- Kategori
- Anılar
Kara Trenin, İsini, Pasını, Karasını Özlediniz mi?
Kara tren gelmez mi ola, düdüğünü çalmaz mı ola !
Selçuk’un Çamlık mevliinde. bir çok ülkeden çeşitli lokomotiflerinin de sergilendiği müzede en çekici olanı, Ata'nın vagonu. 1937 yılında kadar yurt genelinde birçok noktaya bu vagonla gitmiş. 1937 yılında Çamlık’daki bu istasyona gelerek yönetimi buradan sağlamış.
Selçuk’a 7 km uzaklıkta olan Çamlık Lokomotif Müzesi'ne, Şirince ve Efes Antik Kenti'nden geçerek gidiyorsunuz. Araba park yeriniz hazır.
Bunca yılın ardından trenlerimiz çeşitlendikçe çeşitlendi. Hangisine bineceğimizi şaşırıyoruz valla. Eskiden “kara tren” vardı. İnip bindikçe içimiz kara olurdu ama, neşemizi de bulurduk.
ATAMIZIN KOMPARTMANI
Müzede soluklanan yorgun lokomotiflere baktıkça, dalıp gidiyorsunuz. Bizim kara trenlerin baş tacı lokomotifler. Buharlar içinde kaldı mı, göz gözü görmeyen o lokomotifler. “Bizim kara vagonu bunlardan hangisi çekti” diye de düşünmeden edemiyorsunuz
Sahi, öküzlerle de tanıştık bu trenler sayesinde. Son hızla gelen trenin rayları arasında otlayan öküzler vardı, bilirsiniz. Trene bakar ha, bakardı. Sonra sonra bu trenlere bakan öküzlerle de tanıştık. Rayların arasında inadına heykel kesilerekten bakardı, hatırlar mısınız?
Sonraları, trenlere bir haller oldu. Eskiden karınca ezmez, kaplumbağa atikliğindeki trencilik, “çıtkırıldım”trenlere dönüştü. Eskiler, merdiven altına, bir kısmı da delikten süpürüldüler.
Töbe Yarabbi. Bizler gibi trenleri de ne hallere sokmuşuz. Kara tren terfi etti, hızları değişken isimlere büründü. Mavi tren, beyaz tren, hızlı tren, yüksek hızlı tren, hızlı tren üstü az pilav (Pardon) süper hızlı trenlere gelip dayandık. İnşallah, birilerinin altında kalmayız.
TCDD’larının eski tadı yok. Resmi kıyafetler kalkmış. Ne kırmızı şapkaları var, ne de göğüslerindeki yıldızlı lacivert ceketleri.
Gel de Çamlık'taki tren müzesini anma. Orası, kıymetli, huzur verici. Özlüyoruz. Onun düdük sesini özlüyoruz. Öttü mü, bizi dağlardan, bayırlardan, uçurumlardan derin köprülerden uçuran, is kokulu, kömür kokulu, dumanlara bürülü “o sesi”, sesleri özlüyoruz. Uzun uzun iç çeker gibi ötüşünü özlüyoruz. İçimizin garibanlığını silip süpüren o coşkulu sesi arıyoruz.
“Kara tren gelmez m’ola?” diye sesleniyoruz. “Şiirini yitiren”, hurda halinde sergilenen trenlerimizi istiyoruz geriye. Esasında şiirlerini onlar yitirmedi, “şiirini yitirenler, trenler değil, bizler olduk.” Diye düşünmekten de kendimizi alamıyoruz.
Son olarak; kara trenin; isini, pasını, düdüğünü ve karasını özlüyoruz.
Ya siz?
ATA' NIN VAGONU
MÜZENİN İÇİNDEKİ İDARE BİNASI
TRENLERİN BAŞI, SONU, BU DÖNERLİ MAKASLARLA AYARLANIYOR.