Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '08

 
Kategori
Haber
 

Kanaltürk'ün satışı; Demagoji yenildi, piyasa galip geldi

Kanaltürk'ün satışı; Demagoji yenildi, piyasa galip geldi
 


Ulusalcıların yaşadığı son şok altından kalkılır cinsten değil. Bir kez daha piyasaya karşı mağlup oldular. Bir önceki yaşadıkları şok Oyakbank’ın bir yabancı sermaye kuruluşuna satılmasıydı. Ve bence daha çarpıcı bir gelişmeydi.

Kendi cephelerinden, Tuncay Özkan’ı davayı satmakla suçlayanlar var. (Elbette suçu yine onda değil iktidarda görenler az değil) Açıkçası ben Tuncay Özkan’ın ciddi ekonomik gerekçeleri olmasa televizyonunu satacağına inanmıyorum. Onun derdi para değil. O siyasi mevkiinin, bu satışla ölçülmeyecek düzeyde maddi ve manevi doygunluk sağlayacağının bilincinde, bu nedenle bu satıştan eline geçen para ile tatmin olmamıştır, ya da hedef bu satışı gerçekleştirerek kazanç elde etmek değildir.

Elbette satışı en çok tartışılır kılan, satışın neden yapıldığından çok, kime yapıldığı yönünde. İnanır mısınız bu konuda Tuncay Özkan’ın vicdanı son derece rahattır. Onun için TV’yi Doğan Grubuna satmakla Fettullahçı bir gruba satmak arasında bir fark yok. Çünkü onun dünyası siyahla beyaz. O kanal, ya kendisinin olacak ya da kendinden başka herhangi bir kişinin. Bu sebeple o bu olayı, yalnızca kendisini borçlardan kurtaracak taktiksel bir adım olarak değerlendirdiğinden eminim.

Tuncay Özkan gibiler için yenilgi yoktur. Taktik icabı atılan geri adım vardır. Yapılacak uzun bir atlayış için birkaç adım gerileyip güç kazanmak gibi.

Ancak benim meselem bu değil. Tuncay Özkan’ın bu ruh hali, hırsı ve saldırganlığı beni olsa olsa tedirgin eder.
Benim burada anlatmak istediğim ekonomi ile siyaset arasındaki bağın bir kez daha ispatlanmış olması.

Kanaltürk’ün iktidarın baskısına maruz kaldığı söylenebilir. Ancak bu baskının hukuksuz bir baskı olduğunu söylemek zor. Türkiye’de iktidarlardan medyaya yönelik baskı, kendi tarafında yer alan medya kesiminde göz yumduğu usulsüzlüklere, muhalif medya için göz yummamasıdır. Yani ortalıkta hukuk dışı bir baskı yoktur, yalnızca hukukun tam ve nizami uygulanması vardır. Bu tam kural uygulayıcılığının, ülkedeki tüm işletmeler gibi medya da yer alan işletmeler için kötü gidişi tetikleyici etkisi vardır.

Ama bu hükümet ablukasının tek etki olduğunu söylemek, kolaycılığa kaçan bir komplo teorisi olur. Eğer bu etki gerçek olsaydı 28 Şubat sürecinde Zaman, Yeni Şafak, Milli Gazete ile Kanal 7 ile Samanyolu TV’nin kapanmış olması gerekirdi. Elbette ekonomik ablukadan bahsediyoruz. Yoksa doğrudan kapatma yönünde devletin başka müdehale araçları da var ve bunu son Nokta Dergisi Operasyonunda gördük.

Ben hükümetin baskısının, ya da hukuku uygulama girişiminin de, bu ekonomik kriz için birebir etkili olduğunu düşünmüyorum. Olsa olsa borcun çevrilemez hala gelmesine sebep olmuş olabilir. (20 milyon dolar borç olduğu söyleniyor, maliyeye yani devlete olan borç kısmı 10 milyon dolar. Yani bu borca göz yuman bir hükümet olsa kanal faaliyetine yine de devam edebilirdi)

Kanaltürk’ü esas yıkan unsur, kanalın ekonominin evrensel kuralları ile işletilmemesi olmuştur.
Ekonomi bir bilimdir ve onu siyasi teorilerle, ideolojilerle belirlemeye çalışmak şu ana kadar doğru sonuçlar vermemiştir. Bir işletmeyi özel mülkiyette işletse, kamu mülkiyeti de işletse, işletmeyi var edecek şey gelirleri ile giderlerinin en azından eşit olmasıdır. Elbette işletmenin geliştirilmese için kar denilen artı değerinde üretilmesi de gerekir. Bu sayede, işletmenin en ufak bir krizde yıkılmaması sağlanır, teknolojinin gelişiminden, zamanın yıpratılırcığından korunur.

