Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '08

 
Kategori
Siyaset
 

Kapatma öyküleri

Kapatma öyküleri
 

kAPANMANIN ÇENEYLE DE İLGİSİ VARMIŞ..


Temel eğitimimizde, bizim öğrendiğimiz bir ilke vardı. Her gün okul sıralarında dizilip, hiç bıkmadan şunu söylerdik;

“ Türküm, doğruyum, çalışkanım… Buraya kadar anlıyorduk ve kolay ezberliyorduk. Çalışkan olmak büyük meziyetti.S anki çalışmalarda görevin kötüye kullanılacağı da buna dahil faaliyetmiş gibi. Yeter ki , dostlar iş başında görsünler. Dostlar mı? O da ayrı bir konu..

Çalışkan kelimesinden sonra bir türlü hatırlayamadığımız kelime gelirdi , YASAM;bu da neci ki derdik.kimin neye göre yasası.ne yasası.Okulda öğrendiğimiz, Mendel, Pascal Arşimet yasalarıydı.arkasından açıklayıcı cümleyi sonradan kavradık.Küçüklerimi korumak , büyüklerimi saymak..Küçükleri koruma işini bir türlü yapamadık , Osmanlı dan sonra galiba..

Viyana kapılarına dayandığımızda, küçükleri toplayıp nasılda himayemize almıştık. Yasamız değil miydi, ”küçüklerimizi korumak”.. Ama iş büyüklerimizi saymak kısmına gelince, büyükler bize saydırmadılar Sadece seçimlerde kendileri saydılar. Büyükbaş ve küçük başların toplandığı çiftliklerde değerlendirdiler insanları. Belediyelerde kafa sayısına göre sayma ve çalışmalar yapılırken, içlerinin boş ya da dolu olmasına bakmadılar. Hem boş kafalar daha iyi doldurulurdu. Böylece Andımızın açılımında, küçükleri korumanın işgal, büyükleri saymanında, maşa olmak olduğunu öğrendik. Yasam dediğimiz bu sayma işlemleri, daha sonraları sayıların çokluğuyla sonlarına sıfırlar eklene eklene bir çok maddelere uyulmasıyla, insanların davranış biçimlerinde, ilk örtüyü koymakla bir zincir oluşturdu. Ayıbı açarsan yasalarla yargılanırsın, örtersen kim bilecek kim görecek? “

Böylece ilk yaptırımı örtünün bre gafil insanlar “diyen bir yasa koyucu.. Büyük bir ihtimalle erkek. Çünkü tasası kadının saçı. Saç ölü hücre, örtmek gerek açıkta haram. E senin berberde kestirdiğin o saçlar traş olup dökülürken helal mi. Ört gitsin sende. Böylece, kumaş ticaretinde metrelerce çarşaflarla ipek yolları ve tüccarları iyi para toplamışlar. Nedense çoğu da İsrailli kardeşlerimiz.. Arap folklorik kıyafetlerinde ve manastır rahibelerinde çokça ürünlerini tanıtmışlar. Sonraları, işi silah ticaretine dökünce, gökten yağmur değil, bombalar yağmış. Bu sefer soykırım sanılmasın diye, topluca örtmüşler. Örtü işi meseleleri iyi kapatmaya başlayınca, bunu bir yasa haline getirmeye başlanmış. Meclislerde, büyükler ellerini ağızlarına kapatarak konuşup kapatma eylemlerine bir de ameli olarak katılınca, kapatmalar çoğalmış. Bu ameliyeyi gören aydınlık semtinde oturan kişiler ağızlarını elleriyle de başörtüsüyle de kapatmayınca, yasalar aydınlık yerdekilerin ışıklarını, enerji tasarrufu bahane ederek kapattırmış. Ve konuşma özgürlüğü böylece ağız kapatmayla son bulmuş. Bu arada biri çıkıp bir sizden bir bizden diyerek kapatma kararlarına yasa gerekçeleri aramaya başlamış.

Ancak, ille de delil sayılacak gerekçeler gerekirmiş. Öyle herkes kendi kafasını kapatıp komsusunun tepesini açamazmış.. Delil de öncekinde kaynaklanacak tabi. Küçükleri korumak, büyükleri saymak.. Ve en saygıdeğer varlık analarımız. Onlarında yasaları var.. Neden baba yasa olmaz diye düşünürken, eh babaların yasayla işi olmaz onlar yamuk prenses ve 7 cüceleriyle, orman kanunu uygulayıp, tahtacılıktan, inşaat sektörüne el ataraktan, toprak kaymalarını bahane ederek, toprak kavgalarında ihalelerde, devletin ekonomisini kalkındırmada önemli rol oynamışlar.


