Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kamplaşmaların sonu tehlikelidir!

Kamplaşmaların sonu tehlikelidir!
 

resim internetten


Bugün, bir arkadaşımdan gelen ve günümüzde yaşananları hicveden bir anekdotu paylaşmak istiyorum...

Ülkemizde, uzunca bir süredir pompalanan gerilim politikaları sebebiyle, toplumda yaşanan karmaşanın ve günbegün derinleşerek artan kamplaşmaların, bizleri nasıl bir uçuruma sürüklediğini hala fark edemeyenlerin çoğunlukta olmamasını umuyorum; zira, bu durumda geçmişte yaşanan acı olayların tekrarlanma olasılığı ki- bu gidişat bu haliyle sürdükçe- çok uzak görünmüyor!

1980 öncesi, çok sinsice planlanmış, öyle çirkin bir oyun tezgahlandı ki; bu vatanın evlatları yıllarca sürecek bir kan davasına, "sağ-sol" diye kamplaştırılarak sokuldu ve bu oyunun sonunda, çoğunluğu genç olmak üzere 5000 civarında vatan evladı kurban verildi; bu da yetmedi, ardından da yaraları hala sarılamayan ve toplumda çok derin travmalar yaratan bir 12 Eylül darbesi sahneye konuldu ve onun eseri olan gençlik, üniversiteler, STK'lar, aydınlarımız, siyasi partilerimiz ve çok "demokrat" parti liderlerimiz ortada!..

O yıllarda, toplumu "sağ-sol" diye kamplara bölmeyi başaran şer odakları, bu oyun bozulunca "Türk-Kürt" ayrımını tetikledi; şimdi bunu da yeterli görmeyerek, "Laik-Şeriatçı" ve benzeri kamplaşmalarla toplumu bir "kaos" içerisine sokmak için yine karşımıza sinsice çıkmışlar ve türlü tezgahlarla emellerine ulaşmak için adım adım ilerlemektedirler; uyanık olup, bu oyunları boşa çıkaramadığımız taktirde; bizleri bu kez çok daha büyük tehlikelerin beklediğinin farkında olmalıyız; zira yarın çok geç olabilir!..

Sorumlu ve duyarlı bireyler olarak, ülkemizde yaşanan bu olayları sağduyulu bir biçimde sorgulayıp, doğru olarak yorumlayamadığımız taktirde, tekrar ayni oyunlara gelmemiz kaçınılmazdır...

<ı>PAPAZI DÖVDÜRTMEYECEKTİK!

Üç arkadaş bir yaz günü, yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar.
Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni.

Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz.
Hava sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar.

Etrafta su yok. Bağların olgun zamanı.
“İki salkım üzüm yiyelim de, ağzımız ıslansın” diye, bir bağa giriyorlar.

Bağın sahibi bir Türk, ama onu görememişler.
“Kaç paraysa veririz” diyerek, hemen yemeye başlamışlar.

Bu sırada bağın sahibi gelmiş. Bakmış üç kişi üzümünü yiyorlar.

Fena halde bozulmuş ama, üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş.
Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli.

Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış.
Üçüncüsü de Türk. Dönmüş Ermeni’ye,

“Bak bu adam Türk, yesin malımı. Benim kanımdandır. Helali hoş olsun.
Bu da Kürt’tür ama din kardeşimdir. Sen niye yiyorsun benim üzümü mü?” demiş.

Bu sözler, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen Türk ve Kürt’ün hoşuna gitmiş.

Adam, bu arada papazı bir güzel dövmüş.

Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış.
Bağ sahibi biraz sonra Kürt’e dönmüş.

“Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun. Bu adam benim kanımdan, yediyse afiyet olsun,
Çünkü o Türk’tür, kardeşimdir” diyerek, onu da bir güzel dövmüş ve yere uzatmış.

Bu durum Türk’ün hoşuna gitmiş.
Biraz sonra Türk’e dönmüş ve “Tamam anladık Türk' sün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibinden izinsiz, başkasının bağına girilir mi?” diyerek, Türk’e de vurmaya başlamış.
Türk, birkaç yumrukla yere yuvarlanınca, Kürt’e dönmüş ve “Biz” demiş “Papazı dövdürtmeyecektik!

 
Toplam blog
: 52
: 1892
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Okumayı seviyorum ve okumanın, insanın içindeki havuza taze suların katılmasını sağladığına inanı..