Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '08

 
Kategori
Siyaset
 

Kandırma kültürü, sahtekarlarlık uzmanları

Kandırma kültürü, sahtekarlarlık uzmanları
 

Ülkemizde dürüst insanlar mutlaka vardır. Ama sanırım artık dürüstlük bir erdem ve değer olarak ortadan kalkmakta.

Kültürel bir yapıdan bahsettiğimizde, ona negatif bir değer yükleyemeyiz. Bu nedenle sahtekarlaşmak bir kültür olmaz. Dürüstlüğün bir kıymet olmadığı bir yaşam tarzı oluşabilir, o zaman buna dürüstlüğün merkez olmadığı bir kültür denebilir.

Bu yolda insanların ve kurumların ilerlediği bence aşikar.

Günümüzde ise eylemlerimizi oluştururken, çoğunlukla, ne dürüst olmayı ne de karşımızdakinin dürüst olup olmadığını önemsiyoruz. Başka şeyleri ölçüt alıyoruz.

Ama burada daha çok konuşmak istediğim, sahtekarlık anlamında, gittikçe yaygın bir şekilde, insanlar ve kurumlar tarafından kandırıldığımızdır. Yani, bilerek, isteyerek adam kandırmaktan ve bunu başarı unsuru olarak görmekten bahsediyorum.

Sürekli kandırılıyoruz gibime geliyor. Bir manavla konuşmuştum. Diyor ki, 'vatandaş bir kilo bir meyve istiyor, biz bilerek, bir kilodan fazla koyuyoruz. Satışlarımızın önemli bir kısmı, bu fazla koymaktan kaynaklanıyor.' Alın işte. Yine bu kandırmaca, çok vahim değil, çünkü ne de olsa, istediğinizden fazlasını size satsalar da, verdiğiniz paranın karşılığını alıyorsunuz.

Bir alışverişe çıksanız, size ihtiyacınız olmayan malı satabilecek sayısız satıcı vardır. Siz saf saf, satıcının sempatisine kapılırsınız, o insaflı değilse, size hem ihtiyacınız olmayan seviyedeki bir ürünü satar, yetmez, bir iki parça daha almanızı sağlamaya çalışır. Eğer ince eleyip sık dokumazsanız, en yüksek fiyattan satar. Onun için önemli olan, belki, belli satış seviyesine ulaştığında elde edeceği primdir.

Yiyecek içecek müesseleri, bankalar, telefon şirketleri ise kurumsal kandırıcılardır. Üstelik kandırma şekilleri tek tip değildir. Reklamcılar, pazarlamacılar, adam kandırma uzmanıdırlar. Güya zekaları ile, kanımızın emilmesini sağlarlar.

Ya gündelik yaşamdakiler. Mesela, en son sinemaya gittiğimde epey süre önce, film başlayana kadar 45 dakika geçti. O arada, yüksek volümle reklamlar gösterildi son on dakka filan da fragmanlar. Düşünebiliyor musunuz sahtekarlığı? Adam, seni orda, reklam koyunu yapıyor. Yaptığım doğru mu bilmiyorum, ama oturduğum koltuğu çıkarken yırttım. 45 dakikamı çaldıkları, izlediğim filmi izleyemez hale getirdikleri için az bile. Esasta o sinemanın belli süre kapatılması gerekir. Ama, belediyeye şikayet etsen ne olacak ki, ordakiler az mı kandırıkçı ve satıcı. Depremlerdeki ölümlerin katillerinden bir kısmı onlar değil mi?

Peki medya? Onlar da önemli kurumsal kandırmacılar arasındaki yerlerini alırlar. Okuyucuyu tenis topu yapmış durumdalar; asparagaslar, manipülasyonlar, cerbezeli başlıklar, içi fos habeler, gizli reklamlar, tonla kandırmaca yöntemi.

Nekrofili sözünü duymuşsunuzdur, ölü sevici anlamına geliyor. Bi de hasta seviciler var. Gerekli gereksiz fahiş sağlık masrafları yaptırmak bunların uzmanlık alanıdır. İçinde doktor da vardır, medikalci de vardır, eczaneci de.

Evet tekil olaylar haline getirilse saymakla bitmez. Her an her yerde, sizi kandıracak, sivil, siyasal toplum kurumu, özel, tüzel kişiler bulunmaktadır.

Çünkü, toplumumuz sahtekarlaşmaktadır. Hatta sahtekardır. Bu insan doğasına ait bir durum mu bilmiyorum, hiç yurttışına çıkmadım, karşılaştıramayacağım. Ama, insan doğasına ait olacağını sanmıyorum, çünkü bu çok rahatsız edici bir durum. Saf ve iyi niyetli insanlar, başkasına güvenen insanlar çok sık kandırılırlar. Saf olmayıp şüpheci olmaya başlamak da, insanı hasta eder.

Ne yapmak lazım? Bilgili, duyarlı, yaşamı ilkeli ve politikalı yaşamaya bakmak lazım. O zaman bu gidişatın hakkından gelinebilir belki.

Evet, bu yazdıklarıma hak veriyorsanız, acaba siz de bu sahtekarlaşmanın bireylerinden biri olabilir misiniz?
Hep başkaları kötü biz iyi olacak değiliz.

Evet, sahtekarlığın karakter ve yöntem olduğu bu dünyadan başka bir dünyanın olanağı vardır umarım, derken aklıma geldi:

Leibniz demiş ki, yaşadığımız dünya mümkün dünyaların en iyisidir. Çünkü, tanrı, yaratmışsa en iyi olanı yaratmıştır. Buna Voltaire Candid adlı kitabıyla ÇÜŞ! demiştir ve kötülükleri sıralayarak, bu mu iyi dünya demiştir. Ki bu adam, daha 60 sene önce 50-60 milyon insanın öldürüldüğü bi dünyaya tanıklık da etmemişti.

Valla, böyle olacaksa, olmaz olsun.
 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..