Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kara; hatta kapkara haber!

Kara; hatta kapkara haber!
 

Kaynak: İnternet


Soma’daki feci durumdan söz ediyorum! Kaza diyemiyorum, ne elim ne yüreğim ve ne de aklım varmıyor kaza olmasına!

“İhmalkarlık” denilebilir, “Rant hesabı” denilebilir, “Ucuz iş gücü = ucuz insan” denilebilir!...

“Kaza” olma durumu ise şöyle açıklanabilir: Hay Allah ya, nerden çıktı şimdi? (Eminim ki patron da istemezdi böyle bir durumu, onun için bir kaza oldu; alkollü araba kullananlar için de aynı şeyi diyebiliriz! Kim ister ki kaza olsun!”

******

Haberi ilk okuduğumda kendi kendime söylenmeye başladım. Önce 20 kişi hayatını kaybetti denilmişti, sonra üç kişiye inmişti ki madende 200-300 kişi var deniliyordu ki tepem de tam bu arada atmıştı!

İlk tepkim: Bu replikleri öyle çok tekrarladılar ki artık salak yerine konulmaktan sıkıldık arkadaş!

İkinci tepkim: 200-300 arası kişi… Arada yüz kişi var, yüz canlı, yüz insan!

Önce acaba diyor insan, trafo patlayınca bilgisayarlar da çalışmıyor da aşağıya inen madenci sayısını bu yüzden mi bilemiyorlar tam olarak.

Lakin akıl devreye giriyor, kaç vardiya çalışıldığını, her bir vardiyada kaç kişinin bulunduğunu işletme yetkilisi bilmez mi?

İsimlerini o an için bilmeyebilir, bunu bir yere kadar anlarım, ancak o gün itibariyle kaç işçinin aşağıya indiğini bilmemeleri mümkün değil!

******

Peki, neden açıklanmıyor?

Resmi kaynaklar neden minimize ederek durumu açıklıyor?

Niye özel sektörün sözcüsü gibi davranıp da olayın yalnızca bir “kaza” olduğunu vurgulayarak, söz konusu şirketin tüm denetimlerinin yapıldığını ve bir sorun olmadığını hükümet kanadı açıklıyor?

CHP’li miletvekilinin sunduğu önergeyi kabul etmediklerinden mi, yoksa sözkonusu olan şirketin hükümet ile yakın ilişkiler içinde olmasından mı?

Aslına bakarsanız hepsini toplayıp bir de üstüne “Olayı büyütmeme” isteği eklenince ve de akıllarınca “uyutulmayı arzulayan halk” çoğunluktayken azar-azar ifade etmekte yarar var diye düşündüklerinden olsa gerek “Üç-beş kişi öldü, ama tatlı bir ölüm oldu” diye açıklama cesaretini kendilerinde buluyorlar.

“Tatlı ölüm” ifadesine çok kızanlar oldu, ama ben anladım ne demek istendiğini: Mesela sopalarla dövülen bir gencin ölümü acılıdır ki pek iyi biliyoruz, yok yere cezaevlerine konulan yetkin kişiler kanser olduklarında acılı bir ölümü deneyimliyorlar; işkence sonrası adı yok yazılarak kaybolan çocuklar da keza…

“Bunlar tatlı-tatlı öldüler” derken, “Vallaha biz dövmedik, işkence etmedik, Toma ile ezmedik! Çırpınmadan öldüler” demek istemiş zahar!

Ehh ne diyelim, tatlı ölümler onlara da nasip ola! (Madene girmezler ki bu iş nasıl ola?)

******

Yıl 1990 falandı sanırım, Manisa Organize Sanayi Bölgesi’nde bir şirkette çalışıyorum. Türk şirketiydi ama sonradan yüzde yüz İtalyan olmuştu.

Aşağıda buzdolabı üreten bantlar var, yukarıya asma kat yapmışlar; bizler orada çalışıyorduk. Bir sabah bir çatırdı sesi, yere düşen minik bir parça alçı, ille de oturduğum yerin ucuna ilişme ve koltuğu iterek öne doğru ayağa kalkma alışkanlığım sonucunda kurtulduğum bir kaza!

Tavandaki koca kare alçılardan ikisi kırlmış, kırık parçalardan biri düşmüş ki, ses çıkartan o parça, diğer tam parça da öne doğru kalktığım koltuğun üzerine sivri köşesiyle saplanandı.

Şirketin çok değerli mühendisleri düşme hızı falan-filan ile ilgili çalışmalar yaparken iş güvenliğinden sorumlu arkadaştan bir baret aldım, taktım kafama.

