Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Nisan '20

 
Kategori
Öykü
 

Kaplan Yavrusu

 

 

'Basra taraflarında, ormanla kaplı bir ada varmış. Ağaçlarının yeşilliği, sularının berraklığı ile cennet gibi bir yermiş. Bu ormanda bir de kaplan yaşamaktaymış. Pençesinin kuvveti, dişlerinin keskinliği sayesinde arslana varıncaya dek, bütün vahşi hayvanları yola getirmiş, ormanın mutlak hakimi olmuş.


Kabahatliyi hemen cezalandırmakta, vazifesinde muvaffak olanları akabinde mükafatlandırmakta gecikmiyormuş. Tebaası hem lütfundan ümitli hem de kahrından daim korkuda imişler. Bu yüzden hiçbiri görevini, sınırlarını, sorumluluklarını aksatmazmış.

Gel zaman git zaman kaplanın bir yavrusu olmuş. Baba kaplan, yavrusunu hükmetmeye alıştırdıktan, hükümranlık bilgilerini gereği gibi öğrettikten sonra memleket meselelerini ona bırakarak artık istirahate çekilmek arzusunda imiş lakin, düşüncesini gerçekleştirmeye ömrü vefa etmemiş. Henüz çocuk sayılan oğlu yerini alamadığından bu vaziyet sair vahşi hayvanların hırs ve tamahlarının galeyana gelmesine neden olmuş. Gözlerini, boşalan tahta diken vahşi hayvanlar arasında diş dişe göz göze kanlı bir boğuşma başlamış.

Hepsinden azılı çıkan bir arslan, cümlesini kuvvetli pençeleriyle sindirip sus-pus ederek ormanın tek ve mutlak hakimi payesini almış sonunda. Biçare yavru kaplan, bu vaziyet karşısında can derdine düşmüş. Bir müddet ortalıkta görülmemeye karar vermiş. Kıyıda bucakta serseriyane gezip tozduktan sonra pençe ve dişlerinin de kuvvetlendiğine kanaat getirince yaşamış, gün görmüş, tecrübeli bazı kaplanların ziyaretine gitmiş. Vaziyeti, tutacağı yönü, hareket tarzı hususunda istişarede bulunmuş. Bir ara onların kendisini desteklemelerini bile istemiş. Tabiatıyle hiçbiri başını derde sokarak ahir ömürlerinde rahat ve huzurlarına halel gelsin istememişler. Yavru kaplana da sonu meçhul bu maceraya atılmamasını sıkı sıkı tembihlemişler. En salim yolun, arslanın yanına iltica ederek 'hizmetine girmek' olacağını söylemişler.

Nasihatleri yerinde bulan, yapılacak en akıllıca işin bu olduğuna kanaat getiren kaplan, arslanın huzuruna çıkmış. Arslan, mert yürekli bir hayvanmış. Mertçe yapılan bu teklifi memnuniyetle kabul ederek genç kaplanı maiyet erkanı arasına almış.

Genç kaplan, umulanın ötesinde cesur çıkmış. O kadar ki hangi vazifeye gönderilse bütün gayretini sarfediyor, verilen vazifenin üstesinden layıkıyla geliyormuş. Bu vaziyet arslanın gözünden kaçmamış. Onu, sevmeye, gözetmeye, diğerlerinden üstün tutmaya başlamış. Kaplan, gitgide arslanın en mahrem sırdaşı olup çıkmış.

Bir gün hava tahammül edilemeyecek kadar sıcakken tesadüf bu ya epey uzak bir mıntıka da vakit geçirmeden ifa etmesi gereken, çok mühim bir vazife zuhur etmiş. Behemehal, yapılmadığı takdirde önü alınmayacak tehlikelere yol açabilirmiş.

Arslan, bu mühim vazifeyi kime verebilirim diye düşünedursun genç kaplan göreve aday olduğunu söylemek üzere huzura girmiş. Arslan, hulusi kalple kabul edip bu zorlu göreve kaplanı, yanına bir kafile vererek uğurlamış.

