Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '11

 
Kategori
Öykü
 

Kapkaççının rüyası

Kapkaççının rüyası
 

Çarpıp geçtiği adamın gözlerindeki ifadeye doğru dürüst dikkat etmedi. Sadece o melûl bakışları gördü… 

 

Adam Galata Köprüsü’nde Boğaz’a bakıyordu önce… O, adama çarpıp çantasını çarptığında ise ona… Bütün bir Boğaz ikisine de… 

…. 

Herife bir küfür savurdu, omzuna çarptı, çantasını omzundan düşürdü, tereyağından kıl çeker gibi çantayı kapıp kaçtı. 

 

Çanta kaliteli bir şeye benziyordu ki bu başlı başına bir kazançtı. “Zengin, okumuş piçlerin” çantalarını çarpmak daha da güzeldi, çünkü sengin, okumuş piçlerin bölgesini becermek gibi bir şeydi… Zengin ve okumuş piçler hep buralarda takılır… Sanki bu anasını avradını bilmem ne ettiğim şehirde başka yer yokmuş gibi! 

 

Deri bir çanta, ham deri… Rengi boktan ama idare eder. Bedri buna çok para verir. Belki Bedriye gitmez Beco’ya gider o da ona “mal” verir… Beco huduttan geçmiş… Hududun kanına bulanıp geçmiş… Diyesiler beş tane askeri gebertmiş! Öyle çakal bir tip ama kat’iyen çatışmamak lâzım! Mahallede haracını yemediği adam yok! Diyesiler polisleri bile besliyormuş… Camiye de yardım yapmış, hocaların, şıhın falan göz bebeği… Herkesin babası gibi… Gerçi haracını vermezsen, malını çalarsan, gerçekten baban oluyor! 

 

Diyesiler örgüte adam buluyormuş… Diyesiler örgüt ona mal yolluyormuş… Diyesiler eğer bu gün ayakçılığını yapmazsan yarın onun gibi olamazmışsın… Onun için cebine oarayı koyuyorsa, eline taş da verilse Molotof da verilse, alacak ve dahi susacakmışsın! 

 

Beco bazen başını sallayarak bakıyor ona, “Aferin!” der gibi… Köpeğine bile aferin diyor gerçi ona bir kere bile dememiş ama olsun… başını sallıyor ya işte, onu görüyor ya… 

 

Çanta bir omzunda, Kazlıçeşme’yi buluyor seninkisi… Sahilde bir banka oturuyor… Açıp bakıyor içine… “Atlas Vazgeçti” diyor kitabın birinin üstünde… Bakıp gülüyor hınçla denize fırlatıyor. “Senin her yerin vazgeçse n’olur lan g.t!” Kahverengi kapaklı bir defter buluyor, içinde kargacık burgacık yazılar, sökmeye çalışıyor. “ Sen vazgeçmeyeceksin, vazgeçmemelisin… Biteceği yerde biter ya hayat, sona kadar senin sorumluluğunda, bilesin..” Bir küfür daha ediyor, onu da fırlatıyor… 

 

Tinerden kavruk, dayaktan yamuk ellerini soktukça o deri çantanın içine, rahatlıyor. “Ben alırım lan! Ben alırım neyinizi istersem i.neler!” diyor mırıldanarak. “İstersem kapınızı pencerenizi taşlarım, gıkınızı bile çıkaramazsınız, kralım lan ben bu alemde kralım!” Bakıyor pipo tününü buluyor, çikolata gibi kokuyor. Hemen yanında bir paket açılmamış sigar. “İyi para eder bu lan!” deyip cebe atıyor. 

 

“Ben Beco olacağım ulan ben Beco olacağım! Hepinizin anasını ağlatacağım! G.tlekler! Puştlar! Korkaklar! Hepinizin çantasını ne zaman istersem alacağım lan! “ Heyecandan ellerli titriyor. 

