Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Bir Avuç Kanada Hikayesi

http://blog.milliyet.com.tr/sea34sea

15 Temmuz '19

     
    Kategori
    Yurtdışından Bildiriyorum
     

    Kanada Günlüklerim

     Toronto ‘da geçirdiğim 14. günden Merhaba

       45 yaşından sonra bir şeyler değişebiliyormuş hayatımızda. Benimde hikayem İstanbul’da Ayhan beyin Milliyet kişisel blog sayfasını önermesi ile başladı. Blog hakkında açıkçası hiç fikrim yoktu. Aslında ortaokuldan beri 2 satır yazdığımda söylenemezdi. Dil bilgisi ve gramerden oldum olası bihaberdim. Ama bir yerden başlamak gerekiyordu . O gün bu günmüş.

       30 Haziran gecesi sevgili arkadaşım Canan beni havalimanına yolcu etti. Basında sürekli herkesin her konuda bir şey söylediği meşhur yeni havalimanı ışık şöleni beni oldukça şaşırttı. Çok güzeldi ve biraz da sanki abartılıydı. Gerçekten herkes güler yüzlüydü ve işini en iyi şekilde yapmaya çalışıyordu. Gerçekten ciddi başörtülü bir çalışan ekip çoğunluktaydı. Buradan aksi anlaşılmasın. Garip gelen her tuvalette hali hazırda bekleyen bir başörtülü çalışan olmasıydı. Aslında kıyaslamam örtü değil de çalışan sayısının yüz ölçümüne biraz abartılı olmasındandı.

      Belki de mesleğimden dolayı dikkatimi oraya yoğunlaştırdım kim bilir. Birden 28 yılımı geçirdiğim Devlet Hastaneleri gözümün önünden geçti. En son çalıştığım klinik 40/60 yataklıydı. Günde minimum 10 ameliyat olurdu. Maksimum 2 temizlik personeli hem koca kliniğin temizlik rotasyonunu yürütmeye çalışır hem de transfer işlerini tüm ayak işlerini yürütürdü. Doğal olarak yetişemezdi. Eğer günde 1 kez odaya girip çöp toplayabilirse veya çarşaf değiştirebilecek bir zaman bulursa çok mutlu olurdum. Hastalar sürekli şikayet ederdi. Çünkü anlamazlardı. 5 yıldızlı konsepte yapılmış bir Hastanede eksikliklerin olması mantığını anlatamazdım. Temizlik personelinim yetişememesi gerçeğini anlatamazdım. O gün anladım ki sadece 1 bayan tuvaletini temizleyen de asgari ücretliydi aynı maaşı alıyordu 40 yataklı kliniğin bitmez işlerini yürütmeye çalışan da. Üstelik ikisi de aynı görevi farklı kurumlarda icra ediyordu. İnsanlar üstelik saatlerce havaalanında beklerken kavga gürültü çıkartmıyordu. Eminim vardır arada sırada THY de benzer sorunlar yaşıyordur. Fakat Devlet Hastanelerinde benim vergimle maaş alıyorsun cümleleri ile kıyasladığında şunu daha iyi tasarruf edebildim. İnsanlar bedel ödemedikleri hizmete saygı duymuyor.

    THY yer hosteslerinin bilgilendirmesi dahilinde çoklu uçuşumun ilk noktası olan Zürich uçuşum için güvenlik noktasından geçtim. THY valizimi Toronto’da alacağım konusunda bilgilendirdi. Çok mutlu olmuştum. Çünkü bu benim tek başıma ilk yurt dışı deneyimimdi.

    Fakat THY dediği gibi olmadı. Bavulum ilk geçişi sorunsuz yaşadı. Fakat Montreal Kanada’daydı ve işler öyle yürümüyordu. Gene de THY güler yüzlü hizmetlerine teşekkür ederim.

    Yaklaşık Zürich’den 8 saatlik bir uçuştan sonra Montreal’e gelmiştim. Bu süreye Bin Bang Theory dizisi son sezonu sığdırdığım için nasıl geçtiğini hiç anlamadım.

