Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '21

 
Kategori
Edebiyat
 

KALP SIZISI ÜZERİNE

“İçimde kopan büyük bir fırtına var. Haykırmak ve sesimi duyurmak istiyorum yapamıyorum, sessizliğime gömülmek istiyorum yine fayda yok yapamıyorum! Kısacası bir yerde bir hata var. Ve ne olduğunu bilmiyorum!” Diyenlerden misiniz ? 
 
Yoksa “İçimde kopan büyük bir fırtına var. Ve ben bu fırtınaya karşı hiçbir şekilde karşılık vermeyenlerdenim.” Diyenlerden mi ? Madem soran benim, madem karşılık bekleyen benim!  o zaman cevaplandıralım sessizliğe gömülmüş cevap bekleyen sonu belirsiz soruları. 
 
 Öncelikle aslında cevabı çok basit bir yere değineceğiz. Bizler sadece  içimizdeki o küçük sorunları ciddiye alıp,  büyük fırtınayı dönüştürüp büyüttükçe büyütmekteyiz. Kısacası sorunu yaratanda, sorunu benliğinde ve o  masumiyet timsali küçük çocuğun içerisinde büyüttükçe büyütüp o masum yüreği yaşlandırıp, boşluğa sürükleyen de bizleriz. Hani diyoruz ya; haykırmak ve  sesimi duyurmak istiyoruz! işte en büyük cevap burada! Evet haykırmak istiyoruz sesimizi duyurmak ve çıkan gürültü ile kulakları patlatmak istiyoruz tabiri caizse. Ve Evet! sesimizi fazlasıyla duyurduk da. Sadece fark edemiyoruz. Çünkü kendi küçük sorunlarımız gibi başkalarının sorunları da büyüdükçe büyüdü. Ve bizler görmedik, daha doğrusu görmekten korktuk. 
 
Zira kendi sorunlarımız o kadar küçüktü ki, yanı başımızda büyük bir yıkımın ortasında gökten yağan mermi ve bombaları dert edinen masum yüreklerin gözlerimize bakışı ile ortaya çıkacak utancımızdan korktuk. Bizler o kadar fânileştik ki anlamaya fırsat kalmadı. Sonra ortaya büyük bir hengame çıktı. Mahşeri hesap gününün küçük de olsa gösterimi misali ile...  Neden mi duymak istemiyoruz ?  Çünkü bizler kolaycıyız. Zira yapıp ettiklerimiz, yaşayışımız, düşünme tarzımız dile kolaya kaçıyor her daimi istinat!  Siz hiç güneşin parlak doğumu ile birlikte yatağınızdan, daha doğrusu tabiriniz ile;  “pamuk gibi bir hülya ile dolu.” yatağınızdan kalkıp,bir işe koyuldunuz mu ?  
 
Cevap bende yok. Zira bilmem tahmin ederim. Cevap sizde belki kalkıp, yüce bir amaç uğruna ( belki makam, belki mevki, belki maddiyat, belki ibadetin maneviyatı, belki de beklide...) belki de koyulmadınız zira malum yatak sıcak, rüya güzel.  Ama bunca tahminin bir tekinden eminim. Sizler  o sıcak yataklarınıza hep hasret ve  aşk ile baktınız! Belki saçmalıyor diyeceksiniz lakin cevap bu. Apaçıktır ki bizler büyük bir boşluktayız. Lakin boşluğu da yaratan bizleriz!  işte cevap ya bu.  Bizi asıl haykırışlar içerisine bırakan o küçük aciz  zevklerimiz . Ve sonucu olan sefalet ile dolu  bağımlılıklarımız. Kurtulmak mı istiyoruz ?  Öncelikle nefsimizi fazlasıyla terbiye etmek durumundayız.
 
 Hani diyor ya derviş;
 
 Ey nefsim seni ıslah edeceğim! seni öyle bir ıslah edeceğim ki gerekirse kendimle savaşacağım. Gerekirse başımı   seccadeye vurup vurup ıslah edeceğim! Sonra derviş doğrulup gökyüzüne bakar ve durmaksızın  düşünmeye başlar hatası belliydi. Hatası sonsuz yorgunluk ve sonu bitmeyen haykırışlardı.  Bizler derviş misali küçük sorunlarımızın hata olduğunu, onlardan kurtulmanın bir yolunu bulmamız gerektiğini görmek zorundayız. Yoksa her şey çok ağır seyredip, sonumuz getirecek. Belki bu fani yüreğimizin son ile durmasıyla. Belkide şu fâni yüreğimizin yaşarken durmasıyla olacak.  Ama bir şey kesin ki tarladaki verimli topraktan çıkan zararlı ot misali o küçük sorunlarımız verimli hayatımızın sonu olacak. Unutmayın ki değerli olan sadece siz değilsiniz. Başkalarının büyük sorunlarını kendi küçük sorunlarıniz altında yok etmeyin. Zira yapıp ettiğimiz hatalar yüzünden başkalarinin bilmeden son umudunu da yok etmiş olabiliyoruz. Velhasıl kelam! Selam ve dua ile 
 
Abdullah Memiş  
 
 
Toplam blog
: 4
: 45
Kayıt tarihi
: 27.10.21
 
 

LİSANS  EĞİTİM KOORDİNATÖRÜ  YAZAR/ŞAİR  GİRİŞİMCİ  FAUNDER OF DROSPENY  EKONOMİST/YAZAR  MİNİK Y..