Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '11

 
Kategori
Gelenekler
 

Karadeniz gelenek ve görenekleri

Karadeniz gelenek ve görenekleri
 

Karadenize küçüklüğümden beri sempatim vardı. Sadece karadeniz değil insanı da bir başkadır. Bir tarafımın Karadenizli olması da bu durumu daha çok etkilemedi desem yalan olur. Çocukluğumun çoğu Trabzon'da geçti ve bu sayede geleneklerini öğrenmemek büyük cahillik olurdu sanırım. Her bir geleneği insanı şaşırtan ve doğasıyla, havasıyla insanın aklını başından alan Karadeniz'den ve Trabzondan bahsetmek ve sizlerle paylaşmak istiyorum.. 

Değişik tat ve lezzeti olan Karadeniz yemeklerinin başında " Hamsi " yer alıyor. Geleneksel yöre mutfağı hamsiden yapılan yemeklerin çoğunlukta olduğu bir mutfaktır. Karadeniz'de hamsinin kültürel bir önemi vardır. Ayrıca dünyada ilk kez adına türkü yazılan balık türüdür. Bambaşka bir özelliğe sahip olan " Vakfıkebir Ekmeği " ise Trabzon ilinin Vakfıkebir ilçesine ait bir ekmektir. Her sene Vakfıkebir Ekmeği festivalleri yapılır ayrıca. Değişmeyen ve bayatlamayan, her daim taze kalan ve büyüklüğü bakımından farklı olan vakfıkebir ekmeği, dışardan karadenizi ziyarete gelen ziyaretçiler tarafından yoğun ilgi görmektedir. Akçaabat ilçesinin deişik bir lezzet türü var sırada;" Akçaabat Köftesi ". Hazırlanışı itibariyle farklı bir lezzet sunan Akçaabat köftesinin mahalli yemekler arasında özel bir yeri vardır. Yine farklı bir tadı ve lezzeti olan Trabzon'a özgü olan " Trabzon Pidesi ", herkes tarafından ilgi çekmektedir. Kıymalı ve peynirlisi yapılan ünlü Trabzon Pidesi özellikle kış aylarında hafta sonu kahvaltılarının değişmeyen yiyeceği arasındadır. Saymakla bitmeyen Karadeniz'in gelenekleri, günümüzde diğer yöreler tarafından da ilgi çekmektedir.
 

Kadınların doğumunda ilginç ve farklı gelenekleriyle ortaya çıkan Karadenizde , hamile kadına ağır yük taşıttırılmaz, doğum yapan geline hediyeler alınır, komşuları yemek getirir, çocuğun kundağına para konur, altın takılır, iki lohusa kadın basmasın diye kırkı çıkana kadar birbirini ziyaret etmez. Mevlit okutulur, dualar edilir çocuğun da annenin de sağlık ve sıhhati temennisinde bulunulur. Biraz da erkek çocuğu oldu mu sevinç daha fazla olurdu... Sünnetleri ise tıpkı düğünler gibi şen, şakrak ve eğlencenin tavana vurduğu zamanlar gibi olur. Çalgılı sünnet törenleri olabildiği gibi mevlitli sünnet törenleri de yapılmaktadır. Sünnet öncesi çocuklar gezdirilerek gönülleri hoş edilir, sünnet sonrası aile yakınları konu komşu çocuklara para, altın veya çeşitli hediyeler verilir. Gelelim düğünlerine.. 

