Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karadeniz taka’sı/ Görmediğim bir kulağımın arkası kaldı

Karadeniz taka’sı/ Görmediğim bir kulağımın arkası kaldı
 

Babamla ne zaman oturup’ta sohbete başlasak. Konunun sonu mutlaka bu cümle ile biter.

Nihayetinde bir ömür devirmiştir.

Belki bir Tolstoy, Dostoyevski, Cenab Şahabettin, Aziz Nesin, Pavlov okumamış,

Belki bir Beethoven, Mozart dinlememiştir.

Hayatında kitaplara ne harcayacağı bir parası, ne bir zamanı olmuştur.

Çünkü o bir çiftçidir. Bir karısı 4 çocuğu 30 dönüm fındık bahçesi vardır. Sorumlulukları ağırdır. Nihayetinde günümüz Türkiyesi’ne gelindiğinde “Vay beee, her şey var, her türlü imkan var, elini uzatsan alacağın, biletini alsan gideceğin çok imkan var. Ama biz erken doğmuşuz bu günleri görmek için. Yaşamak zamanı şimdi ama yaşımızda kemâle erdi.” der.

Haklı olarak.

Çünkü, Fındığın geçmişi 30-35 sene öncesine dayanır, onun 30 yılı, bozkır bir coğrafya’da mısır, buğday hayvancılıkla geçmiştir. Belki akşam ateş yakmak için 15-20 km yol katedip, bir hayvan yükü odunu ormandan getirmiş, sabah yine gitmiştir. O zamanlar fakirlik ki, heybene sahip çıkacaksın; içinde biraz kuru ekmek, azıcıkta çökelek! yol arkadaşın yiyebilir, sizde tüm gün aç kalabilirsiniz. Ayağınızda ki çarık ırmakta ıslanır gevşer, sıcakta kaskatı kesilirdir.

Çünkü, Ülke de her şey kuyruğa, karneye bağlıdır.

Çünkü, Siyasi çalkantılıdır, Asker el koymuştur.

Çünkü, İletişim araçlarına kavuştuğunda yaş yolun yarısını geçmiştir.

Çünkü, Kaçakçılık ile zenginleşmeyi ilke edinmemiş, onuru ile ne bulduysa ona şükretmiştir. Çünkü, bir mintanı bir gömleği vardır. Eskidikçe yamanır.

Çünkü, gazyağı bulmak için kuyrukta beklerken, yanındaki kadına araba çarpmıştır. 12 Eylül gibi bir dönemi çocuklarıyla acı acı bir köylü olarak yaşamıştır.

Çünkü, Ekonominin ne anlama geldiğini, iktisadın ne anlama geldiğini, fakirliğin-fukaralığın ne anlama geldiğini yaşayarak öğrenmiştir.

Nihayetinde, çok acılar yaşayan bu Ülke’de yaşamanın lütfuna ermişse de, bütün bunları kolay elde etmemiştir.

Ben; bu sözleri duyduğumda daha çocuktum ve düşünürdüm; “yahu ne var kulağının arkasını görmekte… Bir ayna önüne, bir ayna arkana tutarsın, olmadı berber tıraş edince ayna tutar ya işte o zaman kulağının arkasını görürsün gibi bir şeyler gevelerdim. Ahh çocuk aklım.

Halbuki kulağının arkasını görmek öyle hiç de kolay değilmiş.

Nerede okuduğumu bilmem. Okudum ve bir süre hayatımda uygulamaya çalıştım. Baktım akan suya karşı kürek çekilmiyor vazgeçtim ama tam değil.

“Sizi inciten biri varsa onu bağışla, çünkü o incitilmiştir” Bu söz tam tamamına böyle olmayabilir. Fakat hep aklımda kalanları yazarım ya ben. Bilmem kim söylemiş diye, isim bile verme özürlülüğüm vardır.

Asıl olan tabiiki sözün güzelliğidir. Biri sizi incitecek hakaret edecek, tam siz ona cevap verirken düşüneceksiniz!

“Ulaaaa bu bana böyle yaptı, bunun bir incitilmişliği var, ben en iyisi bunu bağışlayayım”

Gülüp, geçmeyi, içinden o insanı bağışlamayı, affetmeyi...

Efendim; günün manâ ve önemine binaen kaleme alınıp yazılmıştır. Bilgilerinize...

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..