Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '13

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Kapitalizmi anlama(ma)k...

Kapitalizmi anlama(ma)k...
 

Kapitalizmi anlama çabamıza devam ediyoruz. İktisadın babası olarak nitelendirilen Adam Smith'den bugüne doğru gelirsek dünya ekonomisi büyük bir kalkınma ve büyüme yaşadı. İşin ilginç tarafı son 20 yılda dünya genelinde Gayri Safi Milli Hasıla dört katlık rekor bir artış sağladı. Daha açık bir şekilde dile getirmek gerekirse Ronald Reagan ile Margaret Thatcher döneminin meşhur liberal politikaları; düşen vergi oranları, teşvikler, indirimler, büyüyen finans sektörü, artan rekabet ve küreselleşme kapitalizmin kasasını doldurdu.
 
Stephanie Charbbonier'in güzel bir karikatürü vardır. "Hırsızlık dediğin kapitalizmden önce de vardı. Evet ama işletme fakültelerinde okutulmuyordu." Kapitalizmin diğer sistemlerden en büyük farkı kâr yaratma mucizesidir. Eskiden bir ülke ne kadar altın ve değerli maden biriktirebiliyorsa o ölçüde zengindi. Artık bu zenginlik bankacılık sektörü ile destekleniyor.
 
Neden Sanayi Devrimi İngiltere'de başladı ve Avrupa'ya yayıldı. Neden Asya değil veya Osmanlı ? 18. yüzyıldan itibaren İngiltere'de çıkarılan bazı kanunlar sayesinde (Çifçilerden alınan ağır vergiler ve mülk kanunları gibi) köylüler mülksüzleştirilip işsiz bırakıldı ve böylece sanayi devrimin işçi altyapısı sağlanmış oldu. İngiltere gibi diğer Avrupa ülkelerinin enerji kaynaklarına sahip olması ve bunlara ulaşmasının kolay olması da bir diğer önemli etken. Günümüzde bile hala Çin ve Japonya gibi Asya'nın önde gelen ülkeleri enerji konusunda önemli sıkıntılar yaşayabiliyor ve tamamen dışa bağımlı durumda.
 
Gelişen teknoloji ve artan verimlilik hiçbir zaman emek sahiplerini rahatlatmadı. Aksine modern köleliğe sebep oldu. Her geçen gün gelişen teknoloji emek sınıfını kalifiyesiz duruma düşürerek; mesai saatlerini arttırıp ücretlerin reel olarak düşmesine sebep oluyor. Bugün küreselleşme bütün ülkelerin ücretlilerinin rekabete sokulması olarak anlaşılıyor. Üretim maliyetlerin azaltılabildiği yerlere kaydırılıyor. Şunu unutmamak gerekir ki; tüketicilerin gelirleri üreticilerin maliyetlerini oluşturur. Maliyetler sürekli düşme eğiliminde olduğundan işçilerin ücretleri de her zaman geçimlik seviyede kalmaktadır. Peki böyle süreçte tüketime dayalı büyüme nasıl devam ettirilecektir. Cevabı basit somut emeğe karşılık soyut bir gelir yaratılarak, tüketicilere daha sahip olmadıkları gelirleri iskonto ettirerek( önceden harcatarak).
 
Kapitalizmi eleştiriyoruz ama her toplumun kapitalizm anlayışı farklıdır. Amerika, İngiltere, İskandinavya ülkeleri, Güney Amerika, Avrupa hepsi farklı gelişmişlik düzeyinde ve kapitalizm farklı bir şekilde işliyor. İskandinavya'da sosyal adalet duygusu gelişmiş, gelir dağılımında adalet sağlanabilmişken. Amerika'da gelir dağılımı bozulmuş, halkın bir kısmı evsiz bir kısmı da basit sağlık hizmetlerinden bile faydalanamıyor. Küreselleşme adı altında acımasız rekabet koşullarında büyümek isteyen ülkeler kapitalizm adı altında adaletsizliğe göz yumuyor. Başka bir deyişle "kötü kapitalizm iyi kapitalizmi kovuyor."
 
Son olarak devletin rolü ne olmalıdır? Bu soruya da henüz kesin bir yanıt verilemedi. Devlet serbest piyasa işleyişine karışmadığında artan rekabet, kızışan kâr rekabeti maliyetlerin düşürülmesine sebebiyet verir. Ama maalesef dünyada maliyetleri azaltmanın faturası her zaman emekçilere kesilir. Böylece sermayedarların lehine bir genişleme yaşanır. İnsanlar piyasanın adaletine olan inancını kaybeder. Diğer taraftan devlet piyasa ekonomisine müdahale ederse veya düzenleyici bir konumda olursa yolsuzluğu besleyen ve karşılıklı güvensizliğe neden olan bir yapı ortaya çıkar.
 
http://muratkochan.blogspot.com/
 
Toplam blog
: 27
: 980
Kayıt tarihi
: 22.05.13
 
 

Cebi delik, gönlü zengin, kahkahası bol, hayatı sıradan ve sade yaşayan bir insan evladı. Ekonomi..