Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '09

 
Kategori
Mizah
 

Kaplumbağa ve yükü...

Kaplumbağa ve yükü...
 

Gelin sizinle bugün bir hikâyeye imza atalım.

Hani CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın dediği gibi!

Zaman; MÖ 4000 yılları, yazı Sümerler tarafından bulunur ve uygulamaya başlanır.

Kâğıt yerine avlanan hayvanların eti yenildikten sonra geriye kalan derisinin kullanıldığı dönem.

Bu derilere, yakılan ateşin kömürü ile meram yazılır ve bir yerden diğer yere insanlar aracılığı ile gönderilir. Tabi o zamanlarda ata, eşeğe binme olmadığı içinde bu olayda gariban insanlar kullanılır.

Daha sonraları insanlar tarafından eğitilen güvercinler, bu haberleşme işlerinde kullanılmaya başlanır. O zaman da böyle bir haberleşme, haberleşmede bir çığır açar gibi olur! Ve insanlar çok kısa sürelerde birbirleri hakkında bilgi sahibi olurlar. Tabi ki mutlu olurlar.

Bu güvercin kullanılma bazen abartılsa da, günümüzde de kullanılmaya devam edilmektedir. Bildiğiniz gibi Cezaevlerine uyuşturucu sokma işlerinde halen bu haberleşme aracından (hayvanından) faydalanılmaktadır!

İşte haberleşme böylesi bir seyir izlerken, atlı postacılar(Ttarlar) türemeye başlar. Artık haberleşme işlerini altlarında atlar olan insanlar yapmaktadır. Böylece haberler daha emin bir halde alıcısına ulaşmaya başlar.

18. Yüzyılda Buharlı Makine bulunup, ulaşımda kullanılmaya başlanılınca haberleşme işleri bu makineler kullanılarak yapılmaya başlanır. Eskiden uzak bir yere aylar süren haber ulaştırma, bu yeni makineler ile epey azalır ve haber gideceği yere daha çabuk ulaşmaya başlar.

Daha sonra motorlu araçlar icat edilir ve 20. yüzyılın başlarında Uçağın bulunması ile bir haber birkaç gün içinde, ulaşması gereken yere ulaşmaya başlar.

Evet, haber ulaşımı gittikçe hızlanıyor, Posta hizmetleri resmen ve alenen çağ atlıyordu. Bu çağ atlama öylesine abartılıp, bir ülkeden diğerine en geç iki günde APS sistemi ile haberler ulaşmaya başlıyor. Daha da abartacak olursak, Fax sistemi ile aynı haberi birkaç saniye içinde, haberin uzunluğuna göre gideceği yere ulaştırabiliyoruz.

İşte böylesi bir ortamda yaşayıp, teknolojinin nimetlerinden yararlanırken, devlet E devlet olmuşken, ulaşılmak istenilen her şeye sanal bir ortamda ulaşırken ve bu sanal ortamdan, bilgi edinme hakkı kapsamında, en geç bir iki günde resmi kurumlardan bilgi alabilirken, her nedense bir dosya bir türlü Türkiye’ye getirilemiyor!

Üç Y diyerek iktidara gelenler, bir ucu kendilerine dokundu mu bir türlü kurumları faaliyete geçirmiyorlar.

Hangi dosyadan söz ettiğimi anlamışsınızdır! Almanya, Deniz Feneri davasının Mahkeme kararından bahsediyorum.

Her nedense bu mahkemenin verdiği karar tam 150 günden beri ülke sınırları içine giriş yapamadı! Şöyle kısacık bir araştırma yapınca; Mahkeme kararını, kaplumbağaya yükleyip gönderildiğini(!) öğrendim.

Kaplumbağanın yükünün ağır olması ve Yunanistan ile Makedonya arasındaki siyasi sorunlar nedeniyle halen Yunanistan, Makedonya sınırında beklediğini tespit ettim!

Derhal Yunanistan ve Makedonya hükümetleri nezdinde girişimlerde bulunup, bizim kaplumbağayı biran önce bırakmalarını, kaplumbağanın yükünün önemli ve ağır olduğunu söyledim. Bakalım her iki Hükümet de söz verdi! Eğer kısa sürede bizim kaplumbağayı bırakırlarsa, temmuz ayının ortalarına doğru ülkeye giriş yapmasını bekliyoruz.

İşte o zaman Fenerin ışığı kimlere kadar uzanabiliyor onu öğreneceğiz! Tabi o zamana kadar yeni kahramanlar, yeni fetihler ve fatihler olmazsa!

 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..