Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '10

 
Kategori
Deneme
 

Kalemim yazıyor

Kalemim yazıyor
 

DÜNYA ÇÖL OLMASIN


Gülünce… Neden güldüğümü sordunuz, ağlayınca ruh hastası sandınız. Oysa gülmek kadar hakkımdı ağlamak. Şiirler şarkılar yazınca âşık sın dediniz, sığmazdı ki yüreğe paylaşılamayan bu aşk. Oysa hakka âşıktım. Anlamadınız… Konuşunca konuşma susunca neden sustun dediniz, ben hayatı ve sizi anlamaya çalışırken beni cahillikle suçladınız. Oysa cehaleti yenmenin tek yolu dinlemek ve anlamaya çalışmaktı birbirimizi. Anlamaya çalışmadınız çünkü önyargılıydınız.
Herkese yardıma koştum, cılız bitkileri ışığımla büyüttüm, aç hayvanları doyurdum. Su verdim kuşlara avuçlarımla. Aptalsın dediniz… Oysa dayanışmaydı hayat, paylaşmaydı, Siz paylaşmadınız. Kendimi savununca da bana kızdınız. Saldırmak değil asıl savunmaydı kutsal olan. Anlamadınız... Oysa ben insandım sevmek sevilmek hakkımdı. Ölüme ağıtlar yakmak, sevince serenat yapmak benim doğamdı. Korkularım, sevinçlerim, hüzünlerim vardı. Ve içimde bitmek bilmeyen aşk vardı. Çünkü insandım, inandığım biri vardı. Hesabım kimseyle değil, yalnız kendimleydi tek derdim kendimi adam etmekti. Oysa uğraşacak oka dar çok şey vardı ki, siz küçük şeylerle avunmayı seçtiniz. Haksızlıklarla dolu bir dünya da, kimileri açlıkla boğuşurken kimileri hastalandı fazla yemekten. Elinde oyuncaklarıyla ölen çocuklar vardı dünyanın bir yerlerin de ve onlara hedef alan kör kurşunlar. Görmediniz… Yaşamı elinden alınan insanların feryadı yükseliyordu, bu seslere kulaklarınızı tıkadınız, çıkarınıza dokunan en ufak bir sesi bile duyarken. Ve cennet olan dünyanın nimetleri medeniyetin kollarında can verirken görmediniz, yanan ağaçları, yok olan yeşili ve maviyi. Kıymetini bilemediğiniz özgürlükler alınıyordu elleriniz den. Fark etmediniz... Siz bir kuşun uçabilmek için azimle kaç kez kanat çırptığını bile düşünmediniz, bir karıncanın yuvasına taşıdığı emeği hiç yorulmadan. Oysa bunlar size verilen mesajlardı. Anlamadınız… Böyle küçük işlerle uğraşırken BEN ARTIK KONUŞMAYACAĞIM… Bu yazdıklarım da benim suçum değil kalemimindir. Çünkü o beni dinlemeden yazıyor. Tek derdiniz serin bir ağaç gölgesi ve altında uyumak, meyveler ağzınıza düşerken. Ağacı dikeni değil düşünmek su bile vermeden faydalandınız her şeyinden. Aslında hep borç yediniz kesenizden… Oysa yaşamın tadı emeğinde gizliydi çalışmanın ve insanlığa hizmetin. Sevincin en büyüğüdür paylaşmak, insanla doğayla ve yaratılan her şeyle. Siz paylaşmadınız… Tanrılaştınız size bahşedilen bu dünya nimetleri karşısın da. Sizin tarihten bile haberiniz yoktu. Kaç kez yıkılmıştı dünya ve kaç kez helak olmuştu kavimler. Boş yere mi gönderildi insanlığa peygamberler. Ama siz ders almadınız… Sonsuzluğuna inandınız dünyanın her şeyin bir sonu vardı oysa. Yanıldınız… Şimdi beklenen sona yaklaşmakta ve çareler aramaktasınız. Ümitsizsiniz… Çünkü bu zamana hep ayrı benliklerle geldiniz. Tek bir elin gücünü küçümsediniz. Eller birleştiğinde oluşacak gücü görmediniz. Bir kader ancak böyle değiştirilebilirdi. Bilemediniz…

BEN SUSTUM… Ama kalemim hala yazıyor. İsterseniz kırın kalemimi umurumda bile değil. Ben inandığım bir davanın peşinde koşarken, ölsem ne yazar. Eğer ölümümden sonra geride bir cennet kalacaksa, ölüm bile güzel. ARTIK KALEMİMDE MÜREKKEP TÜKENDİ YAZMIYOR. Biz hala ne düşünüyoruz bilmem, bizim için bir kalem bile kendini böyle tüketirken?

Yazan :serpil topaloğlu

19.8.2010
 
Toplam blog
: 42
: 437
Kayıt tarihi
: 01.08.09
 
 

Asıl mesleği ressam. Resme olan ilgisi ikokul öncesine dayanır. İlköğrenim ve liseyi  Aydın '..