Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kangrenli kolu kesip atmak lazım!

 Bir doktor kesik kolla işini nasıl görür, psikolojisi ne olur falan diye düşünmeden, sırf yaşamasına endeksli olarak hastasının kangrenli kolu keser!

Amacı yaşatmaktır yanlızca!

Başka türlü yaşamasının mümkün olmayacağını bilir; geciken kararın hastasının canına kast ettiğinden de emindir; neşterini vurur!

Başka da bir tedavisi yoktur!

******

İkili ilişkilerde de böyledir: Çok can yakan, sürekli mutsuzluğumuza sebep olanları da hayatımızdan çıkarıp atmamız gerekiyor: Anılar kangrenli bir kol!

Kolunu kaybetmek istemiyor insan; oysa… Başka türlü yaşamasına olanak yok!

******

Aynı durumu bir çok konuya uyarlayabiliriz, mesela PKK.

Terör örgütü olarak istedikleri neler, devlet olarak amacımız ne?

Öyle basit bir soru, bu basit sorunun cevabı ne?

******

Bir devletin vatandaşı olarak devletin amacını bilemiyoruz!

PKK’nın amacını biliyoruz; özerklik!

Pek iyi biliyoruz ki devlet “Vur!” emrini pek kısıtlı durumlar için veriyor, yani… Bizim, oturduğumuz yerden “Vatanın bölünmezliği” gibi isteklerimizle devletin tutumu pek de el ele gibi değil; madem öyle, kangrenli kol devlet baba tarafından kesilemiyorsa, PKK’ya “özerklik” değil, “Özgürlük” versek, nasıl olur?

Madem öğretmenler kaçırılıyor, madem siviller vuruluyor, kaç yıllardır, kendilerini kendilerine bıraksak?

Özerklik değil, özgürlük versek; Devlet olarak beslemeyip, beş karış toprak versek?

Bıraksak sonra kendi hallerine; ister birbirleriyle dövüşsünler, ister kendi sıkıntılarını istedikleri gibi çözsünler!

******

Neden “özgürlük” değil de “özerklik” istediklerini bir düşünmek gerek!

Kesiversek kangrenli kolu, bırakıversek “Hadi şimdi yaşayın!” ve yürüyüp gitsek bir hekim gibi: Yaşamasını sağladım, sonrası… Kişinin kendisine, yaşama bağlı olmasına; alacağı psikolojik desteğe ve aile efradının sevgisi ve ilgisine bağlı…

******

Kimse kusura bakmasın ama şu saatten sonra “Barış” ile bir yere varılacağına inanmıyorum!

Seçim sonrasına kadar ateşkeş yapılıp da, sonrasında azan bir terör varsa, kapalı kapılar ardında bizlerin hiç bilmediği bazı gerçekler vardır!

Bir halkın kendini tehdit eden terör örgütü konusunda bihaber kalması, esefle karşılanacak bir durumdur!

Empati… Empati…

Yahu, daha ne kadarını yapayım?

Bir insanı öldürmem, öldürebilmem için ne gibi bir bahane olabilir? (Umarım bu konuda sınanmam)!

******

İki şık var önümüzde: Ya ciddi anlamda terörle mücadele edeceğiz, ya bir bölüm toprakları hibe edip, buyrun ne haliniz varsa görün diyeceğiz!

Öyle ara formüller bulacağız, yok Apo’dan medet umacağız, Müslüman kardeşliğinden dem vuracağız, falan…

Yok böyle bir şey!

Atatürk, öngörüsü olduğundan, mantık süzgeci pek iyi çalıştığından, yüreği ve beyni güçlü olduğundan muhteşem bir liderdi; böyle bir durumun yılları bulmasına, eminim ki, asla ve asla izin vermezdi!

O kangrenli kol bir şekilde kesilirdi; en azından Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası için!

Öyle ama böyle…

 gulgun_2006@hotmail.com

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

  

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..