Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '13

 
Kategori
Uzay
 

Kara deliğin içi

Kara deliğin içi
 

Bu yazımda ünlü uzay bilimci Stephen Hawking’in ünlü kitabı Zamanın Kısa Tarihi’nde geçen bir örneklemenin pratikte kesinlikle gerçekleşemeyeceğini anlatacağım. Ardından kainat hakkındaki düşüncelerimi paylaşacağım. Yazım birazcık uzun oldu. Ama uzayla ilgilenenler için ilgiç fikirler olduğuna eminim.

Hemen belirteyimki Stephen Hawking’in düşüncelerinin çoğuna katılıyorum. Bilimsel olarak doğruluklarına inanıyorum ve kendisine saygı duyuyorum.

Konuyu anlatabilmek için öncelikle sizlere kara delikler hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Kara deliğin ne olduğunu biliyorum diyorsanız bu paragrafı atlayabilirsiniz. Kara delikler aslında kütle miktarları çok büyük olan yıldızlardır. Milyon tane Güneş’in bir araya gelmesiyle oluşabilecek kütleye ve hatta çok daha büyük kütlelere sahip kara delikler mevcuttur. Kütle bu kadar büyük olduğunda çekim kuvveti de aynı oranda artar. Çekim kuvvetinin artması yıldızın öz kütlesini yani yoğunluğunu da artırır. Bu da yıldızın kendi içine çökmesine neden olur. Çekim kuvveti artan yıldız, etrafındaki diğer yıldız ve gezegenleri daha çok çekmeye başlar ve bunlar kendisine düşer. Böylece kütlesi ve çekim kuvveti daha çok artar, özkütlesi daha da yoğunlaşır, kendi içine daha çok göçer ve hacmi küçülür. Öyle bir an gelirki çekim kuvvetinden artık ışık bile kaçamaz. Çünkü ışığın da bir kütlesi vardır. Işık, yıldızdan kaçamadığı yani dışarı yayılmadığı anda yıldız karanlığa gömülmüş olur. Ancak çekim kuvveti etkisini kaybetmez. Yani herşey onun tarafından çekilir ama dışarıdan hiç bir şey gözükmez. Aynen kara bir delik gibidir. İsmini de buradan alır.

Kara deliğin çevresinde, ışığın karadeliğe teğet geçerken kara deliğin çekim kuvvetine yakalandığı için kaçamadığı bir uzaklık vardır. Bu uzaklığa olay ufku denir. Olay ufkundan içeri giren şey bir daha asla çıkamaz. Buna ışık ta dahildir.

Şimdi, ileride anlatacağım bir mantığı ispatlamak için başka bir konuda fikir öne süreceğim. Uzay gemimiz var ve içine bindik. İlk önce yerde duruyoruz. Daha sonra yavaşça hızlanmaya başladık. Normal bir yolcu uçağının hızına ulaştık. Hızımız 800 km/saat. Bize (vücudumuza ve sağlığımıza) bir şey olur mu? Hayır. Hızımızı yavaş yavaş artırmaya devam ediyoruz. 1500 Km/saat hızına çıktık. Sağlığımızda veya vücudumuzda bir değişiklik olur mu? Hayır. Hızımız yavaş yavaş artıyor. 1600 – 1700 – 1800 – 2000 Km/saat. Derken hızımızı küçük bir ivmeyle 200,000 km/saniye ye kadar çıkardığımızı düşünelim. Vücudumuza ve sağlığımıza ne olur? Eğer sürtünmesiz bir ortamdaysak hiç bir şey olmaz. Aynen yolumuza devam ederiz. Sonunda ışık hızına çok yakın bir hıza ulaştık. Sağlık durumumuz ve vücudumuz geminin içinde bulunan kişiler için normal seyrinde gitmeye devam ediyor olarak gözlenecektir. Ancak dışardan bakan yani Dünya üzerinde sabit duran bir kişi bizi önce boyumuzu çok uzamış (yüzlerce binlerce kilometre) olarak görecek daha sonrada ışık hızına yaklaştığımızda enerji boyutuna ulaştığımızdan hiç göremeyecektir. Teorim bu şekilde. Şimdi konumuza geri dönüyoruz.

Stephen Hawking’in Zamanın Kısa Tarihi adlı kitabında mantıksal olarak yapılan kurgular örneklenmiştir. Kitapta şöyle bir örnek bulunur. Bir cisim, bir yıldıza veya gezegene ne kadar yakınsa gezegenin o cisme uygulamış olduğu kuvvet o oranda artar. Örnek olarak Dünya’nın ayaklarımıza uygulamış olduğu çekim kuvveti kafamıza olan çekim kuvvetine göre daha fazladır. Ancak Dünya’nın insan üzerinde uygulamış olduğu çekim kuvveti çok fazla olmadığından bu farkı hissetmeyiz. Aynı durum bir kara deliğin olay ufku üzerinde olmuş olsakdı ayaklarımız kafamıza göre çok daha fazla çekildiğinden vücudumuz parçalanırdı deniliyor.

Bu mantık, olasılığı mümkün değildir ve saçma bir mantıktır. Düşünüldüğü gibi insan sapasağlam ve Dünya boyutlarındaki şekliyle olay ufkuna varmış olsaydı denilen şey gerçekleşirdi. Gerçektende kara deliğin ayaklarımıza uyguladığı kuvvet kafamıza uyguladığından çok daha fazla olacak ve parçalanacaktık. Fakat olay ufku denilen yer artık ışığın bile kaçamadığı yerdir.

