Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '15

 
Kategori
Dostluk
 

Kalabalığın tam ortasındaki yalnızlık

Kalabalığın tam ortasındaki yalnızlık
 

Bahar ayları insanı melankoliye iter. Daha çok sevilmek, daha çok beğenilmek, daha çok konuşmak, daha çok dertleşmek, daha çok mutlu olmak ve aşık olmak ister insan. Ama en çok da kendimizi yalnız hissederiz. Yalnız kelimesinin zıt anlamlısını hiç düşündünüz mü? Dilimizde bu kelimenin zıt anlamlısı bile yok.Yani bir kere yalnız hissettin mi, çoğalmak sanki imkânsız!

Yalnızlığın temel sebebi arkadaşlarının sayıca az olması değil, seni anlayan, başarılarını görüp - kutlayan, hayattaki sağlam duruşunu, mükemmel karakterini tanımadığın başkalarına da överek anlatan, referans olacak kadar sana inanan - güvenen, mevcudiyetinden mutluluk duyan, özü ve sözü doğru, seninle gurur duyan kişilerin yokluğudur aslında.

Annenle babanın veya abinle kız kardeşinin, belki teyzenle halanın hatta amcanla dayının, bilemedin kuzenlerinin, onu geçtim hani şu "kanka" dediğin en yakın dostunun arkandan çevirdikleri dedikoduyu duyup da duymazdan geldiğin günleri hatırla! Senin en bariz başarını bile şansa bağlayıp "o ballı" diye kestirip atanların asıl korkularının ne olduğunu biliyor musun? Onlar öne geçmenden ve kendilerinden daha büyük işler yapmandan ürker ve eksiklenirler!

Sana kendini kötü hissettiren birinin suratının tam orta yerine cevabı PAT diye yapıştırmak dururken dişini sıktığın, anlamamış gibi yapıp ruhunun en derinlerinden sabır gösterdiğin, sen sabır gösterdikçe tepene ettiklerini gördüğün halde ses etmediğin günlerin gecesi uykusuz kalırken, onlar "lafı ne güzel gediğine koydum" mutluluğu ile derin bir uyku çekerler.

Arkanı döndüğünde eğer insanlar senin başarılarını ve güzelliklerini başkalarından gizliyor, onun yerine eksik gördükleri yerlerini konuşuyorlarsa, sen dünyanın en yalnız insanısın! Üstelik onlar sayesinde bir de daha henüz tanışmadığın başkalarına rezil ve kepaze oluyorsan bu daha beter bir yalnızlıktır.

Bir şeyleri güzel yapmaya gör, hemen al aşağı edilirsin. O okullarda okumadın, o mesleklerde çalışmadın olursun! Sen değil, gerçekler hiç değil, beş para etmez yüreklerden çıkan sözler referans alınır ve sen bunları bilip de sırf yalnız kalmamak için katlanırsın!

Sahi katlanır mısın? E' o zaman sen bu kadar derin bir yalnızlığı hak ediyorsun. Hem de yalnızlığın daniskasını. Sessiz çığlıklar atarsın içinden. "Susun, ben öyle biri değilim" demek istersin ama yine kalpler kırılmasın, ortalık karışmasın diye konuşmazsın. Ve sen sustukça üste çıkarlar, sen sustukça kendilerine hak görüp saldırırlar.

Kalabalığın içindeki yalnızlık en kötüsüdür. Ve yapman gereken o yalnızlıktan sıyrılıp, özgürlüğe kucak açmaktır!

  Bir gün gelir "YETER" diye çığlık atarsın. İşte o gün senin sabrınla beslenenlerin en şaşırdığı gündür. Önce ne kadar kötü, hayasız biri olduğunu, sonra karşındaki yaşlı ise saygısızlığını, hatta onun ölümünden mesul olacağını söylerler sana. Ardından bu gidişin bir dönüşü olmayacağını anlayınca, yeniden görüşmek, yeniden barışmak için ısrar ederler.

Senin onları bırakmanı istemez, çaba gösterir, seni görmek, seninle konuşmak isterler.  Sonra bakarlar ki niyetinde kararlısın, tek tek akrabalar ve eş-dost aranır. Çünkü onların yaşam pınarı el alemin onayıdır! En korktukları ise, başkalarına en sık yaptıklarıdır; yani birilerinin onları arkalarından kötülemesi! Herkesi kendi gibi bildiklerinden telefonlar açılır, mailler yazılır, sokak ortasında kulisler döner, seninle karşılaşırlarsa eğer soğuk ve mesafeli olmaları tembih edilir. Sizin kafayı yediğiniz anlatılır, "İşin aslı öyle değil, böyle..." denir! Yani kendilerini haklı çıkartacak, kendilerini mağdur gösterecek yeni senaryolar yazılır.

Bir süre bu durum sinir bozucudur. Kafanda kurar içini birilerine dökemediğinden azıcık dert edersin. Beyninde fırtınalar eserken bir de bakmışsın bahar gelmiş yine dalların çiçek açmış, bir bakmışsın ki yaz gelmiş güneş ışıl ışıl parlıyor tam tepende. Dallarınsa üzüntüden ve hayal kırıklıklarından değil, meyveden ağırlaşmış!

Dağın yamacındaki bir ağacı yalnız sananlar, ağacın dallarını ve ona konan bin bir türlü kuşu, börtüğü, böceği görmez. Dal ver, budak ver, kendini çoğalt. Yalnız kalmamak uğruna özünü sömüren sarmaşıkları gövdene dolama. Onlar senin can suyunuzla beslenir, çiçeğine, yaprağına, budağına, meyvene gidecek öz suyunu kendilerinin bilip içerler, içtikçe de sen solarken onlar coşarlar! 

Sana gönül gözüyle bakanlar yalnız olmadığını gören kişilerdir! Elbet bir gün onlar gölgende ruhlarını dinlendirmeye gelecektir. Eğer bulunduğun yerden gördüğün muhteşem bir manzara değilse hatırla, o muazzam manzara sen olabilirsin başkalarına!

Victoria Toumit

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 50
: 8547
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Gazetecilik mesleğine ilk olarak Hürriyet Haber Ajansı'nda muhabir olarak başladım. Daha sonra Ümit..