Kalbim Egede kaldı

Az önce bir iş için dışarı çıktım. Sadece beş dakika dışarıdaydım. İçeri girdiğimde ise başka diyarla mutlu bir ben kaldı...
Ege de, önümde turkuaz rengi bir deniz uzanıyor. O kadar güzelki, göğün maviliğiyle dans ediyor. Onlar oynaşırken yakamozlar şımarık gülüşler gibi dağılıyor etrafa. Kumsalın kenarına birleşik gibi duran arnavut kaldırımlı taş sokaktan buharlar yükseliyor. Çoğu insan evinde veya bahçesindedir şimdi. Güneş en tepede, kavuruyor ayaklarımı.
Ben sandalyede öylece kaykılmışım, ayaklarım da diğer sandalyede. Üstümde uzun şile bezinden beyaz bir elbise var.Boynumda mavi taşlardan kendi yaptığım kolyem, başımda benim oyaladığım uçuk mavili, beyazlı eşarp...Altına tünediğim ağaç genç bir çınar.Zeytin ağaçlarıyla dolu tepe arkamda yükseliyor.Burnuma kekik kokuları geliyor.Bir kaç çocuk bahçedeki tulumbayla oynuyor.Güya kafalarını ıslatacaklar neredeyse banyo yapıyorlar.
Yan taraftaki bahçeye ektiğim domatesler, biberler, ayşekadınlar, tereler, rokalar, marullar, salatalıklar yerlere serilmiş fideler, güneşe esir olmuşlar.Kalkıp sulamak lazım.
Cırcır böcekleri hiç durmadan ötüyor, karıncalar koşturup duruyor.Sanki bir tek onlar çalışıyorlar...Uzun kuyruklu irice bir kertenkele gölgelik bir yer arıyor, kaçışından belli.

Ayağa kalkıp, geriniyorum. Tam tulumbada oynayan çocuklara bağıracakken, uzaktan sanki buharla dolmuş gibi gözüken yoldan can dostumum önce silueti, sonra kendi gözüküyor. Uzaktan el edip ''ikindiye doğru denize in, zıpkınla balık avlayacaklar. Bizde serinleriz ''diyor.''Gelsene, ne uzakta durdun''diyorum.Bahçeyi işaret edip uzaklaşıyor.
Mutfağa gidip buzdolabından koca bir bardak limonata alıyorum.Sandalyeme yine kaykılarak otururken, yanımdaki saksıdan taze birkaç yaprak nane koparıyorum. Soğuk limotanın buhardan ıslattığı bardağa atıyorum nane yapraklarını.
Ege de, önümde turkuaz rengi bir deniz uzanıyor...