Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '12

 
Kategori
İnançlar
 

Kalp neden kirlenir, nasıl temizlenir?

Kalp neden kirlenir, nasıl temizlenir?
 

Bir miktar paramız,  bir malımız veya bir yakınımız gibi maddi/fani bir varlığımızı kaybettiğimizde hepimiz büyük bir telaş, üzüntü ve endişeye kapılıyoruz….

Manevi/ebedi kayıplarımızı hiç aklımıza getiriyor ve bunlar için endişe, üzüntü hissediyor muyuz?Mesela bir vakit namazı kılmadığınızda veya başka bir ilahi emri yapmayı unuttuğunuzda anahtarlığınızı kaybettiğiniz kadar olsun üzülüp endişe duyuyor musunuz?

İnsanlar ne kadar da tuhaf!” diyor Allah’ın bir Veli kulu” Bedeni ölenlere ağlıyorlar da kalbi/gönlü ölenlere ağlamıyorlar. Oysa asıl felâket, kalbin/gönlün ölmesidir!”

İnsanoğlu’nun başına gelebilecek en büyük felaket, kişinin ölü bir kalbe sahip olmasına rağmen bunun ıstırabını duymamasıdır.

Dünyevi ve fani olan “maddi” kayıplardan ziyade, daima ahret ile ilgili ve ebedi hayatı ilgilendiren “manevi” kayıplara karşı teyakkuz, endişe ve telaş hâlinde olmamız gerekmez mi?

Kuran-ı Kerim’de Allah’ın biz kulları için beklentisi açıktır oysa :“Allah, kullarını Daru’s-Selâm’a (saadet yurdu cennete) davet ediyor...” (Yunus, 25)

Davete icabet etmek isteyenlerimiz için ise yolu, yolun rehberini, bir çok vesileleri de bize tek tek öğretiyor.İlahi Kitaplar, Peygamberler ve  Evliyaullah daima insanlığı hak ve hakikate sevk ederek Allah’ın “cennet davetine” elçilik yapmaktadırlar.

Her davetin bir kabul şartı vardır.Rabbimiz davete/cennete kabul şartını, cennet kapısını açacak anahtarı Kuran-ı Kerim’de beyan ediyor: “O gün, ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah’a kalb-i selim (temiz bir kalb) ile gelenler (o günde fayda bulur).” (eş-Şuarâ, 88-89)

Kalb-i selim, Allah’tan başka her şeyden yüzünü çevirmiş, arınmış ve mükemmel parlaklık ve temizlikte bir ayna gibi Allah’ın cemali sıfatlarının tecelligahı hâline gelmiş bir kalptir. Çünkü, Allah, kulunun kalbinde cemali sıfatlarının tecellilerini görünce onu sever ve ondan hoşnut olur. 

Peygamberimiz diyor ki: “Müslüman, bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günahı hemen terk edip tövbe ve istiğfar ederse kalbi cilalanır, eski parlaklığına kavuşur. Böyle yapmaz da günah işlemeye devam ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve neticede kalbini büsbütün kaplar. İşte Hak Teâlâ’nın:«Hayır, doğrusu onların işleyip kazandıkları (kötü) şeyler sebebiyle, kalplerinin üzeri pas tutmuştur.» (el-Mutaffifîn, 14) diye zikrettiği durum budur.” 

Kalp, içinde bulunduğu ortamın tesiri altında kalır. İyiliklere ve güzelliklere muhatap olursa bu güzellik ve iyiliklerin yankılarıyla tertemiz hale gelir ışıldar/nurlanır. Bunun aksine kötülük ve çirkinliklere maruz kalırsa kötülükler sirayet edip onu karartır.

Ayna üzerinde oluşan kirlerin ve lekelerin, zamanla görüntülerin netliğini bozması gibi, günah kirleri de kalb gözünü köreltir; güzel ile çirkini, iyi ile kötüyü ayırt etme vazifesinde kişiyi acze düşürür. Bir zaman gelir ki, kalbe hayat veren iman nuru da söner.

Kalbin manen ölümü neticesinde kişi, güzel ve çirkin, doğru ve yanlış, iyi ve kötü, hayır ve şerri birbirinden ayırt eden en mühim istidadını kaybetmiş olur. Artık böyle bir kalbe sahip olan insandan her türlü kötülük hiçbir vicdanı titretmeden, en büyük günahlar bile, ağırlığı hissedilmeden işlemesi beklenir.“Haramlar bir ateştir. Ona ancak (kalbi) ölüler uzanır. Eğer el uzatanlar diri olsalardı, o ateşin acısını duyarlardı.” (Ömer bin Abdülaziz) Mevlana ‘nın tespiti son derece açık:“Salih ve sadıklardan uzakta kalıp dünyaya bağlanan ve nefsine ram olan kişi, aleme sultan da olsa, gerçekte ölüdür.”

Kararmış bir kalbin üç alâmeti vardır” diyor Ebû Türâb en-Nahşebî:”1- Kişinin günahlardan ürperti duymaması, 2- İtaat ve ibadetlerin gönle lezzet vermemesi, 3- Nasihatlerin tesir etmemesi…”

Gönül dünyamızın bu duruma düşmemesi için, Rabbimizin lütfettiği hidayet rehberleri olan ilâhî kitapları, peygamberleri ve peygamber vârisi Hak dostlarının kalpleri ihya eden nasihat ve örnek hayatlarını baş tacı etmemiz gerekiyor.

Kalbin manevi sıhhatini muhafaza etmek veya hasta bir kalbi iyileştirmek için yapılması gerekeni, kalbi yaratan Allah şöyle bildirmiştir:“...Bilesiniz ki, kalbler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) 

Yahyâ bin Muâz da bize şöyle uyarıda bulunuyor: “Allâh’ın zikriyle gönüllerinizi yenileyiniz, çünkü gönüller çabuk gaflete düşerler.”(Osman Nuri Topbaş-Saadet Damlaları) 

Vücudumuzun sultanı olan kalp, Allah’ı zikrederek ihya olup hakkı batıldan ayırt edebilecek bir aydınlığa/temizliğe kavuştuğunda, emri altındaki bütün uzuvlara isabetli emirler verir. Neticede Hakk’ın razı olduğu bir kulluk kıvamına erişilir.

Allah’ın huzuruna çıkarken dünyadan götürmemiz gereken, bize cennetin anahtarı olacak, Allah’ın hoşnutluğunu kazandıracak hediye “Kalbi Selim” sahibi olabilmek için ihlâs ve takva sahibi olmamız gerekir.

Akıl sahibi insan, dünyevi/maddi kayıplara karşı değil ahirete ait manevi kayıplar hakkında teyakkuz halinde, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı büyük bir samimiyet, hürmet ve hassasiyet ile boyun bükerek İlahi rıza istikametinde “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” (Hûd, 112) emri gereğince dosdoğru yürür, kalbini/gönlünü tertemiz bir ayna gibi parlatarak Allah'ın sıfatlarını en güzel bir biçimde yansıtmasına imkan sağlar... 

 

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..