En çok farklılıklarını düğünlerde gösteren Karadenizliler, yine farklarını ortaya koymuşlardır. Çoğu zaman gençler birbirini ya düğünde, ya yaylada, ya bir şenlikte ya da çarşı pazarda görür ve "gönlüne düşürür". Aile büyükleri devreye giren yengeler görücü olur. Kız da, oğlan da beğenilme aşamasında birbirini tanımaya çalışır. Ama en son söz aile büyüklerinindir. Kararı aile meclisi toplanır verir. Ama ailenin "rıza"sı kimi zaman tam değildir. Karar olumsuzdur. Birbirlerini seviyorsa gençler, ortaya bölgemizde halen geçerli olan "kız kaçırma" olayı çıkar. Evlenecek olan gençler birbirlerini ne kadar sevse de son sözü aile büyükleri söyler. Kız istemek için ailenin büyükleri, annesi, babası, ağabeyi, ablası, akrabalarından amcası, dayısı veya bir başka büyüğü kızın evine gider. Ön konuşmalar ve genel sohbetlerden sonra laf bir şekilde esas konuya getirilir ve kızın ailesinden "Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızınızı oğlumuza istiyoruz" denir. Kız tarafı da hemen tamam demez. "Nasipse, kısmetse, bakalım bir düşünüp karar verelim" deyip, işi ağırdan alarak kendini "naza çeker". Erkek tarafı "he, tamam, olur" cevabını alabilmek için kız tarafının kapısını biraz aşındırmak zorunda kalır. Kız tarafı sonunda razı olunca "söz kesilir." Bir küçük bahşiş sonunda kızın nüfus kağıdı ailenin o andaki en büyüğüne işlemeli mendile veya özenle hazırlanmış bir zarfın içene koyularak verilir. Hayırlısı olsun temennisiyle kız tarafının ikramlar yendikten sonra evden ayrılınır. Söz kesme olayından sonra sıra "nişan"a gelmiştir. Nişanda kız ve erkek tarafı karşılıklı olarak birbirlerine gelin ve damat adayına hediyeler alır. Bu arada düğün tarihi için karar verilir. Yeni evlilere alınacak eşyanın kim tarafından ne alınacağına karar verilir. Düğün zamanı gelince "ağırlık görme" ye gidilir. Cuma günü, kızın çeyizi oğlan evine götürülerek yerleştirilir. Komşular düğüne davet edilir. Cumartesi gününün gecesi kız evinde yapılan ve sabaha yakın sona eren şenliğe ise "kına gecesi" denir. Eskiden kına gecesi Çarşamba günü akşamı yapılır, Perşembe günü, düğün olur. Cuma günü de "Cumalık" yapılırdı. Kına gecesi, kadınlar ve genç kızlar gelin evine toplanmaya başlarlar. Çeşitli çalgılar çalınmak ve oyunlar oynanmak suretiyle eğlenilir ve kız ağlatılır. Gelini ağlatmak için kızlar maniler, türküler ve ilahiler söylerler. Düğün günü (Perşembe veya Pazar) erkek tarafı kalabalık bir grup halinde öğleye doğru, tabanca - tüfek ata ata, yaya ve atlı olarak gelin evine gidilir. Hemen kızı alıp dönmek isterler. Ancak kız tarafı misafirlere yemek ikram ederler. Yemekten sonra, kızın bir erkek kardeşi, o da yoksa dayısı, erkek tarafından bahşiş alır ve kızı ata bindirilir. Yine silah atıla atıla erkek evine doğru yollanılır. Eve varıldığı zaman kız attan indirilerek evin içine alınır. Daha sonra erkekler ve kadınlar ayrı ayrı yerlerde düğüne devam ettirirler. Düğün şenliklerinde horon tepmek vazgeçilmez bir adettir. Akşam olunca gelin ve güvey yan yana durdurularak her ikisine de şerbet ikram edilir. Daha sonra köyün hocası getirilerek dini nikahları kıyılır. Gelin evinden en son kızın çok yakını olan iki kadın ayrılınca düğün bitmiş olur. Ertesi gün ise Cumalık yapılır. Kadınlar çeşitli oyunlar oynarlar ve geline hediyeler verirler. Düğünden bir hafta sonra ise, erkek tarafı kız evine "yedi" ye gider. Damat büyüklerin elini öper, sini ve sofraya davet edilir. Sofrada önüne, üstü kapalı üç tabak koyulur, birinde yumurta, birinde sütlaç ve birinde de su vardır. Damattan yumurtayı bulması beklenir. Geç saate kadar kızın babasının evinde kalınıp, güzelce ağırlandıktan sonra geriye dönülür. Günümüzde bu adetlerin büyük bir kısmı "salon düğünleri" nedeniyle yaşatılmaz olmakla birlikte, köylerimizde geleneksel düğün törenlerine rastlamaktayız. 