 

Çantanın içinde bir cam şişe buluyor. İçinde beş tane hap… “Hapçıymış lan puşt! Vay vay vay! Neymiş mal bakalım hele!” şişeyi kırar gibi açıp içindekilerden bir tanesini atıyor ağzına.. Boğazından sürtünerek midesine iniyor, o acı hap. 

 

Bir an başı dönüyor… Elini alnına götürüyor sanki başı yerinde mi kontrol etmek ister gibi… O anda yerinden zıplıyor. Yanı başında, çantasını çarptığı adam gene öyle melûl bakıyor kendisine. 

 

- Memnun oldun mu bari? 

- Ne diyon lan sen? S.tir git başımdan! İnancın olsun delerim seni! OOff! Bu ne lan? Ne içiyordun lan sen? Bu ne hapı? 

- O haptan mı içtin? 

- Ne demek lan? “o haptan mı içtin?” Sen bilmiyon mu puşt, çantanda ne mal taşıdığını? Anam! N’oluyor lan bana? Çok fena kafa yaptı lan bu bana! 

- İyi değil mi? Bak kafa yaptı diyorsun… Ama emin misin? 

- Len doğruyu söyle, bak doğruyu söyle, anam avradım olsun, seni delerim! 

- Ciddi misin? Ne yaparsın? Mahalleden eniklerini mi çağırırsın? Çağır, hadi çağır… 

- Lan dalga geçme, yemin ederim! 

- Ben dalga geçmiyorum oğlum… Beni tanıyor muydun? 

- Ne tanıyacağım lan ben seni? Ne tanıyacağım? 

- Beni korkutmak hoşuna gitti mi? 

- Bak sana bir çarparım.. Ahh! Bu ne lan! Göğsüm! Of anam! Lan n’aptın bana? 

- Ben ne yaptım sana? Sen asıl ne yaptın? 

- Lan sus! Aaah! 

- Kalbin yerinden çıkacak gibi değil mi? Zor nefes alıyorsun… Evet… Birisi, “Bazıları için son derece zordur..” demişti… 

- Kim? Kimin için.. Ahhh! Ne zoru lan ne zoru! Aaah! 

- Yaaa! Yaşamak istersin hep ama… Sen yaşamayı hap mı sanırsın… 

- Aaah! Ne diyorsun lan sen? Ölüyorum lan ben burada! 

- Öyle mi? Demek bunu anlayacak kadar kafan varmış? Hani belki çarptığın o adam.. hani köprüde.. belki o da ölmüştür, kim bilir? Hiç düşündün mü bir ihtiyar son nefesinde neler düşünür, diye… 

- Sus lan, sus, cankurtaran çağır! 

- Niye? Taşlayasın diye mi? Beco’nun gözüne girmek için içindekileri yakasın diye mi? Sen aslında insnaın yanmadan evvel genellikle boğularak öldüğünü biliyor muydun? Sen de boğulacak gibi misin şu anda? 

- Suss.. Ahhh. Kimsin lan sen, kim!? 

- Bak bakalım gözüme kimmişim, it eniği… 

 

Adamın gözlerinde alevler belirdi… Kocaman açılmış gözlerin içine doğru çekildiğini hissetti. Aayakları yerden kesildi… Ayaklaırnın koparılan kökler gibi söküldüğünü hissetti, belki ayaklarını oracıkta bırakanların acısnı hissetti. Gözleri karardı, karardı… Gitti. 

 

Çarpıp geçtiği adamın gözlerindeki ifadeye doğru dürüst dikkat etmedi. Sadece o melûl bakışları gördü… 

 

Adam Galata Köprüsü’nde Boğaz’a bakıyordu önce… O, adama çarpıp çantasını çarptığında ise ona… Bütün bir Boğaz ikisine de… 

 

09/08/2011 Salı 

 

 
Toplam blog
: 153
: 503
Kayıt tarihi
: 11.02.11
 
 

Eczacıyım, memlekete meraklıyım.....