Anayasanın 10 ve 42. maddeleri de delil sayılmış, Türban yasağını kaldırmaya yönelik değişiklikler yapılması sorun olmuş. Böyle olunca da YÖK açılımı hep bana Yarısını. Öldüğünde kapatırsın gibi bir anlam veriyor. Bu kurumda kalkmış ayağa ama çabuk oturmuş. Hem de herkesten özür dileyip durmuş…

Demokrasi adında bir çok sesliler korosu kurulunca, kapatma olayı yine karambola dönüşmüş. Her kafadan da bir ses çıkmamalı diyerek, sesleri gruplamaya başlamışlar. Bunlardan en revaçta olan “davulcu “grubuymuş. Çünkü Ramazanlarda aç insanlar onu duyunca, top atacaklarını bilip seviniyorlarmış. Ama davulun sesini uzaktan duyamayanlar, mecburen aralarında bir selamsız bandosu kurmuşlar. Ama davul yerine trompet kullanmışlar. Bu iki grubun arasında bir yaylı sazlar topluluğu varmış ki, binlerce deprem görseler böyle sallanmalar vız gelirmiş. Sadece bir sağa, bir sola yaylanıp, dertli dertli çalarlarmış…

Davulcu grubunun kurucularından, C.Zap Suyu nu temizleme projesi mimarı, bu suda yıkanan kadınlara, türbanınızı çıkarmayın, suya girerken donunuzu çıkarın diyince, Anayasa çok kızmış. Ben de senin ağzını kapatayım demiş. Ve ağzına biber sürmüş.

Daha sonra bir vokalist, ”suyun içinden en az üç çocuk yapmadan çıkmayın, adlı bir besteyle yarışmaya katılmış. Sonra da ne alakaysa, bir ölü bulup, bunun katilini affedelim mi diye, ölünün yakınlarına sormaya kalkınca, hatta kararı da onlara bırakınca, Anayasa da kızmış. Ben burada neciyim o zaman diye bir gereçle daha sunmuş..

Yaramaz vokalist davulunu çalmayı bırakıp, bu kez de Anayasaya sen kadın kadın al eline meşaleni heykel olarak kal. Burada senden büyük danışılacak ulemalar var deyince, Anayasada, ya sen ne biçim vokalistsin, demin ki bestende üç çocuk yapın diye kadınlara şarkı söylerken şimdi de git evinde otur mu diyorsun deyip bir gerekçe daha sunmuş

Vokalistte tedbir olarak, bir zamanlar tarih dersinde kopya çeken arkadaşı Ö.D. (ölüleri dinler) tutup milletin vekili yapmış. Oysa milletin değil vekilden, çekil dendiğinden bile haberi yokmuş.

Bu da yetmiyor gibi, vakıf hastanelerinde, ameliyat hemşirelerinin başından keplerini çıkarıp, türban taktırınca, çözülen türban hemşirenin gözünü örtünce, narkozu hastanın burnu yerine, doktora dayayınca, doktor hasta başında bayılıvermiş .Al sana bir kapsatma yüzünden gereçle daha..

Eh, mastır yapmak için, yurtdışında, akademik kariyer yapacak yerd , nurlar içinde gül bahçelerinde dolaşırken, milli görüşünü yurtdışında bu şekilde temsil ettiği için Anayasa kızmış. Bir gerekçe daha diyerek, listeyi hazırlamaya başlamış.

Bu aralar, üniversite mezunları iş bulamadıkları için, podyumlarda türban defileleri düzenlemeye başlamışlar. Top model olarak da, mecnunun Leyla' sını, bir şahin gagalamış. Ama yetyerli savunması yapılmadığı için al sana bir gerekçe daha..

Böylece, yeter ki kapatma olsun da nasıl olursa olsun. Aslında kuzu kapama da iyi gider bu mevsimde. Kuzuların sessizliği bozulmasın diyerek, kapama ve kapatma eylemlerine ağırlık verince, tencereler yuvarlanıp kapaklarını aramaya başlamış.

Bu arada, selamsız bando trompetçileri, raptiye rap rap diye, uygun adım giderken, birden demokrasi adlı çok sesli grubumuzun, eurovizyona katılma kararını kutlamaya kalkmış. Eh kutlamak içim içki gerek. Yabancı misafirler, bir tas ayranla ağırlanır mı? Ellerinde kadehler, kapında görürsen şaşırma diye hazırlanırken, davulcu da kutlamaların havai fişek ve füzelerle yapılması için içkiyi yasağı çıkarmak için ana yasayı zorlayınca. Zaten neyi çıkarıp neyi kapatacağına karar verdiremeyen davulcuları da zurnacıları da kapatmak için, mahallelerde gazoz kapaklarını toplayan bir savcı eşliğinde işe koyulmuş.

Arada kalan kemancılarda, dertli dertli ayranımız yok içmeye, köprüler de yıkıldı mümkünü yok geçmeye, bari karışmayın yiyip içmeğe.. Diyerek inleyen nağmelerle yaylanıyormuş..

Türban yasağını kaldırmaya yönelik değişiklikler yapılması sorun ol muş. Böyle olunca da YÖK açılımı hep bana Yarısını. Öldüğünde kapatırsın gibi bir anlam veriyor. Bu kurumda kalkmış ayağa ama çabuk oturmuş. Hem de herkesten özür dileyip durmuş… Bu kapanmalarla, kapatmaları biz aslında ya kuzu kapama yapacağız. Ya da kapakları biriktirip, yoyo oynayacağız.

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..