Kapitalizmin Mezarı Üstünde Dans

Londra’yı gezmiş olanlar bilirler; Parlamento Meydanı en çok ziyaretçi alan yerlerden biridir. Tüm dünyaya saat ayarı veren Big Ben Saat Kulesi, Westminster Manastırı, Thames (Temz) Nehri üzerindeki Westminster Köprüsü ve tabii dünyanın en süslü ve en eski parlamento binalarından biri olan -Lortlar ve Avam Kamarası’ndan oluşan- Birleşik Krallık Parlamentosu görülmeye değer yerlerdir. Önündeki küçük çim meydan ise sık sık halkın şikâyetlerini sergilediği gösterilere sahne olur.
.
11 Mayıs-12 Haziran arasındaki son bir ayı Londra’da geçirdim. Ve o meydanda beni çok şaşırtan, yıllarca süreceği söylenen bir “süresiz protesto”ya tanık oldum!
.
Dünyanın dört kıtasından gelen ve Kapitalizm’e karşı olduğunu söyleyen, birbirini hiç tanımayan 70-80 genç, meydanda “Demokrasi Köyü” adında bir kamp yeri kurmuş, irili ufaklı 30 kadar çadırda yaşıyorlar "kardeş kardeş". Tek haykırışları çimlere diktikleri pankartlardaki sessiz sloganlar.
.
Etraftaki yüzlerce Japon turistin arasından sıyrılıp çadırların fotoğraflarını çekerken Evrim ve Melek adında iki de Türk bayan "turist"le karşılaştım. Biri öğretmen, İngilizce öğrenmek için gelmiş; diğeri tiyatro eğitimi için. Gündüz çalışıp cep harçlıklarını çıkarıyorlar, geceyi -sözde protestocu olarak- çadırlarda geçiriyorlar.
.
Dikkatlice bakın her göz, çadırda kalanların hiçbirinin bu gösteriye idealleri uğruna katılmadıklarını, bedava yatak derdinde olduklarını hemen anlar. Yoklama yaparken herkese bir şeyler soran, elindeki "müşteri" listesini sürekli gözden geçiren ve Avustralyalı olduğunu sandığım sarışın kamp başkanını görünce, içimdeki ses “Bu işte bir bit yeniği var!” dedi. Öğrendim ki aralarında bir de milletvekili varmış.
.
Kapitalizm’in anası ve dünyanın yarısını yüzyıllardır sömüren bu ülkenin başkentinde, üstelik parlamentosunun hemen girişinde, “Kapitalizm Artık Çalışmıyor” anlamına gelen pankartlara süresiz olarak izin verilmiş olması, uzun erimli İngiliz Siyaseti’nin bir provası olmadığını bana kimsecikler anlatmaya kalkmasın lütfen!
.
Belli ki, Anglo-Juda dehası ABD’ninkiyle birleşerek, kendi kendini değiştirecek ki ,tüm dünyaya örnek olsun ve fazlaca zorlanmadan, artık sömürmeye değecek kaynak bırakmamış mevcut sistemi kendi çıkarlarına uyacak ve kendi egemenliklerini bu yüzyılda da sürdürecek biçimde sürdürebilsinler. Uzağı görmek ve hatta uzağı yaratmak buna derim işte!
.
Yaratıcılığı, akıl gücü, parasal gücü, arşivli hafızası ve bilimsel düşünce pratiği olan diğer gelişmiş uluslar, bu dönüşümü kendi lehlerine gerçekleştirmede İngilizler kadar neden başarılı olamıyorlar (?), diye düşünüp duruyorum sabahın köründe!
.
Bazı pankartlarda şunlar yazılı:
Demokrasi Köyü (Barış-Özgürlük-Adalet)
Demokrasi Çalışmıyor Başka Bir Dünya Mümkün
Kapitalizmin Mezarı Üstünde Dans
Tüm Askerlerimizi Geri Getirin Barışa Bir Şans Tanıyın

DEMOCRACY VILLAGE DECLARATION AND INVITATION
We are a group of concerned citizens who have gathered on Parliament Square for peace and to let the world know that we are deeply troubled by the way our taxes and resources are wasted on illegal and inhuman wars.
.
We are non-violent but we actively resist any attempt to suppress our rights of assembly and free speech. We will remain here until all troops have returned from foreign soil.
.
We believe that big changes begin with local action, and local action begins in your own front garden. That’s why we have created this democratic, self-sufficient village directly in the front garden of the MPs who continue to ignore our ongoing environmental, social and economic concerns.

Dip not: Bu notları yazarken BBC World'ü izliyordum yan gözle. Çiçeği burnunda dışişleri bakanı William Hague -sanki beni doğrulamak için- şunları söylüyordu; "Son on yılda dünya çok değişti, biz de değişmeliyiz!"
.
.
.
.
.
.
.
Günün sorusu: Sizce Kapitalizm biçim değiştirecek mi? Değiştirecekse, yerine nasıl bir sistem ikame edecek?..