Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '18

 
Kategori
Öykü
 

Kanat

Kanat
 

 

Şiddetli bir fırtınada rüzgar enerji türbinlerinde neler olur? Olası bir kaza nasıl önlenir? Karadeniz'in her mevsim ruzgâr alan tepelerinden birinde kurulu bir RES santralindeyiz. Ortalığı darma duman eden şiddetli bir fırtına var. Her şey normal görünürken daha önce stop etmiş türbinlerderden biri aniden çalışmaya başlar. Oysa böyle bir fhavada kapalı olması gereken kanatlar deli gibi dönmektedir. Hepsi ve daha fazlası aşağıdaki öyküde..

........................

Bu tepeler çok fırtına görmüştü ama bu seferki öncekilere benzemiyordu. Kıbleden esen çok sert bir rüzgar giderek fırtınaya dönüşmüş, tepelerde kesile kesile tek tük kalan kızılağaçları,  kestaneleri yere yatırmaya, aşağıda göz alabildiğine uzanan Karadeniz’i ak ak köpüklerle, azgınlaşmaya başlayan dalgalarla çılgına çevirmeye başlamıştı. Denize yukarıdan bakan ıssız tepelerden birinde kurulu olan rüzgar enerji santralı sanki tam bu fırtınanın merkezinde kalmış gibiydi.

        Tepede kurulu on büyük kule vardı.Normal havalarda zaman zaman duran, zaman zaman da aldıkları hafif bir ruzgarda  bile havayı türbüle ederek dönmeye başlayan dev kanatlar; çok sert esen rüzgarlara rağmen bana mısın demezdi. Çünkü sistemde mevcut mevcut vites sistemi, düşük hız şaftını devreye geçirerek, rüzgar hangi hızda eserse essin onların aynı hızda dönmesini sağlardı.

        Ancak bu gibi fırtınalarda jeneratör cut- in moduna geçerek stop eder ve dev kanatlar da dönmeyi durdururdu. Bu nedenle RES teknisyenleri en sert fırtınaları bile kafaya takmazlardı. Hava ne kadar kudursa kudursun, şöyle bir kontrol edip, gece olunca da gönül rahatlığıyla yatmaya giderlerdi.

        Bu defa da kıdemli bir RES teknisyeni olan Mahmut Diren adeta insanı yere yapıştıran rüzgara rağmen kuleler arasındaki beton yolda ayakta kalmaya çalışarak hepsini tek tek kontrol etmiş ve en ufak bir olumsuzluk görmemişti. Kule jeneratörleri çoktan cut-in moduna geçerek çalışmayı durdurmuş ve dev kanatlar dinlenmeye geçmişti. Bunu görünce gökleri adeta yırtan fırtınaya rağmen endişe edecek bir durum olmadığını görünce yan lojmandaki yardımcısına bilgi vermeye bile gerek görmedi. İçeri girerek çoklu çocuk birlikte takip ettikleri diziyi seyretmeye devam ettiler. Gece yarısına doğru yatmaya giderken pencereye yaklaşıp santral alanına doğru baktı. Herhangi bir anormallik görmeyince yatağına doğru yürüdü.

        Gecenin bir saatinde cep telefonunun acı acı çalmasıyla uyandı. Niyazi Usta’nın üç boyutlu yüzü karşısındaydı. Gözlerini kırpıştırarak:

        - Hayrola Niyazi ne oldu? Diye sordu. Niyazi çok telaşlı görünüyordu. Boğuk bir sesle:

        - Patron sorma. Üç numaralı kule çalışmaya başlamış.

        Mahmut Diren hemen pencereye koşarak:

        - Nasıl olur? Diye homurdandı.

        - Akşam hepsinin stop ettiğini ikimizde görmemiş miydik?

        - Bilmiyorum patron. Bir baksak iyi olacak.

        Mahmut Diren perdeyi kapatıp giyinmeye giderken,

        - Hemen geliyorum Niyazi, dedi, Takımları alıp bizim kapıda bekle beni.

        Alelacele giyinip kapıya çıktığında elinde kocaman bir cep feneriyle Niyazi Usta’yı gördü. Omzuna dokunarak 3 numaralı kuleye doğru yürüdüler. Fırtına daha da mı hızlanmıştı ne? Artık ayakta kalmak bile zorlaşmıştı. Yoldan görebildikleri kadar diğer kulelerin döner kanatları çalışmıyordu. Yalnızca üç numaranın ki çılgın gibi dönmeye başlamıştı.