    Montreal havadan gördüğüm kadarıyla inanılmaz bir şehirdi. Neredeyse evlerin büyük bir bölümü banliyö tarzındaydı. Öyle yüksek binalar belirli yerlere toplanmıştı. Sanırım Down Center dedikleri yer burası olmalıydı. Evlerin büyük bölümü bahçeli ve havuzluydu. Montreal Havalimanı oldukça büyüktü. Resmi dil İngilizce olmasına rağmen sürekli anonslar Fransızca da tekrar edilmekteydi. Aksanı anlamakta oldukça zorlandım diyebilirim.

    Türkiye’de 2 yılda 4 kur İngilizce dersi almıştım. Hatta B2 seviye sertifikaya sahiptim. Fakat konuşmakta ve aksanda inanılmaz sorun yaşıyordum. Onlar bana ısrarla valizimi gidip almamı söylüyordu. Ben de buna gerek olmadığını Çünkü THY bana böyle bilgi verdi diyordum. Ama sonunda onlar kazandı. Valizimi geçirmeden benim geçmeme müsaade etmediler. THY bana eksik bilgi vermişti. Neyse uzun uğraşlar sonunda dediklerini yaptım ve Air Canada ile Montreal’den Toronto’ya uçuşum gerçekleşti. Havadan izlediğim kadarıyla her iki şehir de birleşikti. Bana biraz İzmit ve İstanbul’u anımsattı.

    Neredeyse indi bindi sadece içecek ikramı süren bir yolculuktan sonra Toronto semalarındaydım. Resimlerden CN Tower’ı tanımıştım. İnanılmaz bir sıcaklık hissettim. Sabah 07’de başlayan seyahatim sonunda bitmişti. Ben akşam 6’da Toronto’daydım. 20 saatlik indi/bindi ve bekleme süreli yolculuğumda jet lag olmuştum. Aynı günün sabahından çıkıp akşamındaydım. Jet lag da böylece ilk kez hayatıma girmişti.

    Toronto havalimanı çok kalabalıktı. Dünyanın her yerinden uluslararası öğrenci ziyareti mevcuttu. EC dil okulumun sonradan Pakistan’lı olduğunu öğrendiğim çalışanı beni karşıladı. Kısa bir tanışmadan sonra bana 2 hafta evvel oğlunun İstanbul gezisinde olduğunu ve çok beğendiklerini anlattı. Bana oğlunun Maraş dondurması ile imtihanı videosunu izletti. Türkiye’yi çok sevmişlerdi. Sonra beni bir yere oturttu ve diğer öğrencileri karşılamaya gitti. Görevliyi beklerken yanıma başörtülü ve burnu hızmalı bir bayan oturdu.

    İranlı ya da Arap’tır diye düşünüp sohbet başlattım. Kendisi Türk ve İzmirliydi. O kadar mutlu oldum ki sarılasım geldi. Sormak istediğim bir sürü sordu vardı bu şehirle ilgili. Kendisi evlenip gelmiş 4 çocuk sahibiydi. Küçük kızları 5 yıldır ilk defa Türkiye’ye gidiyorlardı. Anneleri ile Türkçe sohbet edince çocuklar sevinç oldu ve bacaklarıma sarılıp bana sevgi gösterisinde bulundular. Sanırım İltica etmişlerdi. Neden bu kadar uzun süre insan memleketine dönmezdi ki anlamıyordum. Kesin İltica etmiştir diye soramadım. Aklımda deli sorular vardı. İnsan neden Müslüman bir ülkeye değil de Hristiyan bir ülkeye iltica eder? Anlamıyordum.

    Rusya’dan ve Japonya’dan gelen öğrenciler ile beraber Homestay aile evlerine geçtim . En önce ben geldiğim için ilk beni adresime bıraktılar.

    9 Jarden Hill homestay. İlk evim tv dizilerinden , sinemalardan gördüğüm Bewerly Hills tarzı bir semtti.  Toronto’da sanki bir masaldaydım. Bir hayal kurmuştum ve gerçek olmuştu.

    Devamı yakında…..

     
    Toplam blog
    : 1
    : 392
    Kayıt tarihi
    : 13.07.19
     
     

    Anadolunun bağrında küçük bir şehirde doğdum,büyüdüm. Bu yüzden bir parçam taşralı. İşe başladığı..