Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '08

 
Kategori
Güncel
 

Kahve fal bakarım!

Kahve fal bakarım!
 

Çocuk düşünür...Büyük susar...


İnsanların geleceğini merak ederek; gerek iş, gerekse aşk yaşamında neler ile karşılaşacağını öğrenme konusundaki çabası takdir edilmeli!

Bireysel beklentilerine yakın bir çift söz duymak için duydukları heyecanı anlamamak için asi olmak lazım!

Batıl inançlarım olmamasına rağmen günlük fal tutkusu ile boğuşanların, bir gün ülkenin geleceğine dair meraklarının kamçılanarak gazetelerin içeriğinde diğer yazarları ve haberleri merak edeceklerini, yaşamın fal olmadığını öğreneceklerini umuyorum.

...
Hava tahminlerinde yanımayan metoorologlar gelişmemiş toplumlarda yaşama olanağı bulsalardı ilkellikten kurtulamamış insanoğlu kesinlikle onlara Tanrısal güçleri bulunduğu sanısına kapılarak tapınma yolunu seçerlerdi.

Ortalama kültürel birikime sahip olan birey iş yerindeki ilgi duyduğu kişinin ona olan duygularını kahve fallarından öğrenmeye çabalar ama kahve seansına kadar gazeteler taranmıştır çoktan. Ve hemen her ortamda bir bilen vardır kahve falını. Özellikle öngörüsü olan, çok konuşan ve az çok falına bakılan kişiyi tanıyan biridir falcı ablamız!

İlk fırsatta kahveler aceleyle höpürdetildikten sonra “Neyse halim, çıksın falım.” dileğiyle fincan alışılmış bir ustalıkla tabağına ters çevrilip soğumaya bırakılır.

Hele ev toplantıları kahvesiz kesinlikle olmaz!

Gelecek okuyucusu atıp tutturduysa namı mahallenin sınırlarının dışına taşar. Şimdi hala öyle mi bilmiyorum ama bir zamanlar özel falcı istihdam eden kafeler medyada yer almıştı. Baskın haberleri kalmış aklımda.

Ben artık mahallenin kızının yaşadığı mahallenin başına neler gelecek yavaşça döktüreyim. Zamanında herkes hayrandı, kördü ama onun gözü kimseyi görmezdi.

Lise yıllarında bayram törenlerinde boy gösterir, stadyumu dolduran devletin büyükleri ve Türkiye büyük bir hayranlıkla onu izlerdi. Genç ve tartışılmaz güzelliğini fark eden TV kameraları onu ve arkadaşlarını ön plana çıkarırlardı.

O’ bayramlarda gösteriyi izlemeye gidemeyen memleketin delikanlıları ekran karşısına mıhlanır, nefesleri tutulmuş bir şekilde kendilerinden geçerlerdi.

Şimdi pek sokağa çıkamıyor. Eski güzelliğinden pek eser kalmasa bile değerini bilenler hayranlıkla söz ediyor ondan. Saygı duyuyorlar tartışmasız ona ama O’ uğradığı ihanetlerin acısını yüreğine atıp eski görkemli günleri büyütüyor gelen karanlığa inat göğsünde, umut ekiyor.

1930’lu yıllarda daha modern fotoğraflar veriyordu. Dünya konuşuyordu hayranlıkla.

Mahallenin değişimi etek boylarına yansıdı önceleri, uzadıkça yere değdi. Saçlarına hiç rüzgar değmedi çoktandır, unuttu. Nasıl çabuk geçiyordu zaman. Dönüşüyordu insanlar! İnsanın türbana evrimi gerçekleşiyor. Çağ atladık!

Kızın, mahallelinin, mahallenin aklını çeldiler!

Yıllarca yokluk ile boğuşurken değer verdiği siyaset esnafı geleceğini çalarken sesi kısıldı. Başkaları “ümit” oldu ama sonsuza kadar yaşamayı düşlerken 88’inde kapandı, örtündü; Suud çöllerinden gelen kara kum fırtınası kara çaldı umutlarına, karalar bağladı…

Siz ne sanmıştınız sahi. Simgelerin gölgesinde değişeni!

Güneşini kesti inceden bir dert ki bu alıştıra, alıştıra herkes kendi günahına tutsakken; yeşil dolarların hatırına “Ilımlı”sını, BOP’lu, üçüncü cinsli muhafazakar modacıları ile, taverna şarkıcısının vekil olduğu, liboşların ahkam kestiği, emanetine bırakılanların ihaneti, yüzeli dolar milyarderli, yasakların yeniden yeşerdiği, özgürlüklerin türbana girdiği, her devrin yarattığı gibi zenginlerin türediği, komik eylemler üretenlere sendikacı dendiği, sat sat ye’nin zamanına “babalar gibi satarım” dendiği, ayda dört defadan fazla hastalanmanın eve giden ekmeği azalttığı, özelleştirme adı altında geleceğin güme gittiği, asgari ücrete şerh bile düşülmediği, haremlik selamlık ötebus’lar türediği, gazetenin magazin, muhalefetin koltuk için ha yiyinliği, ip atanların elinde kaldığı, çetelerin üleştiği, çeklerin karşılıksız çıktığı, tarlasını ekemeyenlerin, ağacını dikemeyenlerin, ilaç olmadığı için ameliyat bekleyenlerin, her sokakta tip (tıp) merkezlerinin türediği, her birinin en az birkaç türbanını giyeni istihdam ettiği, SGS’nin (Sosyal Güvenlik sistemi.) son dönemde hepten iflas ettiği, velilerin bir birine “sen kaç aldın?” dediği, her değerin “paraya endekslendiği” hattı zamanında ben Cumhuriyet kızımızın hali nice olur diye düşünsem ne olur?

Görünen köy kılavuz da, fal da istemez!


15 Ocak 2008

Fotoğraf Milliyet.

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..