Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '08

 
Kategori
Siyaset
 

Kapitalizm ve nimetleri (!)

Kapitalizm ve nimetleri (!)
 

Kapitalizm insanlık tarihine eşitlik özgürlük ve kardeşlik sloganıyla girdi. Avrupa merkezli başlayan devrimlerde, feodalitenin bağrında yetişmiş olan modern burjuva sınıfı işçi ve köylü kitleleri de peşine takarak demokratik devrimleri gerçekleştirdi. Bu devrimler lordlara, aristokratlara, ağalara karşı ilerlemenin gereksinimlerini taşıyan burjuvazi ile birlikte emekçilerle yapıldı. Ancak burjuvazinin egemenliği altında demokrasi sadece sloganlarda kaldı... Kurulan düzen bir burjuva diktatörlüğüydü, kaldı ki anlatılan masal yine aynı temel üzerinde yükseliyor. Demokrasi masalı...

Hırsıza mesleğini sorsanız 'Hırsızım' der mi ?

Örneğin; cumhuriyetin ilk yıllarında, komprador burjuvaziyi bu topraklardan atmışız bunlar sömürücüymüş Türkiye'miz MİLLİLEŞMİŞ. Bir kere Türkiye de hiç bir zaman milli bir sanayi oturtulamadı. İthal ikameci dönemde yapılan da ancak yurtdışından alınan parçaların Türkiye'de montajıydı... Üstelik millileşsek bile bu sömürünün bittiği anlamına gelmiyordu... Ama öyle söylediler

Örneğin; Adnan Menderes... Ülke topraklarını yabancılara ardına kadar açtı. Zaten sömürülüyorduk iyice boka battık. Tabiki o, bunları yüksek batı demokrasisi için yapmıştı... Anlıyacağınız bu seferde BATILILAŞTIK... Halbuki batı sermayesi topraklarımızda yatırımlar yapıyor ekonomik bağımlılığımız kontrollü mod'dan free mod'a geçiyordu... Ama öyle söylemediler.

Kapitalizmin özgürlüğü yok mudur?

Olmaz olur mu ?..

Kapitalizmde yüksek şahsiyetli zatların banka kasalarındaki paralarını otele dönüştürme planlarına sınırsız bir özgürlük vardır. O zatlar ormanları yakabilirler. Sonra beton yığının dikerler. Varolan düzende bu iş gayet kolay ve yasaldır, anahtar kelime para...

Kapısı önünde polislerin durduğu devletin genelevlerinde, parası olanın, parası olmadığı için kendini satmayı seçen kadınlarla ilişkiye girme özgürlüğü vardır. İki tarafta vergilerini verirler, ülkelerini severler...

''Kapitalizm bazılarımızı belediye otobüslerine 'mahkum' ederken bazılarını ise lüks jiplerde ağırlar. O jiplerdeki kişiler sadece kendi ulaşımları için egzos gazı ile çevreyi kirletecek. Ancak toplu taşıma aracı kullanılsa istediği yere çevreyi daha az kirleterek ulaşabilirler'' diyebilirsiniz. Tam o anda kapitalizmin parası olana tanıdığı özgürlük devreye girer. Parası olanın dünyanın içine sıçma özgürlüğü...

Peki o yayılan egzos gazında ki en tehlikeli madde olan karbondioksiti, oksijene dönüştüren şey nedir?

Ağaçtır, yani ağaçtı...

O ağaçta akşam televizyon karşısında angutça izlenecek olan ünlülerin beach partyleri adına, kapitalizmin emri piyasanın kavliyle yok edildi...

Eğer bir lokanta veya restaurantta çalıştıysanız bilirsiniz. Günde kilolarca yemek çöpe atılır. Yapılır ama satılamaz. Bu da kapitalizimin çelişkilerinden biridir. Plana göre değil, piyasaya göre yapılan üretim ve kapitalistlerimizdeki kar hırsı birleşince haddinden fazla üretir işçiler. İşçi belli bir süreden sonra ürettiği metadaki kendi emek değerinin karşılığını alamaz (artı-değer) ve ürettiği metalardaki emeği patronun cebine gider. Ne kadar çok üretim o kadar çok sömürü... Ama buna karşın üretilenlerin adil paylaşılmaması bir yanda çöpe dökülen etleri, bir yanda inek dışkısı yiyen çocukları beraberinde getirir...

Alın size büyük bir özgürlük daha; seçme ve seçilme hakkınız bile var yani demokratik bir ülkede yaşıyorsunuz. Neymiş demokrasi : HALK EGEMENLİĞİ. Yani devlet politikasını belirlemede herkesin eşit haklara sahip olması.

Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Süleyman Çelebi... Biri TÜSİAD biri DİSK genel başkanı... İkisi de devlet politikasını belirlemede eşit haklara sahip mesela, ikisi de gidiyor bir partiye oy veriyor. Bu kadar basittir işte demokrasi...

Ama özgür iradesiyle oy veremeyecek kadar aptallaştırılmışlar ne olacak?
Bu düzeni yargılayamasın diye bu düzenin yasaları tarafından şuçlu ilan edilenler ne olacak?

Çocukların eline kalem yerine bıçak veren onlar değil mi?

Her köye okul değil, ikişer cami yapan onlar değil mi?

Seçme seçilme hakkını verirken halkı da şuursuzlaştırmayı, uyutmayı ve sindirmeyi ihmal etmiyorlar... Kim yapıyor bunu; TÜSİAD mı, DİSK mi; bujuvazi mi, işçi sınıfı mı? Mesele bu...

Hangisi insanlığı tahrip ediyor, dünyayı yok ediyor, insanları öldürüp ülkeleri işgal ediyor...

''beni bilimle anla, iki gözüm
felsefeyle anla
ve tarihle yargıla''

 
Toplam blog
: 22
: 831
Kayıt tarihi
: 10.02.08
 
 

Üniversite sebebiyle İstanbul'da oturan, burslarıyla geçinmeye çalışan, okumayı yazmayı seven, ortal..