Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '15

 
Kategori
Deneme
 

Kanatlı yazı

Kanatlı yazı
 

Ben dünyayı var eden güzel bir gücün varlığına inanırım. Bir de kuşların hayatımız üzerinde güzel etkilerinin olduğuna. Bugüne kadar anlamamış olamazsınız, bu yüzden bebekleri leylekler getirir tavşanlar değil , ve bu yüzden barışı temsil eden bir zebra değil güvercindir.

Fark etmeye henüz başlamadığımız zamanlara geri dönüp ilk kanatlı anıları yokladığımızda bir sürü işaret çıkar. Çocukken ilk yaptığım sulu boya resim bir kuğu resmiydi ve babamla arka balkonda çamaşır sepetiyle tuzak kurup sevip bırakmak için güvercin yakaladığımız zamanlardı o zamanlar. Annem kızardı bu bitli kuşları banyoya soktuğumuz için. Olayın kahramanı ne ben ne babam ne de annem aslında, olayın tek kahramanı yemi yiyip çamaşır sepetinin içinde hapsolan güvercin.

Hatırlayabildiğim en eski çocukluk anılarımdır bunlar benim. Babamın kuşlara özel bir ilgisi olduğunu bilir, başka pek bir özelliğini bilmezdim. Üniversiteyi bitirdiğim sene doğum günümde ilk dövmemi yaptırıp eve geldiğimde fark ettim, iki sene boyunca dövme fotoğraflarına baktıktan sonra bu olsun diye görür görmez seçtiğim resim de kanatlarını kocaman açmış bir kuştu.

Karşımızdaki apartmanın çatısındakiler güvercin beslemeye başlamışlardı, çatılarından havalanan paçalı taklacı çilli güvercinleri izlerdim. Çocukluğumdan beri en çok zaman geçirdiğim yerlerden biri Kuğulu Park’tı. Kuğulara leblebi atardım, onlar da ağızlarını açıp havada kaparlardı. Martıları tanımazdım o zamanlar, İzmir’e geldiğimde ilk evim çatı katındaydı ve o zaman geceleri çatıda duyduğum minik adım seslerinin martılara ait olduğunu öğrendim. İlk kez fotoğraf makinası alıp çekim yapmayı öğrenmek için sahile gittiğimde bir karga gelip bana resmen poz vermişti. Ve üzüntü dolu bir haberi aldığım gün bir avuç yem alıp kuşları yemlemek bana iyi bir fikir gibi gelmişti.

Bugün yine elimde fotoğraf makinem, vapurdan inip işe doğru Konak Meydanı’ndan yürürken kuşçunun yanında buluyorum kendimi.
“Birkaç gündür yoktun abi?”
“Sağlık sorunu, uğraştım biraz... Sen nasılsın, ne var ne yok?”
“Çok şükür, yok bi yaramazlık...” (Aslında tatsız bir haftanın ucundan çekiyorum...)
“Dur, bak gitmeden sana bi fotoğraf çektiricem, hazırlan.”
Alıp makineyi yere eğiliyorum, kuşlara en yakın olacak şekilde.
“Hazır mısın?”
“Evet” dememle bir avuç yemi savuruyor ve kanatlarını kocaman açmış bir sürü kuşu havada çekiyorum.
“Hadi bakalım hayırlı işler şimdi...”
Adını bile bilmiyorum. Bir sigara içimlik zamanda buraya her gelişimde güzel bir anıyla ayrıldım. İçten gülüşler bunlar. Gerçekten kuşların insanlar üstünde güzel etkileri var, anlamak için gerilere gidip kendi kanatlı anılarınızı bulmaya çalışın. Bugün kendinizi mutlu bir insan olarak tanımlıyorsanız eğer, kanatları mutlu hikayelerinizin bir yerinde mutlaka bulacaksınız. Kendinizi mutlu bir insan olarak tanımlamıyorsanız, etrafınıza biraz bakınıp mutluluğun ilk ipucunu bir martı veya serçenin size cıvıldamasına izin verin. Mesela affetmekle boş vermenin aynı şey olmadığını, insanlarla ilgili çok fazla öfke ve haksızlık taşıyorsanız minicik yüreklerinizde, boş vererek değil, affederek hafifleyebileceğinizi size söyleyen, buraya yazan ben değilim, bir kuş...

 
Toplam blog
: 18
: 292
Kayıt tarihi
: 22.01.10
 
 

Bir varmış, bir yokmuş. Herşey bir varmış, birden yok olmasın diye yazı olmuş. Dünyada o kadar az..