Bu noktada Kanaltürk’ün gelirleri ile giderlerinin eşit olmadığını kolaylıkla anlıyoruz. Bu tip işletmelerde giderler oldukça standart olduğuna göre başarısız olunan noktanın gelir kısmı olduğu anlaşılıyor. Tv kanalları bildiğimiz üzere bir meblağ karşılığında satılan bir ürün sunmazlar. Aksine Tv kanalları seyircilerinin memnuniyetini satın alırlar ve onu reklam verecek firmalara tahvil ederler.

Elbette bu memnuniyeti elde etmek içinde ortalığa beğeni sağlayacak bir ürün sunmak gerekir. Kanaltürk’ün akşam vakitlerinde, özellikle ulusalcıların dikkatini çelen birkaç tartışma programı ( tartışma demek yanlış olur, ben hiç zıd görüşlü kişilerin bir araya geldiğini görmedim) ya da hükümete, liberallere, AB’ye, ABD’ye, dincilere küfrettikleri ve daha çok Tuncay Özkan’ın egosunu tatmin etmesi ile, ulusalcıların deşarj olmalarını sağlayan suni diyalog programları dışında, yayın akışında dikkat çekici herhangi bir ürüne denk gelmedim.

Yani Kanaltürk, bir Tv kanalından çok, propaganda ve ajitasyon malzemesi olarak kullanıldı, değerlendirildi. Böyle olunca reklam vermek isteyebilecek firmalar için tercih edilir bir tarafı kalmadı. Bu noktada, ekonominin evrensel kuralları ile işletilmeyen tüm işletmeler, özellikle kamu işletmeleri gibi gün geçtikçe bir batağa dönüştü.

Aslında Tuncay Özkan’ın ve ortaklarının beklentileri bence başka yöndeydi. Kendi yayınları ile hükümet aşırı derecede yıpratılacak, seçimlerde AKP büyük bir darbe alacak, yerine milliyetçi-ulusalcı bir koalisyon kurulacaktı. Onlarda bu yayınlarının karşılığında, ucuz faizli ya da hibe nitelikli kredilerle ihya olacaklardı. Elbette sahip olacakları siyasi payelerde beraberinde gelecekti. Hatta büyük olasılıkla vergi ve maliye borçlarını da bu nedenle öteleyip duruyorlardı. Ama kuru söz kalabalığına ve sığ söylemlere dayanan bu hesap, görüldüğü üzere tutmadı. Son çaba CHP kongresinde MYK’ya seçilmek üzerine idi ama Baykal ona da geçit vermedi ve satıştan başka yol kalmadı.

Açıkçası Tuncay Özkan ve onun zihniyetinde olanlar için en ufak bir üzüntü duymuyorum. Ancak onların bu acizliğinden ve dar zihniyetinden hükümetin yakınında bulunan çevrelerin, ekonominin kendi kuralları çerçevesinde yararlanmasından rahatsızlık duyuyorum. Keşke Kanaltürk, hem Tv yayıncılığını gereği şekilde yerine getirecek ve en geniş seyirci kesimini hedeflecek, hem de evrensel değerlerle hükümetin baskı gücüne karşı denge unsuru olabilecek bir anlayışın ve grubun eline geçseydi.

AKP’nin en büyük şansı, bu kadar içeriksiz ve beceriksiz bir muhalefete sahip olması olsa gerek.



*Demagoji Tanımları;

Vikipedi;
Akılcı ve mantıklı çıkarım ve tartışmalardan ziyade, halkın isteklerine, önyargılarına ve korkularına dayalı olarak yapılan siyaset ve destek arayışı.

Halıcı Sözlük; Bir kimsenin veya grubun duygularını kamçılayarak, gerçek dışı sözler söyleyerek onları kazanmaya çalışma, halk avcılığı.

Türk Dil Kurumu; Laf cambazlığı
 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..