Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '07

 
Kategori
Tarih
 

Kalender...

Kalender...
 

Zifiri karanlık bir sahneydi zaman. Projektör, görmemiz gereken oyuncuları ışıldatıyordu:

Bozuk bir Türkçe’yle, genzinden bağırıyordu bir adam. Uzun ve yakışıklıydı. Yanında ve arkasında, sarmaşığı andıran kadınlar dans ediyordu. Rengarenktiler. Kalçalarını sallarken yüreğiniz kıpırdıyordu. Uzun bacakları pürüzsüz, göğüsleri tatlı kavun, gözleri kocaman ve dudakları dolgundu. Tipik homosafienslerdi bunlar. Biçimli burunları doğruluyordu.

Projektör aniden, üç yüz bin yıl sola doğru döndü. (Bilinen tarihi geçirin aklınızdan, milat dediğiniz kaç yıl? Öncesini düşünün…kocaman bir, üç-yüz-bin-yıl…) Buzlarla kaplıydı Avrupa. Ağzı dar içi geniş bir mağaranın önünde oturuyordu Kalender (Neanderthal İnsanı). Elleri eski yaralarla doluydu. Küllenmeye başlamış bir ateşin dumanı kıvrılıyordu. Düzgünce bir dalı yontuyordu. Ucunu arada bir közlere daldırıyor sonra tekrar yontuyordu. Mağaranın içinden şarkıya benzer bir mırıltı geldi. Gittikçe yaklaştı mırıltı, Kalenderin boynuna sarıldı, küçük Kalender altı yaşlarındaydı. Bir ayak sesi duyuldu mağaradan, ağır ağır yaklaştı onlara doğru. kadın Kalender oturdu yanlarına. Üçünün vücutları değiyordu birbirlerine, çocuğun melodik mırıltılarına eşlik ediyorlardı, yüzleri gülüyordu üçünün de…

Ağır ağır sağa doğru döndü projektör. Kalenderlerin tüm hayatını sergileyerek. Ateşin keşfi, suda yüzdürdükleri sallar, küçük mağaraların ve barakaların bir araya gelmesiyle oluşan şehirleri ve sırları; acaba kimdi yapan ilk piramitleri? Atlantis’i kuran kimdi? Üç-yüz-bin-yıllık yolda… Günümüzden otuz-bin-yıl ötede durdu projektör. Zifiri karanlık zamanın, o kesitini ışıldattı.

Dalgındı Kalender. Son yetmiş-bin-yılda sürekli kovalanıyordu. Homosafiensler yaşama hakkı tanımıyordu onlara. Kalenderler savaşmayı bilmiyordu, beceremiyordu. Çünkü, onları Homosafiens’lerden ayıran en büyük eksik: Hırs’tı. Hırsı yoktu Kalenderlerin. Buna rağmen yetmiş-bin-yıldır direnmişlerdi, çünkü en az Homosafiensler kadar zekiydiler…

Buzullar bu gün nasıl eriyorsa öyle eridi Kalenderler. Son Kalender kaybettiği tüm sevdiklerini anarak göçtü şu dünyadan. Sade bir umut bıraktı yeryüzüne…Çırılçıplak bir umut. Tanrı yoktu o zaman yeryüzünde. Şeytan da yoktu, kader de… Sadece Homosafiens’lerin keskin bir kılıca benzeyen vicdanları vardı. Kalenderlere yani Neanderthal İnsanına yaşama hakkını tanımayan o vicdan; durmadı, usanmadı, kendi kendini de biçti binlerce yıldır. Tabular yarattı, bozuk teraziler yarattı ve hep yanmayan ucundan tutulan kibritler. Doymadı, adaletsizdi, aldatandı, yalnızca güce tapardı. Tanrıyı yarattı sonra, diktatörleri yarattı. İstediği figürleri oynattı kafasınca, canlar aldı ama can vermedi hiç hayata.

Son Kalender’in ruhuydu adına umut dediğimiz direnç. Şimdi… Şu yeryüzünde birileri direnebiliyorsa zulmün her rengine, ‘Viva Zaparta’ diye haykırabiliyorsa, Madrid kapılarına dayanan Alman ordularının karşısında ‘No Pas aran’ diye bağırarak ölebiliyorsa, Hasan Tahsin ilk direnişi başlatıp, Mustafa Kemal ‘Ya İstiklal Ya Ölüm!’ diyebiliyorsa eğer… Son Neanderthal’in bize bıraktığı umut yüzündendir…

Im a Neanderthal man Kalender bir delikanlıyım

You’r a Neanderthal girl Kalender bir kızsın

Let’s make a Neanderthal love Hadi Kalender bir aşk yapalım

In this Neanderthal world. Şu Kalender dünyada.

* Sözlükler Neanderthal kelimesini ilkel olarak tanımlıyorlar. Sözlükleri yazan günümüz insanı yani Homosafienslerdir. Oysa Neanderthal kelimesi ilkel anlamına gelmez. İlk Neanderthal kalıntılarının bulunduğu yörenin adıdır. Neanderthal insanına yakışan en güzel anlam ise bana göre ‘Kalender’dir. Yukarıdaki dörtlük Oliva Newton John tarafından yazılmış bir şarkının sözleridir.

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..