Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '17

     
    Kategori
    Doğum Hikayeleri
     

    Kalp Atışı

    Kalp Atışı
     

    Hayat bazen insanda öpünce geçmeyecek yaralar bırakır.

    Ağlamaktan sesin kısılır da kimseye anlatamazsın, anlatsan da anlayamazlar zaten… 2 çizgi görürsün hayat belirtisidir, yeni bir can, yeni bir umut…7 gün, 168 saatin hikayesidir bu. 7 koca gece, 7 koca gündüz… Önce inanamazsın 24 aylık bekleyiş, defalarca yapılan gebelik testleri, upuzun ilaç tedavisi gelir aklına. İçinde bir can çırpınır, sen ondan daha çok çırpınırsın.  Böyle bir hikayedir bu. Mutlu sonla bitmeyen…

    Gördüğün 2 çizgiye inanamazsın, aynı gün defalarca tekrarlarsın ve sonuç hep aynıdır bir can geliyordur. Sabahı zor edersin, dilde dua ve hayallerle... Ertesi gün cumadır, onun hürmetine inanır, hastaneye koşarsın. Bilir orda ki insanlar yaşadıklarını ve umut etme der, bekleme… 2 saatlik bekleyiş gelir ardından. Hemşire laboratuvara testi acil çıkarmasını söyler ve ekler “O’ nun özel bir durumu var", işte anlarsın o zaman senin umudunu, onlar özel bir durum olarak açıklar.. Üzülmemen için umudunu kırarlar, güvenme testler yanıltır diye.  Hastanede beklemeye dayanamaz evine gidersin, en huzurlu olduğun yere... Çünkü en rahat orda ağlarsın, utanmadan, eksik hissetmeden.

    Cuma 10.30 da telefonun çalar, sen ağlarsın, telefonun ucundaki ağlar ve sihirli kelime aylardır bekleyişin sonunda çıkar ağzından hamilesin... Ağlarsın hem de için içine sığmadan, avaz avaz bağırmak istersin ama çıkmaz sesin. Koşa koşa hastaneye gidersin, aklında hızlı hareket etme artık 2 kişisin düşüncesiyle...  Hiçbir mutluluktan ağlama böyle güzel olmaz, 5 haftalık hamilesindir.  Tam 5 hafta…

     Pazartesi gününe randevu verir doktor, bebeğin kesesini görmek için, 2 koca gece beklemen gerekir, mutluluktan ağladığın, umudunun kırıldığı, hayaller kurduğun 2 koca gece. Bazen ağlarsın, bazen çok gülersin, uyuyamazsın geceleri kimi zaman korkudan, kimi zaman mutluluktan, dilinde dualarla şükredersin.

    Beklenen gün gelir. Doktora gidersin, 2.8 mm der sana. Sen ona mucize dersin.  Başka bişey demez, kırılır incinirsin. Senin mucizenin onların sıradanı olduğu düşünür üzülürsün. 2 gün sonra görüşelim cümlesi çınlar kulaklarında, doktorun o yüzü kalır hafızanda...

    2 koca gün kalmıştır yine beklemek için sana... Acıyla ümitle geçen, 48 saat. Sen bebeğim var karnımda dersin, insanlar ümit etme der, her şeye hazırlıklı ol.  İçten içe kızarsın da, aklının bir köşesine yerleşir şüphe. Anne adayı ve baba adayı olarak isimler düşünürsünüz, şarkılar söylersiniz belli belirsiz yüzünde şapşal gülümsemelerle.

    Gelir Çarşamba günü... Doktorun ameliyatı filan vardır. Bekleyiş git gide uzar... Uzadıkça stres basar da, elini karnına koyup şükredersin. Bekleyiş sona erdiğinde belirsizlik başlar bu sefer. Göremiyorum der, görmek istediğim tablo bu değil. Yıkılırsın da gene belli etmezsin, tekrar gebelik testi ister , sen kendi kendine çırpınırken… Merdivenler yok olur, insanlar yabancı olur. Teselli eder herkes seni de. Bi cümle duyarsın “ben demiştim, çok bağlanma diye“ işte o hiçbir şey olmazsın, insan, kadın, anne…

    Varlıkla, yokluk arasında geçer zaman. Baygınlıkla, ayıklık arasında... Koşa koşa başka doktora gidersin. Senin mucizen onların sıradanı olur. Ağlamaktan sesin kısılmıştır ama güçlü görünmek istersin, anne adayısındır sen, 2 kişisindir.  İyi ya da kötü bir şey söylemez, haftaya bugün görüşelim der. Senin geçiremediğin 2 günlerin üstüne şimdi 7 gün eklenmiştir. Bir fotoğraf verir eline 4.8 mm. Dünya yine senin oldu sanırsın babasıyla birlikte fotoğrafla mutluluk pozları verirsin. İçindeki acıyı göstermeden.