Hayatın en gerçek ve acı olan anı olan ölümler Karadenizde yine farklı yaşanır. Bunlara bende orada yaşamış biri olarak şahit olmaktayım. Ölümler belediyelerce anonsla duyurulur ve cenaze namazları tarihleri verilir. Düğünler kadar da ölümler de hayatın bir parçasıdır. Sevinçte bir olan halkımız hüzünde de beraberdir. Mahalle veya köy camiinde selalar okunur. Kent merkezinde belediye hoparlöründen ilan yapılır. Ölen kişinin ailesinin kimliği tanıtılır. Ölü evine akşamdan taziyeye gidilir. Evde sabaha kadar ölünün yakınları ile birlikte oturulur. Sabahleyin defin hazırlıkları başlar. Bu arada civar komşular ölü evine yiyecek getirir. Üzüntülü olan aile bireylerine katkıda bulunulur. Cenaze eş, dost ve komşular tarafından kaldırıldıktan sonra evde Kur'an-ı Kerim okutulur. Başsağlığı dilekleri kabul edilir. Kırk mevlidi, ölünün kırkıncı gününde yapılır. Mezarlar bakımlı ve düzgün tutulmaya çalışılır. Bilhassa dini bayramlarda olmak üzere mezarlar sık sık ziyaret edilerek dualar, Kur'an-ı Kerim okunur. Ve Karadenizin vazgeçilmezi olan oyun havaları. Her yörenin ki farklı olmasına karşın, bir arada tutup dünyaca ünlü olan horunuyla bir numaradır. En baş oyunlarından olan Horon; Hareketli, kıvrak, canlı bir oyun olan horonda insan vücudunun tüm organları hareket eder. Kemençe eşliğinde oynanır ve denizin dalgasını, yağmurun yağışını, doğa ile mücadeleyi sembolize eder. Her ilçeye ait farklı horon çeşitleriyle bir bütün olarak oynanır. Yayla ve köy kültürleriyle farklılıklara yol açan Karadenizde, köylerde insanlar geçimlerini tarım ve hayvancılıkla karşılarlar. Ağustos aylarında fındıklar dökülür ve toplama ayıdır. Fındıkları toplaması da ayrı bir neşe ve çoşku içinde geçmektedir. Toplanan fındıklar ise ayıklanır ve bir kısmı satışa bir kısmı da kendilerine kalmak üzere ayırırlar. Değişik medeniyetleri içinde barındıran Karadeniz, tarih önceleri de büyük imparatorluklara şahit olmuştur. 

Canım Karadeniz Neleri İle Ünlü ? 

Sümela Manastırı, Atatürk Köşkü, Uzungöl, Zağanos Köprüsü, Hamsiköy Sütlacı, Kadırga Yaylası, Trabzon Bileziği, Akçaabat Köftesi, Boztepe, Beton Helva ve Vakfıkebir Odun Ekmeği, Ayasofya Müzesi, Horon, Kisarna ( Bengisu ) Madensuyu, Sultan Murat Yaylası, Kızlar Manastırı. Gitmeyenlerin ve Karadenizi görmeyenlerin merak ettiği ne varsa hepsini paylaştım dostlar. Gitmeyenlerin en acilen gitmeleri tavsiye edilir :) 

 
Toplam blog
: 99
: 7049
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Bir garip bankacı olmanın yanı sıra, yazarlık yapan; her şeyi olduğu suret için seven bir insanım..