        Kulenin dibine geldiklerinde hemen kapıyı açıp içeri girdiler. Daha en dipte bile kule, kanatların hızla dönmesi nedeniyle depreme tutulmuş gibi sallanıyordu. Burada böyleyse yukarıda nasıldı acaba? İkisinin zor sığabildiği küçük asansöre girerek tepeye çıkmaya başladılar. Bir an asansörün kopup aşağıya çakılmasından bile korktular. Çünkü asansör hem kule ile birlikte, hem de kendisi beşik gibi sallanıyordu.

rüzgar enerji kulesi ile ilgili görsel sonucu 

 

        Makine dairesine çıktıklarında ilk duydukları şey fırtınanın korkunç homurtusu ve artık iyice zorlanmaya başlayan jeneratörün canhıraş feryadı oldu. Küçük pencereyi güçlükle açıp kanatlara baktığında tüyleri diken diken oldu. Çünkü kanatlar adeta uçak pervanesine dönmüştü.

 Bir beşik gibi sallanan makine dairesinde ayakta kalmaya çalışarak arızaya neden olan şeyi araştırmaya başladılar. Makine dairesinin en arkasında çamaşır makinası büyüklüğünde bir kontrol dolabı vardı. Hemen onu açarak dikkatlice gözden geçirdiler. Gariptir ekranda hiçbir arıza görünmüyordu. Sağda solda bulunan kulplara tutunarak dişli kutusunu da kontrol etmeye çalıştılar. Kanatlar böylesine bir hızla dönerken dişli kutusuna müdahale etmek çok tehlikeliydi. İnsanın kolunu dişlilere kaptırması hatta oracıkta can vermesi işten bile değildi. Bu defa rotoru manuel olarak cut-in durumuna getiren sistemi çalıştırmayı denediler ama faydasızdı. Manuel kumanda kolları sıkışmıştı galiba? Kontrolsüz denen kanatlar sistemin canına okumuş olmalıydı.

Göstermiş oldukları aşırı efor ve heyecan yüzünden sırılsıklam kesilmişlerdi. Biraz dinlenip tekrar işe başlamak için yere oturduklarında kuledeki sarsıntının iyice arttığını duyumsadılar. Böyle giderse koca alametin dayanamayıp yıkılması işten bile olmayacaktı. Gerçi kuleler aralıklı konumlanmış olduklarından zarar görmezlerdi ama bir kilometre kadar aşağıda evler vardı. Kanatlar oraya kadar uçabilir ve Allah korusun, binaları yerle bir edebilirdi. Kendi canlarından geçmişlerdi ama başkalarına bir şey olması tüylerini diken diken ediyordu.

Prosedürleri tekrar baştan alıp arızayı bulmaya çalıştılar ama nafileydi.Bilgisayar sistemlerinde de kanatların çılgın gibi dönmesinden başka bir arıza görünmüyordu.Bu durumda yapılacak tek şey rotoru manuel olarak durdurmaktı. Ancak demin bu yolu denemişler fakat kolların sıkışması nedeniyle bir sonuç alamamışlardı.

Son bir defa denemek için yüksek sesle bir “Ya Allah!” çekerek kollara yapıştılar. Adeta insan üstü bir güç gösterisi vardı şimdi. Dişlerini kırarcasına sıkmışlar, göğüsleri körüğe dönmüş ve kolları koparcasına gerilmişti. Meret kollar sonunda bu insanüstü güce yenik düştü ve dönmeye başladı. Her dönüşünde de rotor yavaşladı ve kanatların dönüş hızı azalmaya başladı. Sistemin tamamen stop etmesinden sonra da fırtınanın tesiriyle bir süre daha dönen kanatlar nihayet duruverdi.

Bu esnada Mahmut Diren ve yardımcısı Niyazi Usta yerde boylu boyunca yatıyorlardı. Göstermiş oldukları olağanüstü efor onları tüketmiş gibiydi. Neden sonra Mahmut Diren biraz kendine gelir gibi olunca hâlâ zeminde hareketsiz yatan Niyazi’ye baktı. Birden aklına kötü şeyler geldi. Çılgın gibi omuzlarından sarsmaya başlayınca o da gözlerini açtı.Kısık bir sesle:

- Merak etme patron, iyiyim, dedi.

Biraz sonra iki arkadaş artık çok fazla sarsılmayan kulenin tepesinde sarmaş dolaş olmuşlardı. Göz yaşları içinde kucaklaşıp, birbirini tebrik ediyorlardı.

Kuleden aşağı inip lojmanın önüne geldiklerinde tüm ev halkını kendilerini bekliyor buldular. Lanbaların ışığında göz yaşları pek görünmüyordu ama nasıl da üzüldüklerini saklayamıyordu.

 

 
Toplam blog
: 343
: 446
Kayıt tarihi
: 19.02.11
 
 

Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunuyum. Teknoloji Yönetimi dalında mast..