Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '11

 
Kategori
Müzik
 

Kangal'dan Aşağı, Mamaş'ın Köyü

Kangal'dan Aşağı, Mamaş'ın Köyü
 

“Zeynebim” türküsü çalıyordu yıllar önce gittiğim Yanık Emine’nin meyhanesinde. Nasıl bir yorumdu tanrım, kendimi öylece bırakmıştım o türkünün uhrevi dünyasına. Dingin bir ses, yalın bir müzik ve enstrümanların tınısı… Türkü bitene kadar kendimi dünya üzeri cennet bir mekânda tasarlamıştım. Oysa ben orada, o meyhanenin üst katındaki camın duvarla kesiştiği dip noktada, loş karanlığın içerisinde öylece oturmuştum. Önümde kırık dökük ahşap bir masa, altımda eğreti bir sandalye ve masamın üzerinde rakı ve peynir… Kış akşamının o loş halinin ortasında, dışarıda yağan yağmur… Yağan yağmurun damlacıkları, o loş meyhanenin camına tıııık tıııık tıııık diye vuruyordu.

Yanıma gelen Yanık Emine

“Nihat, başka bir şey ister misin?” diye sorduğunda irkilmiştim.

Yüzümü çevirip Yanık Emine’nin o yuvarlak, parlak yüzüne baktım ve

“Türküyü bir daha koysana” dedim.

Yüzüme bakan Yanık Emine gülümseyerek,

“Gene uçtun ha” demişti.

Uçmuştum.

O türkü beni uçurmuştu. Dünya üzeri cennet bir mekâna doğru uçmuştum.

Kahve gelip hemen karşımda yanan sobanın dibine çökmüş, miskin hali ile öylece uyuya kalmıştı. Kahve, Yanık Emine’nin miskinler miskini köpeği… Uyuşuk… Tüylerinden yüzü görünmeyen bedbaht hayvan… Belki de Kahve’nin ilgi çekici yanıydı bedbahtlığı. Vurdumduymazdı… Çevresine ilgisizdi. Belki de çok ilgiliydi çevresine ama tek bir tane dahi tepkisi olmazdı. Sadece o miskin hali ile yatardı.

O kış akşamı bir başka gelmişti bana. Ruhumu esir almıştı. Ruhumu esir alan şey, sadece o kış akşamının kendisi değildi. Hepsiydi… Türkü, rakı, loş karanlık ve dışarıda yağan yağmur… Ama en çok da o ses… Sonra bir daha dinlemiştim. Hayır… Tekrar tekrar dinlemiştim o türküyü. Büyülenmiştim…

Kimdi bu sesin sahibi?

Kimdi bu türküyü düzenleyen alnı öpülesi sanatçı?

Kendi kendime soruyordum soruları. Henüz bilmiyordum kim olduğunu. Daha önce dinlememiştim hiç. Yanıma bir ara gelen Yanık Emine’ye

“Kim bu beni yüreğimden vuran sesin sahibi?” diye sormuştum.

“Erkan Oğur” demişti bizim Yanık.

“Müthiş bir yorum” diye karşılık vermiştim ve

“Tekrar çevir bu türküyü” diyerek Yanık Emine’ye rica da bulunmuştum.

Türkü yeniden çalmaya başladığında ve o ses tekrar türküye girdiğinde, ben yüzümü cama çevirip, yağan yağmurun yarattığı manzaraya kadeh kaldırmıştım. Kaç kadeh içtim bilmiyorum o gece. İçmiştim… Hem de alabildiğine. Gece yarısı gongu çaldı ve ben o çakır keyif halimle masadan ağır ağır kalkıp, meyhanenin tahta basamaklarından aşağıya indim. Yağmur yüzümü, saçlarımı okşarcasına üzerime düşüyordu. Yürüdüm ağır ağır… Yanık Emine’nin sokağından çıkıp, cadde üzerine çıktım o kış gecesi. Bir taksi çevirip, evime doğru uzandım. Taksinin arkasına kurulduğumda, o çakır keyifli halimle, türküyü mırıldanıyordum.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..