Yetiştirmem gereken işler var ama canımı da sokakta bulmadım ya!

Tam da o gün İtalyan üst düzey yetkililer toplantıya geliyorlar, bizim ofis tam merdivenlerin orada camlı bir bölüm; ilk gözlerine çarpan laciver giysileri içinde sarışın bir kadının kafasındaki sarı baget!

(Kulaklarını ille de çınlatmak isterim, Bülent Bey halihazırda genel müdür, bareti çıkartmam konusunda bir ricası oldu, gelen İtalyanlar nedeniyle, kabul etmedim. Hiç gönül koymadı. Baskı yapmadı… Kurumsallaşmamış bir şirket olsaydı, bir aile şirketi olsaydı ya da resmi bir iş… Ya da Bülent Bey empati kurmayı becerememiş olsaydı, mümkün müydü o sarı baretle çalışmam? )

Ertesi gün tüm o kilogramı yüksek alçılar sökülüp, yerlerine aynı şık görünümlü hafif malzemeden olanları ile değiştirildiler.

Şimdi size soruyorum: O şirket yüzde yüz bir Türk şirketi olsaydı bırakın tüm tavan alçılarının değiştirilmesini, kafamdaki barete izin verirler miydi?

Ya da bir kamu sektörü olsaydı?

******

Şimdi; seçim zamanı kesilen elektrikler için “Trafoya kedi girdi” açıklaması yapan pek yetkili bakanımız bu sefer de “Kaza” deyip, üç kişi öldü açıklamasında bulundu gün boyu. Sosyal medyadan öğrendiklerimiz ile pek yetkili bakanımızdan öğrendiklerimiz arasında dağlar vardı! (Ki, zaten boşuna değildi Twitter’ı miwittırı kapatma gerekçeleri!)

Hakkını da yemeyelim, çok geç bir saatte, ki artık çoğu vatandaş uyumuştu, yeni bir açıklama yaparak yüz küsür vefat haberini verdi. (Gerçi, haber vermese ne olurdu; bizler zaten sosyal medya aracılığıyla gerçekleri öğreniyorduk Öğrenmeyi bırakın, zaten tahmin ediyorduk! Hep aynı taktik olunca, bünyesi alışanlarlar da vardır ama kanıksayıp da hiçbir sözlerine inanmayanlar da var ki sandıkları gibi öyle az-buz bir rakam da değildir!

Rakam demişken, önce yirmi denilen, sonra üçe indirilen maden işçilerimizin vefat haberlerini takip eden zaman içinde başbakanımız bir açılıştaydı; dinlemedim lakin haberlere göre kaza(!) ile ilgili üç cümle söyledikten sonra kendi gündemine dönmüş. Fotoğraf karelerinden gördüm; az rastladığımız şekilde gülümsüyordu…

Yani, açılıştan dolayı pek mutluydu; son Feyzioğlu çıkışından sonra pek güleryüzlü bir tavır takınmıştı. Arnavutluk gezisi de varmış meğer ama iptal etmiş ki tüm basın manşetten verdi: Başbakanımız telefon görüşmesi yaparak gezisini iptal etti diye…  (Ben de buna takılıyorum işte; başbakan dil bilmez, niye “telefon görüşmesi yaptı” dersiniz, anlamam mümkün değil! Telefon aracılığıyla bildirildi deyin, “Bildirdi” deyin, telefon ile görüşüp de derdini anlatamayacağını hepimiz biliyoruz! Kime neyi pazarlıyorsunuz?”

Aslında, rakamlar yüksek olmasa başbakan gezisini iptal etmezdi zaten!

Konunun partisi ile ilişkisi olmasa hiç tınmazdı zaten!

Neden dersek; “Kader!” diyerek nitelendirdiği kömür işçilerinin ölümleriyle ilgili beyanatı var!

******

Bir trafo, böyle önemli bir işletmede nasıl patlar?

Böylesine önemli bir mekanizma günlük kontrollerden geçmez mi?

Şirket patronunun beyan ettiği “Hava alanları” nerede? Ve neden işçiler orada hava alamayıp da sersebil oldular?

******

Aklı evveller “Kazaya siyaset bulaştırmayın!” diyorlar; siyasetin bulaştığı her noktadan feryatlar yükseliyorken ve ne tesadüf ise her bir çapanoğlunun altından hükümete yakınlık saptanıyorken…

Bi zahmet, siz siyasete bulaşmayın asıl!

 

http//twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..