Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Eylül '12

 
Kategori
Deneme
 

Kapı pervazı

Kapı pervazı
 

Küçük yaşından beklenmedik bir bağırtı ile fırladım çalışma masamdan. Küçük kızım o zamanlar 3-4 yaşlarında, kapı pervazına çarpmış ayağını, ağlıyor. Hangi yürek dayanır o küçücük gözlerinden dökülen yaşlarına, kıpkırmızı yanaklarındaki o masumiyet, ayrı bir güzellik. Şefkat kanatlarını açıp hemen aldım kucağıma, en içten sözlerle; “Ne olmuş da ağlıyor benim küçük prensesim.? Oy Oy Oy ..!” Kapı pervazını gösteriyor, titreyen dudaklarından canının çok yandığı anlaşılıyordu. Bende, “Sen benim kızıma nasıl vurursun?” deyip tokadı yapıştırıyorum kapı pervazına, bu arada benimde elim acımıyor değil hani; ama babalık görevi ona da ben katlanmalıyım, diye düşünüyorum. Bu arada yüreği soğuyan küçük prenses başını omzuma dayıyor, huzurlu artık, kapı pervazı bu sefer yediği tokatlardan çok şaşkın. Kapıya çarpan kızımdı ama tokadı yiyen pervaz oldu. Bu tokatlama işi birazda tekmelerinde işin içine girmesiyle, abartılı olarak; evdeki; kapı pervazları, masa kenarları, sandalye yanları, koltukların orası burası derken; neresi küçüğüme dokunsa, bizler gidip bir fiil tokadı yapıştırıyorduk. Gariptir ama bunu yapmaktaki amacımız küçüğümüzü korumak, onu ne kadar çok sevdiğimizi göstermek, onun kendisine güvenmesini sağlamaktı. Vallahi hiç de başımıza geleceklerden haberdar değildik, olsak yapar mıydık? Bu alışkanlık maalesef ilkokula başlayana kadar böyle gitti.

Küçüğüm okula başlamış, günler günleri kovalamaya, dersler dersleri derken, her şey böyle “lay lom” olmuyor tabi. Ufak tefek şikâyetler başlıyordu, eee! Baba kucağı değildi okul, 45 kişilik sınıflarda öğretmen hiç de ne anneye nede babaya benzemiyordu, benzeyemiyordu.

Şikâyetler olmayacak mıydı, elbette olacaktı, fakat dikkatimi çeken şu oldu. Küçüğüm olan olaylarda kendisinin kabahatlerini kesinlikle görmüyor ve kabul da etmiyordu. Kendinde hiç kabahat yoktu. Olanların tüm sorumluları başka çocuklarındı hatta okul müdüründen hademesine tüm çalışanlar, bazen de çok sevdiği sınıf öğretmeni meltem hanım bile nasibini alıyordu.

İşte o gün anladım, Kapı pervazının laneti idi bu. Kapı pervazının ruhu bizden intikam alıyordu.

Şimdi,”anlat bakalım” dedim kendi kendime, “hadi düzelt bakalım, nasıl düzelteceksin?” Sanki ipin ucunu kaçırmamak ister gibi; “Bak kızım sende dikkat etmelisin…”, “Tamam da canım bunda senin hiç mi kusurun yoktu?” gibi sözler; gözyaşları ile  “ama, ama…”larla titreyen dudaklar ve hıçkırıklar peşi sıra gelmeye başlar oldu.

Bu durumun böyle devam ediyor olması beni ziyadesi ile üzmeye başladı, nasıl bir çözüm bulurum diye düşünüyorken, aklıma sınıf öğretmeniyle görüşmek, onun değerli deneyimlerinden faydalanmak istedim. “Nede olsa hem pedagojik formasyon, çocuk psikolojisi, eğitim psikoloji vs, konularda hem bilgili, hem de deneyim sahibi insanlardır.”deyip çıktım yola. Meltem hanıma konuyu açmamla, yarasına basılmışçasına; başladı çekilen sıkıntıları anlatmaya, saygıyla dinledim, sorunun çözümünün neredeyse imkânsız boyutlarda iç içe girmiş birçok haklı nedene dayandırdı, tek başına kim ne yapabilirdi ki, meltem öğretmen değirmenlere saldırıyor gibi hissediyordu kendini. Haklıydı, saygıyla dinledim. Eve geldim, “biraz daha düşüneyim” dedim. Gözüm televizyondaki haberlere takıldı, grevler vardı, insanlar iktidarı eleştiriyor, millete şikâyet ediyordu, muhalefet iktidarı eleştiriyor, millete şikâyet ediyor, intikamını sandıkta alacağını söylüyordu, iktidar çıkıyor muhalefeti şikâyet ediyordu bu sefer millete ve sakın sandıkta onlara oy vermemesini söylüyordu. Sandıkta ahşap malzemeden yapılmıştı, kapı pervazı da, acaba bir akrabalıkları var mıydı ki, yoksa biz millet olarak kapı pervazı lanetine mi uğramıştık?!…

Selçuk Cengiz ünal

 
Toplam blog
: 11
: 628
Kayıt tarihi
: 12.11.10
 
 

Denemeler deniyorum, yazı yazmayı denemek istiyorum. Edebiyat ile ciddi anlamda ilgilenemedim, ço..