Bir uzay gemimiz olduğunu, ömrümüzün binlerce sene kadar uzun olduğunu düşünerek bir kara deliğe doğru yola çıktığımızı varsayalım. Veya örneğimizi kara deliğe aynı gemide ilerleyen kişilerin torunlarının ulaşacağı olarak ta düşünebiliriz. Kara deliğe doğru yaklaştıkça onun çekim kuvvetine daha çok kapılırız ve kendi hızımızdan hariç kara delik bizi çok daha hızlı çekmeye başlar. Olay ufku denilen çizgiye varana kadar hızımız ışık hızına yaklaşır. Olay ufkunda sabit düşme hareketiyle içeriye atlamak gibi bir şansımız söz konusu olamaz. Olay ufkuna vardığımızda hızımız ışık hızında olacaktır. Bu hızda ilerlerken artık zaten çoktan enerji boyutuna geçmiş ve insan boyutlarından çıkmış oluruz. Kara deliğin bize uyguladığı çekim kuvveti, ışık hızıyla ilerldiğimizden dolayı küçük bir ivme gibi algılanacaktır. Boyumuz yüzlerce kilometre uzunluğundadır. Boyut değiştirmiş olacağız ve daha önce bahsettiğim düşük bir ivmeyle hızlandıysak hayatta olma olasılığımız vardır. Hatta kendimizi halen normal boyutlarda görmeye devam ederiz. Kara deliğe doğru ilerliyorsak (ki yola bu doğrultuda çıkmıştık), benim düşünceme göre olay ufkuna varıncaya veya ışık hızına ulaşıncaya kadar gidiş yönümüz tamamiyle karanlık, geldiğimiz yön ise (arkamız) çok aydınlık olacaktır. Işık hızına ulaştığımızda bu durum aniden tam tersine çevrilecektir. Artık ilerimizde bulunan ışıklar bize ulaşabileceğinden ve gerimizde kalmış olan ışıklar bizim hızımızın o ışıklardan daha fazla olmasından dolayı bize yetişemeyeceğinden hala aynı yönde ilerlemeye devam ettiğimiz halde kendimizi ters yüz olmuş gibi hissedeceğiz. Gittiğimiz yön (kara deliğin merkezi) birden parlayacak, geldiğimiz yön ise karanlığa gömülecektir. Boyutumuz o ana kadar çoktan değişmiştir. Gerçekte 1 saniye sonra karadeliğe çarpıp yok olacağımıza rağmen bu zaman dilimi bizim için sonsuz bir boyuta ulaşacaktır ve normal şartlardaki ömrümüzün geri kalanını yaşamaya devam ediyormuşuz gibi hissedeceğiz. Vücudumuz artık Dünya üzerinde kullandığımız uzunluk birimleriyle ifade edilemeyecek bir boyutta küçülmüştür. Aynı zamanda zaman kavramı da Dünya’da ifade ettiğimizden tamamen farklıdır. 1 saniyenin içinde milyarlarca sene gizlenmiştir. Ancak biz halen bunun farkında değiliz ve her şey eskisi gibi algılamaya devam ediyoruz. Ayrıca kendimizi bir yere çarpıyor olarak değil, sanki bir delikten dışarı fırlıyormuş gibi tekrar uzay boşluğunda bulacağız. Bulunduğumuz yer kara deliğin tam içinde bir kainattır. Uzay içinde yeni ve bambaşka bir uzayın içine gireceğiz. Girdiğimiz yer bir atomun içi kadar küçük olmasına karşın bizim için kainat kadar geniştir. Ayrıca buradan geriye gitme imkanımız ve ihtimalimiz yoktur. Çünkü artık kara delik denilen o koskoca kütleli yıldıza çarptık. Ve burası tam anlamıyla bir atom kadar küçük. Buradan geriye dönme olasılığımız ancak karadeliğin çok yüksek bir enerji birikimiyle yüklenip patlamasıyla meydana gelebilir.

Dini olarak ise bu olayın tam karşılığı devenin iğne deliğinden geçirilmesidir. Cahil insan için devenin iğne deliğinden geçmesi imkansız olarak görülür. Ancak kara delikler gerçektir, ispatlanmıştır. Görülen o ki deve ve iğne deliği benzetmesi çok kükük bir benzetmedir.

Hoş geldiniz. Siz ve deveniz artık iğne deliğinden geçtiniz.

Anlatmaya çalıştığım şeyin özeti kafamızı kaldırıp baktığımız kainatın içinde gizli, gözümüzle göremediğimiz sayısız kainat vardır. Bu kainatların boyutları bizim ölçeğimizle ifade edersek atom kadar küçüktür. Ya o kainatladaki atomların içindeki kainatlar? Ya bizim kainatımızın içinde bulunmuş olduğu atom ? Bunlara asla aklımız ermez. İç içe ve dış dışa sonsuz kere sonsuzluk.

Kara delikler ve  ışık hızının ötesi gibi konularda yazılanların hepsi bilimden çok insan mantığının ürünleridir. Yukarıda anlattıklarım ise benim inandığım ve kendi mantığımın hayal ürünleridir. Onun için lütfen bana “saçma konuşuyorsun, bunu hangi kitaptan okudun” gibi sorular yöneltmeyin. Sadece mantığımı destekleyin veya desteklemeyin, hepsi bu.

Saygılarımla,

Ertunç Alpman

 
Toplam blog
: 42
: 1605
Kayıt tarihi
: 06.09.11
 
 

20. yüzyılın 2. yarısında bu dünyada doğdum. Eğer layık görürseniz insan diyebilirsiniz bana. Yük..