... Çağ atlıyoruz yaa... Güven duygularımızı yitiriyoruz... Örnekleri bol olan yaşantılarımızda....

Anlıyamıyorum... Üzgünüm ben de dahil olmak üzere neyin telaşındayız... Yaşananlardan da ders alamıyoruz... Karşılıklı bir alşverişe dönüştürdüler sevgiyi... Tüketecek bir şey kalmadı artık... Hadi yavaş yavaş tüketelim değerlerimizi... Nerde o yırtıldı mı kollarımıza dikilen yama parçacıkları... Çoraplarımız kaçtı mı örücüler vardı... Örülüyor du... Şimdi öyle mi ya al yenisini... Kimse yüreğinin yamalanmasını istemiyor.. İstemez de ama... Bazen değerliyse bizim için yama yapmak gerek yüreğe... Erkekler gibi bayanlar da ayak uydurdu... Bu yaşam koşullarına... Kısasa kısas kısaca...Herkes bir iyilik yapıp kendine kısa yolu seçiyor...

Öğretmeye çalışıyorum bazen kendimce...

Ama olmuyor o kadar fazla örnek var ki hayatında kafası karışıyor... Sevmek deyince.... Belki de yaşamak gerekiyor bazı şeyleri anlatmak yetmiyor... Kelimeler yetmiyor.... İfade bile edilmiyor... Dile gelmiyor ki ifade edilebilsin.... Her şeyin en mükemmeline alıştık... Sevgininde öyle olmasını istiyoruz... Yeterli olmuyor daha fazlasını istiyoruz... Emin ellerde olmak istemiyoruz... Emin yaşamların içinde olmak istiyoruz... Sıkıntıya kimsenin tahammülü yok artık... Sabır kalmadı... Çok önceler de tüketildi... Birbirimizn inceliğine saygımız kalmadı... Düşünürken bile merak edileceğimiz hiç aklımıza gelmezken... Sanki takip edileceği düşüncesi almış yürekleri... Ruhları okşamak zorlaştı... Bir hediye vermek için özel günleri beklemek modası hakim... Ne olur içimizden gelerek versek... Sevgililer,anneler,babalar gününün arkasına sığınmadan... İÇİMDEN GELDİ günü olsa... Ve sırf biz aldık diye mutlu olsa... Karşılığını veremiyorum ezikliğini yaşattırmasak çok mu zor bunu anlamak...

Ama öyle hale geldik ki bu alışverişlerimizde bir cimriliktir gidiyor... Bilemiyorum... SENİ SEVİYORUM bedeli şu sıralar kaça gidiyor? Aramayı sevmem,aranmayı sevmem ne demek? İnsan sevdi mi aramak ister aranmak ister... Bir gün içinde bir dakika bir mesaj çok zor mu? Zor zor büyük mazeretlerimiz var bizim... Sahiplenemiyoruz sevgimizi satın alamıyoruz yüreğimizdeki yerimizi... Kiracı olmak daha kolay sanırım... Beğenmedin değiştir yerini...


Dilerim hayatlarımızda acı tatlı kahvelerimiz olsun... Ve bir ömür boyu aynı sevgiyle... Sunalım birbirimize...

 

 
Toplam blog
: 227
: 543
Kayıt tarihi
: 16.01.08
 
 

Fazla söyleyecek bir şey yok herkes gibiyim. Artık... Bazı acılar faydalıdır. Önce üzer, sonra he..