Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '14

 
Kategori
İnsan Kaynakları
 

Kapının Danası Öküz olmaz

Kapının Danası Öküz olmaz
 

dana


Çok sevdiğim, çok rastladığımız bir yönetim hatasını gayet güzel özetleyen bir deyimdir “kapının danası öküz olmaz”.

Çok güzel bir tanımlamasını buldum Ekşi Sözlük’te, onun için tanımlama ile uğraşmayıp bunu Ekşisözlük yazarına bırakıyorum, ellerine sağlık thelostcaptainslogbook.

“Yanlış anlaşılmış ve doğru izah getirilmemiş bir uktenin sorusudur, eski bir deyim olan sözün açılımı tanıdık bireylerin istedikleri kadar çabalasalar dahi dışarıdan gelenlere karşı yetkinlik sırasında geride kalmalarıdır, aile ve dar çerçevede küçük toplumlarda aynı pozisyonda ve yetkinlikte görev alması gereken kişilerden dışardan gelenine daha fazla şans tanınmasını ise aile ve gurup içinden çıkan bireyin yapacaklarının zaten bilinmesi ve dışarıdan gelenin yapacaklarının biraz da merak edilmesinden kaynaklanmaktadır temelde, onun içindir ki yabancı futbolcular, yabancı sanatçılar, yabancı fikir adamlarının hareketleri ve yaptıkları yerel olanlara göre daha çok ilgi çekip daha çok itibar görür.. şayet bu uluslararası (yabancı) statüsüne sahip kişiler zamanla yerel değerlere uyum sağlayıp yerelleşirse bu defa gördükleri ilgi ve beğeni düzeyi de yerelleşmeleri oranında azalır, örneğin Rumen kaleci antrenörü Datcu ilk geldiğinde gördüğü ilgiyi Türk vatandaşı olduktan ve Türkçe öğrendikten sonra kaybetmiştir.. hatta bir röportajda Mircea Lucescu Türkçe öğrenmek istediğinde bunu Datcu'nun engellediğini ve kaale alınmasını istiyorsa öğrense dahi kimseye söylememesi gerektiğini ifade etmiştir.. bir nevi aşinalığın sürekli tekrarlanmasının bilinen bireyleri (ev danası pozisyonundaki yerel kişi, evin oğlu veya aileden herhangi birisi olabilir) dezavantajlı duruma düşürdüğü açıktır, dışarıdan gelen kişiye gösterilecek tolerans katsayısı genelde daha yüksek ve beklenti düzeyide yerele göre daha azdır, nede olsa o yabancıdır ve ne yapacağı merakla beklenmektedir, yerel olan bireyse yabancıyla rekabet edebilmek adına yeni şeyler deneyip kendi sürprizini sunma hamlesiyle varolmaya çalışır bu durumda..”

Hepimiz birçok şirkette bunun doğruluğunu gözlemişizdir. Hatta şirkete ilk giriş aşamasında ve ilk aylarda dışarıdan gelen olduğumuz için patronlar, amirler tarafında hep ön plana çıkartılırız. Ancak zaman ilerledikçe, aileden biri oldukça artık aynı etki kalmaz, herkes gibi olmaya başlarız ve gözler dışarı kaymaya başlar. Bizim çok iyi bildiğimiz şeyler bizim tarafımızdan söylendiğinde, dışarıdan birisinin söylediği kadar etki yaratmamaya başlar. Dışarıdan birisi bizimle aynı şeyi söylediği zaman bizimkinden daha etkili, daha önemli olmaya başlar. Hele hele bu kişinin bir de şirkete maliyeti varsa onun söyledikleri (bizimki ile aynı olsa da) daha önemli olur, daha parlak gelir.

Çünkü artık biz aileden biri, ailenin çocuğu, tanıdığı kişiyizdir. Fazladan maliyetimiz, yani kıymetimiz yoktur artık.

Dışarıdan satın alınan birçok danışmalık hizmeti aslında içeride çözülebilecek olmasına rağmen dışarıdan alınır. Bir anlamda bakıldığında gereksiz bir şey gibi gözükse de aslında sözlerine daha fazla kıymet biçildiği için uygulamayı hızlandıracağından faydalıdır da.

Ama bu tutum, çalışanların motivasyonunu olumsuz yönde etkiler genelde.

Patronlar, yöneticiler ellerindeki kıymetin ne olduğunu çok iyi tartmalı ve anlamalıdır, aksi halde oluşacak motivasyon kaybı yaratıcılığı ve çözüm üretkenliğini olumsuz etkilerken maliyetleri de artıracaktır.

Tufan Karaca 

 
Toplam blog
: 165
: 788
Kayıt tarihi
: 27.12.08
 
 

30 yıldır uluslararası yöneticilik ve zaman zaman da akademisyenlik yapmaktayım. ..