Kafile, sabahtan öğleye kadar durmadan dinlenmeden yol almış. Sanki gökten ateş yağıyor, yahut esen rüzgar sanki cehennemden esiyormuş. Lakin durup dinlenecek kadar vakit bile yokmuş. Yapılması gerekenin bir an önce yapılması için yola devam etmeleri gerekiyormuş. Emir böyle imiş.

Maiyetindekiler bunu bilmelerine rağmen dinlenme isteklerini sık sık dile getirmişler. Kaplan, rıza göstermeyince söylenmeye başlamışlar. Arslanın kimse söylemezse nerden haberi olacağını, biraz dinlenmenin kimseye bir zararı olmayacağını yinelemiş durmuşlar.

Kaplan hiç oralı olmayarak, kendinden emin bir şekilde ''velinimetimin nezdindeki itibarım, kazanmış olduğum teveccüh; zahmet ve zorluklara kulak asmayarak bütün gücümle çalışmamın bir neticesidir. Şimdiye kadar sabır ve tahammülümle kazanmış olduğum bu şerefi bugün, şuracıkta sıcaktan korkarak ve sıcağa yenilerek tehlikeye mi atacağım?'' diyerek cevaplamış. Maiyetindekilere ''bu yolculuğa tahammül edemeyecekseniz gelmeyiniz'' diyerek meseleye son noktayı koymuş.

Meğer kafile arasında arslanın hafiyeleri bulunuyormuş. Görev tamamlanıp arslanın huzuruna geri dönende olanı biteni bir bir anlatmışlar. Kaplanın arslan gözündeki kıymeti daha bir artmış. Görevi yerine getirmekte gecikmemesi, verilen emre itaatle uyması ve diğerlerini bu yönde yönetebilmiş olması ile hem iradi gücü hem de dürüstlüğü açısından zamanlarca konuşulmuş durmuş. Yola revan olduğu diğerleri ise hem kendi iradelerine hem de arslana mahcup olmanın verdiği dersi ömürleri boyu unutmamışlar.

Kaplan yavrusu ormanın padişahı olamamış olamamış ama zorluklar karşısında iradeli davranmanın, görevi satmamanın, dürüstlüğün, yılmazlığın, cesaretin, güvenilirliğin ve çalışkanlığın sembolü olmuş. Aslında tüm bunların sahibi olmakla da gönüllerde Padişah olmuş.'*

 

*Bu masal, Hintli filozof Beydeba'nın 'Kelile ve Dimne' adlı eserinden alıntılanmıştır. Kelile ve Dimne Budist felsefeye ait birkaç eserden toplanarak sanskrit dili ile yazılmış bir eserdir. Asıl eser on iki faslı içerir. Kendisi için yazıldığı kabul edilen efsanevi Hint hükümdarı Rayı Debşelem ve Hakim Beydeba arasında dört vasiyet üzerine cereyan eden sual ve cevaplardan ibarettir. Kitabın şarkı ve garbı birleştirdiğinden söz edilir. Başkahramanları Kelile ve Dimne adlı iki kardeş çakal olan bu ibretlik hikayeler, ezelden ebede insanoğlunu ilgilendiren en güzel öğütler, tatlı, kısa, birbirine içine girerek çoğunun kahramanı hayvanlar üzerinden anlatılır. 

Kelile ve Dimne'nin yazılış ve derleniş zamanını tayin etmek kolay değildir. O'nun izleri doğudadır. Mevlana, 'Mesnevi' deki hikayelerden bazılarını 'Kelile'den aldığını söyler. 17. asır klasik Fransız şairi La Fontaine'in 'fable'lerindeki tasvirleri de Kelile'den alınmıştır. 

 
Toplam blog
: 118
: 631
Kayıt tarihi
: 07.10.13
 
 

İnsanın kendinden bahsetmesi meselesi benim için zor konuların başında gelir. Bu anlamda söyleneb..