Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Kantarın topuzunu kaçıran sadece Oktay Ekşi mi?

Kantarın topuzunu kaçıran sadece Oktay Ekşi mi?
 

Yarım asırlık tecrübesi, son yıllarda medyada yaşanan “iktidara çakma” ya da “diğer meslekdaşlarına çakma” modasına ve şehvetine kapılmasına engel olamadı.

Yarım asırlık bir gazeteci, Hürriyet gazetesinin baş yazarı ve Basın Konseyi’nin de başkanı…Ben kendimi bildim bileli Oktay Ekşi var.

“Şimdi anasını bile satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyorsunuz” diyerek, İktidar ve Başbakan'a yönelik maksadını aşan bir cümle kullandı, istifa etmek zorunda kaldı ya da istifa ettirildi.

Hani özrü kabahatinden büyük derler ya, özür yazısında “nasıl istismar edilebileceğini hesaplayamadım” diyor…Yarımlık asırlık bir gazeteci, bir baş yazar bunun hesabını yapabilmeliydi. Üstelikte Basın Konseyi Başkanı sıfatını taşıyorsanız, sorumluluğunuz basın ahlakını yere düşürmek değil, yükseltmek olmalıdır. Daha öncede bir takım yazılarında çeşitli kesimden insanlara seviye dışı üslup kullanımları vardı ve kalemini kimi zaman alen beyan silah gibi hedefe doğrultmaktan da çekinmezdi. Tecrübeli bir gazeteci, değerli bir köşe yazarıydı ancak değerli köşe yazarları da gün gelip değersiz cümleler kurabiliyormuş.

Tıpkı diğer bazı meslekdaşları gibi…

Medyada düzeysizlik, küfürbazlık, vizyonsuzluk had safhada. Toplumun danışma ihtiyacını gidereyim, şu yaşadığımız dünyayı objektif bir şekilde aktarayım, anlatayım düşüncesinde olan köşe yazarlığı artık geçer akçe değil. Köşe yazarlığı toplumun küfretme ihtiyacını karşılar bir duruma geldi, ne yazık ki getirildi. Hatta sırf küfretsin diye eline kalem verilip, kendisine köşe açılan yazarlar yok mu? Bu hem iktidar yanlısı hem de karşıtı medya için geçerli bir durum. Köşesine kurulan başlıyor hakarete, üç satır düzgün cümle kuruyor, sonra onbeş satır küfrediyor, “çakarak” patronun güvenini kazanıyor ya yeter.

Bir zamanlar Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil iktidara çakmak adına, “göbeğini kaşıyan adam”, “bidon kafalı” sözleri ile halka hakaret etmediler mi? Daha iki gün önce Fatih Çekirge, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün eşine “eğreti gelin” demedi mi? Engin Ardıç, Emin Çölaşan, Fatih Altaylı, Hıncal Uluç başta olmak üzere bazı köşe yazarları, yıllardır insanların onuru ile oynamıyor mu? Bunun adına “basın özgürlüğü” denilebilir mi?

Basın özgürlüğüne sığınarak küfür etmeyi alışkanlık haline getiren, kantarın topuzunu kaçıran köşe yazarları bence kovulmalı. Zira bunlar sadece basına değil demokrasi kültürüne de yakışmıyor…

Peki ya siyasetçiler farklı mı?

Başbakan “ananı da al git” derken, Oktay Ekşi ile aynı uslubu kullanmış olmuyor mu? Ya da eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Tekel için “babalar gibi satarız” derken seviyesizlik olmuyor mu?

Ne Başbakan’ın, ne Kılıçdaroğu’nun ne de bazı partililerin ağızlarından çıkanı kulakları duymaz oldu. Batılı demokrasilerde de didişme var ancak bizimkilerin tartışmalarında seviye yerlerde sürünüyor. Biri diğerine yüreksiz diyor, öbürü omurgasız! Şu son referandum öncesinde yapılan konuşmalar bile Türkiye’deki siyasetçi profilinin hangi seviyede olduğunu gösterdi. “Alçak” la başladılar, “namussuz” la bitirdiler.

Kılıçdaroğlu’nun şu cümlelerine bakar mısınız? "Başbakan sen zaten omurgasız birisin", "Bir adam aynı ay içerisinde 180 derece kıvırabilir mi?", "Benim adım Recep Tayyip Erdoğan değil", "Sen kimsin?", "Sayın Başbakan asıl senin yatacak yerin yok, ama bu paraları sömürenlerin yatacak yeri var, AK Parti'nin koynunda yatıyorlar"!

Bir köşe yazarı gazeteciliğini, bir siyasetçi politikasını hakaret ve küfür üzerinden yapıyorsa eğer, söyleyecek sözü olmadığındandır.

Bir köşe yazarı ya da bir siyasetçinin seviyesiz üslubu, onun özgür olmadığının ve demokrasi kültürü taşımadığının ifadesidir…

Kantarın topuzunu kaçırdıklarında her ikisinin de kovulması gerekir…Birisi patronu tarafından diğeri de halk tarafından.

 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..