Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '08

 
Kategori
Öykü
 

Kanlı hürriyet!

Kanlı hürriyet!
 

Bitik düşünceler dolaşıyordu kafasının içersinde. Arzular daha fazla yer kaplıyor artık. Büyüyorlar her geçen saniye. Düşünme kabiliyeti donuklaşıyor ve özelliğini yitiriyor kafasındaki et yığını. “Kendini zevke ver, soyutlan fikirlerden” diyor et parçasından arta kalan.

Kaybediyor koca bir bedenin kontrolünü. Tek mutlak güç geçiyor yönetime, Zevk!... Ancak onun için doluyor hava ciğerlerine. Haz duygusu eksiksiz geçiyor zamandan. Damarlarına enjekte olan her damlayla uyuşan bedeni uçma zevkini daha yükseklere çıkmak arzusunu yaşıyor. “Daha fazlasını istiyorum!” haykırışları dolandırıyor onu göklerde.

Dorukta artık. Uyuşmuş bedeni tüy kadar hafif fakat zift kadar kara! Bedeni gökyüzünü karaya buluyor. Dokunduğu her bulut karanlıkta çürüyor. Geceye dönmüş gökyüzü emiyor bedenini.

Gün ağarıyor. Pencereden sızan güneş odanın ortasına vuruyor. Işık yavaş yavaş yürüyor odada. Ta ki, ağırlaşmış soluğuyla cesedi andıran bir bedene düşünceye kadar.

Gözleri aralanmıştı soluk bedenin. Beton soğuğundan kalkarak gecenin kirini temizlemek için berrak su iyi gelecekti. Sıradan günün sabahında kahvaltısını yapmış kapıdan çıkıyordu. Tüm dikkatle kilitlenen kapının ardından sessizlik yayılıyordu tüm eve. Gün kararıncaya dek hâkimiyetini koruyacaktı.

Güneş gökyüzünü terk ediyordu. Sessizliğin kaçışı ile kapının kilidi çevriliyordu. Tanıdık bir poşet gelmişti. Her zaman aynı yere bırakılıyordu. Adeta içindeki pisliği dışarı vuruyordu. Sırasının gelmesini sabırsızlıkla bekliyordu. Karanlık çökmüştü gökyüzüne ve bu sefer doğada almıştı yerini sessizlik.

Kanepeyi çökerten insan bedeninin tüm dikkati siyah poşetteydi. Tüm karanlıkların içinde onunda zamanı gelmişti. Fakat her günün aksine bir şey vardı bugün. Cılız beden dikkatle inceliyordu poşeti. Düşünceler beliriyordu beyninde.

Beyni poşetin içinde kaybolmaktan farklı bir şey düşünüyordu. Acaba? Olabilir miydi ? bir seçenek daha olmalıydı mutlaka. Fırtınalar kopuyordu kafasının içersinde. Üzerine güneşin doğduğu cılız bedeni geliyordu gözünün önüne. Ve silip atıyordu gökyüzünde dolaşan adam.

Beyni hissetmek istemiyordu artık karanlığı. Bir şey vardı ona karşı koyan. Bedenin kontrolünü isteyen birkaç damla. Onları ezme yolunu düşünüyordu. Damarlarında dolaşan kan iğneliyordu bedenini. Kurtuluş yolu tek ve kesindi. Kara poşeti kaldırdı ve pencereden dışarı atarken sessizliği bozan tek şey oydu.

Saçlarını yoluyordu. Daha fazlasına ihtiyacı vardı. Tek tek söküyordu saçlarını. Özenle hepsini birbirine bağlıyordu. Uzun olmalıydı. Zevk hissetmiyordu bu gece bedeni. Her şeyi sona erdirecek acıyı hissediyordu. Mis kokulu güllerin dikenlerini düğümlüyordu saç tellerine. Tüm berraklıklarını yayıyordu güller. Tırnaklarıyla ağaçlar yontuyordu, kırılmayacak ağaçlar. Sap yapıyordu çamlardan. Uyuşturucu döküyordu gül dikenlerine. Zevk vermeyecekti bu sefer kara damlalar. Arzuyu uyuşturacaklar ancak.

Hazırdı artık, sallıyordu kırbacını gökyüzünde. Acılara, karanlığa inat daha yükseklere kalkıyordu kırbacı. Havada vınlayarak bedenine iniyordu. Bir haykırış yükseliyordu gökyüzüne. Tekrar kalktı kırbaç ve melodilerle indi sanki cılız bedene. Her defasında daha fazla acı veriyordu uyuşturucuya inat. Her bir diken arzularına batıyordu, kanatıyordu onları. Her bir darbe arzulara iniyordu ancak. Yalnız bedenden kanlar akıyordu. Bu sefer damlaların kanı boşalıyordu damarlardan.

Sıkıca bağlıyordu arzularını. Çok kan kaybetmişlerdi artık. Daha da sıkıyordu kırbacı. Yüzlerce delik oluşturmuştu doğanın güzelliklerini taşıyan güller. Kokuları kan kokusuna karışmıştı fakat asla yitirmemişti etkisini.

Güneş tekrar görünüyordu tepelerin ardından. Zavallı pencereye düşüyordu ışıkları. Odanın tam ortasında yürüyordu. Cılız bir bedenin üzerine düşecekti. Soluk bedenden boşalan ateşli kanları aydınlatıyordu. Beden kuşlar gibi sahipti gerçek hürriyete. Güneşe daha yakın hissetti, bulutlar arasında geziyordu özgürce. Gerçek sıcaklığını hissedebiliyordu güneşin.

Bilal Tonga

06.02.2008

 
Toplam blog
: 12
: 709
Kayıt tarihi
: 30.05.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çok okuyorum, biraz da yazmaya çalışıyorum. Sanatın neredeyse her dalına tutkum..