Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '11

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Kanal İstanbul kokmaya başladı

Kanal İstanbul kokmaya başladı
 

Günlerdir beklenen ve şişirildikçe şişirilen, adeta balona dönüşen çılgın proje nihayet açıklandı. Seçimlere bir ay gibi kısa bir süre kala dillendirilen ve 2002 yılından beri aralıksız tek başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bir anda gündemi değiştirmesine vesile olan bu proje ile ilgili her kafadan bir şeyler çıkmaya başladı.  

Çoğu kişi projenin içeriğini, eğrisini-doğrusunu bilmeden konuşmaya, hatta alkış tutmaya bile kalktı. Bazı medya organlarında adı dahi geçmeyen ve ideolojileri sebebiyle olumlu bir adet bile habere konu olamayacak isimler projeye olumlu bakışlarıyla bir anda aranan yüz haline geldiler.  

İstanbul’un geleceğini ilgilendiren ve ciddi, bilimsel bir fizibilite çalışmasıyla detaylı olarak incelenmesi gereken konu, siyasi bir şovun arka planında kendi halinde beklemeye başladı. Bu arada sesler eskisinden çok daha gür çıkarken projenin ne olup ne olmadığı yönünde bir tane doğru düzgün şey söylenmeyecek emin olun.  

Çevrecilerin, mimarların, kent plancılarının, kısacası kentlerin bugünleri kadar gelecekleri ile de uğraşan insanların ciddi kaygıları var proje ile ilgili.  

İstanbul’un orman ve su kaynaklarının tahribatı ile çarpık kentleşmeden kurtulamayan şehir yapısının batıya doğru olarak plansızca yeniden büyüyeceğine ilişkin tespitler var.  

Başbakan Erdoğan’ın çılgın proje üzerinde yıllardır çalıştığı yönünde gelen bilgilerle bu kanalın yapılacağı bölgedeki arsa alım satımlarının da takip edilmesi gerekli çok yakından. Genellikle işi yapacak müteahhitler ile bölgede bulunan arsa sahipleri işin rantının kaymağını bir güzel yerler. Üzerinde yıllardır konuşulduğu söylenen bir proje ile ilgili küçük duyumların ilgililere ulaşması çok olası. Bu düşünce başlı başına bir rahatsızlık yaratıyor ister istemez.  

Çevre, plansız kentleşme ve İstanbul’un anlamsız büyümesinin yanında Türkiye’nin uluslar arası alandaki sorumlulukları da var.  

Birkaç gazete Türkiye’nin uluslararası hukuka göre elinin güçleneceğini söyleyerek nasıl bir fantezi yaratmış anlam veremedim.  

Çünkü Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre Türkiye Cumhuriyeti barış zamanında boğazlardan geçişi hiçbir şekilde engelleyemiyor. Geçişle ilgili bir başka maddede Karadeniz’e kıyısı olmayan bir ülkeye ait gemi boğazlardan Karadeniz’e geçtiğinde en fazla 21 gün konaklayabiliyor Karadeniz’de.  

Durum böyleyken yapılacak bir kanalla beraber boğazlardaki gemi trafiğini bu kanala yönlendirmek çok olası değil. Çünkü Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre Türkiye’nin gemilere “boğazdan geçmeyin kanaldan geçin” gibi bir söylemde bulunması imkan dahilinde değil. Öyleyse dileyen istediği biçimde Boğazlardan geçmeye devam edecek. Bizim milyonlarca dolara yapacağımız kanalımız seyirlik bir anlamdan başka bir şey ifade etmeyecek bu görüşe göre.  

Devletin kasasından bir kuruş dahi çıkmayacak uluslararası firmalara yap işlet devret modeliyle proje yaptırılacak deniliyor. Boğazları en çok kullanan Rusya’da bu konuda deneyimli firmalarla daha proje görücüye çıkmadan görüşüldüğü doğruysa kanalın yaptırımı karşılığında kanal gelirlerinin Rus firmalara devri gibi bir konu kapalı kapılar ardından pazarlığa açılmış olabilir.  

Büyük Osmanlı projesinin farklı versiyonu, Ecevit’in 1994 seçim projesinin bire biri olan bu proje daha bu haliyle mide bulandırıyorsa biraz daha bekleyip görmekte yarar var derim ben.  

A.Buğra TOKMAKOĞLU 

Abtokmakoglu@gmail.com 

 

 

 

 
Toplam blog
: 430
: 2186
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

20 Nisan 1989'da İzmir'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Karşıyaka'da tamamladı. 20..