    Bakarsın yolunda gitmemektedir aslında bir şeyler.. Kese küçüktür, bebek belirsizdir, gelişmiyordur. Herkes kalp atışını duyman gerektiğini anlatır. Sense ağlarsın, başlar katran karası gündüz ve geceler. Anlatamazsın insanlara, ağlarken telefon çalar, tebrik mesajlarını alırsın. İçin kan ağlıyordur, yüzünde sahte tebessümler sunarsın.

    Çarşamba, Perşembe belirsizliklerle geçer.  Verilen umutlar, teselliler, tedbirli cümleler, sakinleştirme çabaları, sevdiğiniz insanların gözyaşları, uykusuzluk ve stres...

    Cuma gelir gene mübarek gün dersin, dinsin acılar... Hastaneye gitmek istemezsin, acılarını hatırlatır, kabullenemediklerini… Sağlık ocağına koşarsın, dersin 6 haftalık oldu, test yaptırcam, ne güzel karşılarlar seni, gebelik karnesi doldururlar. Ve eklerler “kalp atışını duymaya mı gidiyorsunuz?“ Iste o an yenden başlar kâbus, anlatmaya başlarsın içinden nasıl olucaktı kalp atışı, daha bebeği görememiştik … Belli etmişsin hiç her şey normal gibi davranırsın ve sahte gülümsemeler başlar yeniden …

    Cuma17.30 olmuştur artık, inandığın güvendiğin doktor vardır. Ona gidersin gerçeği, eğrisi doğrusuyla anlatacağını bilirsin. Uzun kilometreleri aşarsın ona gitmek için, yolda şarkı söylersin, kâh ağlar, kâh gülersin... Çünkü bilirsin zorda olsa gerçeklerle yüzleşeceksindir.

    Her zaman ki gülüşüyle karşılar seni. İçin ısınır. Gülerek anlatırsın ona 1 haftalık süreci, anlatırken gözün onun yüzünü inceler. Fark edersin hikâye sonuna doğru gerilmeye başlar yüzü ama O da gülümser en az seninki kadar sahte. Muayene edelim der, sessizce. Sende susarsın o zaman.  Muayyene sırasında gece gördüğün bebeği düşünürsün rüyanda, doğar doğmaz konuşmaya başlayan süt verdiğin bebeği... Uykudan ter içinde uyandığında rüya tabirlerine baktığın aman aklına gelir, kız bebekse gördüğün hayra alamet değildir, erkekse güzel şeylerin habercisidir. Beyninin sana oynadığı oyun aklına gelir. Düşünsen de gelmez cinsiyeti aklına. Notlar alır doktor karşında, yüzünde endişeli ifadeyle bakmak, görmek istemezsin. Sıra sonucu söylemeye gelir. Baba adayıyla seni alır karşısına. Önce der, sağlık sorununuz yok bebeğiniz olabildiğini gördünüz. Ne demek istediğini anlamak istemezsin. Bir fotoğraf uzatır masanın üstünden 5mm lik bir kesedir onun gözünde, senin gözünde ise bebeğin.. Gelişmiyor, büyümüyor diye bir cümle kurar ve devamında örnekler verir baba adayıyla konuşur bundan sonra örnekler verir. Sen duymuyorsundur artık 1 haftadır kurduğun hayallerin , umutların göz yaşı olarak dökülmeye başlamıştır.  Göz yaşın değil de ümidin süzülür yanaklarından. Gelirken azda olsa olan umudun, giderken kilometreleri isyana, bağrış, çığlıklara dönüşür. Elin hep karnındadır. Senin olmayacak bir bebeğin, sana ne zaman veda edeceğini bilmeden taşımaya devam edersin….

     

     

     
    Toplam blog
    : 1
    : 278
    Kayıt tarihi
    : 28.03.14
     
     

    1990 yılının soğuk bir kış gününde Bilecik' te doğdum. Liseyi Bilecik Anadolu Öğretmen Lisesinde ..