Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karadeniz Taka'sı/ Hz.Mevlâna'nın bizi karşılaması...

Karadeniz Taka'sı/ Hz.Mevlâna'nın bizi  karşılaması...
 

www.konya.gov.tr/mevlana/


Karadeniz Taka’sı/ Başka Yerde Yok!

İnsan Aptal olduğunu ne zamanlar anlar.

Aşağıda yaşadıklarımdan sonra ben anlamaya başladım da…

8 Mart 2007 sabahı evden çıktık. Rota belli. Anıtkabir- Konya- Kapadokya- Tokat-Ordu. Bizim familya (anne, baba, abi, yeğen) ile düştük yola.

İlkönce şöyle bir olay oldu. Sabah abim kahvaltı yapmamıştı. Samsunda onu arkaya atıp, direksiyona geçen ben Samsun’un çıkışında küçük bir yerleşke olduğunu, bu yerleşkenin de trafik lambası olduğunu tan ağarırken anladığımda, bütün yerleşkedekileri acı fren sesiyle uyandırmış bulunmaktaydım. Gayet masumane giden ben yanımdan geçen toros’un (rengini bile hatırlıyorum beyazdı) ışıklarda son anda duracağını fark ettiğimde maalesef acı fren sesi yırttı ortalığı.

Akıllandın dediniz yanıldınız.

Ankara’ya kadar dönüşümlü gittik abimle. Çorum’un girişinde Jandarma durdurduğunda; “aa ne güzel gidiyorduk, niye keyfimizi bozdunuz” diye hafif yollu laf attım ama, bu aranmayı, taranmayı kurtarmadı. Ben temizdim, familya temizdi, araba temizdi, haliyle biz Ankaraya temiz temiz gidiyorduk.

Anıtkabire varmadan Ankara’yı gezdiren ben; Babamın “çok kalabalık hemen çıkalım buradan” demesiyle şaşakaldım. Ne yazık ki 74 yaşındaydı. Onu Ankara’nın bitmez tükenmez kalabalığı ilgilendirmiyordu. Halbuki, Başbakanlık önünden bile geçirtmiş, Kızılay da iki tur attıracakken Anıtkabirdeydik. 8 Martı nasıl bilirsiniz? “Dünya Kadınlar Günü”, çok kalabalıktı, şalvarlı, yemenili, moderni, genci, ihtiyarı hepsi oradaydı, gözlerim doldu doldu boşaldı. Sen Nesin be “ATAM” O zamanlar fakirdim kameram vardı, henüz digital fotoğraf makinesi alamamıştım. Resim yok yani.

Sabırlı olun esas aptallığım geride…

Ankara’dan Konya Yolu’na girdiğimizde; bizim büyük familyaların; “Ankara’nın içine tıkışıp kalmışlar, buralar ne kadar serbest koca ova niye buralara gelmezler” sözüne katıla katıla gülerek yol alıyorduk. Yeşilden çıkmış, saman rengi ovalarda ilerliyorduk. Akşama Konya’ya varma hedefindeydik. Karadeniz’in çileli yollarından sonra buralar oyuncak gibi geliyordu. Biz gidiyorduk! Akşam hedefim belliydi. Abim “160’la uçma benzini bitireceksin” sözüne kulaklarımı inanda tıkamış, akşam ezanında elimdeki haritaya bakıp Alaaddin Keykubatta olacaktım.

Kararlıydım, basıyordum. Benzini kim düşünüyordu. Akşama beş dakika kala uçsuz bucaksız, dünya ne kadarda büyükmüş dedirtecek şekilde Konya’ya girmiştik. Güneş vardı ve batıyordu. Tam gaz giriyorduk “Konya’ ya geldik heeeyyy beee “çığlık bile atmıştım. Hedefim tutmuştu. Tepeyi gördüm. Kalabalık her yer günlerden Perşembe, mesaiden çıkış saatiydi. Tepe’ye getiren harita, nasıl çıkacağını yazmıyordu. Haliyle sorduk. Başımda oyalı yazma, üzerimde eşofman takımı vardı. Adamın biri” Şu Tramvay yolunu takip edin” sözünü yorgunlukla, “yola girin” algılayan aptal ve durmuş, şaşmış, sevinçli beynim ne yazık ki emri vermiş; “Allah Allah demek ki kapatıldı tramvay” diye düşünerek hareket etmişti. Öyle ki , herkes bize bakıyordu, ben gülüyordum, gülücükler saçıyordum. Belli ki böyle birini hiç görmemişlerdi. Ezan’a 2- 3 dk ya vardı ya yoktu. Bir an önümde zıplayan polis memurunun aynı anda düdük öttürdüğünü gördüğümde, eliyle arkaya bakmamı istiyordu. Daha gencecikti. İlk yılıda olabilirdi meslekte.

Ben arkaya bakarken fok balığı gibi tramvayı gördüğümde, anne familyanın “UUUFFFHEEEEEEEYYYY” diyerek kapıdan atladığını ayırsadım. Canım "mother familyam" çok korkmuştu. Rezil rüsvaydık. Islak kedi, ördek yavrusu hallerdeydim, ama çaktırmıyordum durumu. Üstelik ezan okunuyordu. Konya’nın en kalabalık yerinde, film çekimi gibi insanlar bizi izlerken duran tramvayın önünden geri geri ana yola çıkmıştım. Anlatamammmm!!!

Annecimin, gelipte” oğlummmm biz Ordu’dan gelik, buraların yabancısik, bizim gız bir hata etti” derken elini ovuşturup boynunu bükmesi "Küçük emrah’ı" hatırlatsa da Polisin fırçasından beni, milletin merakını kurtarmıyor du. Kamera yoktu. Hiçbir Tv yayında değildi şükür. O an onu düşünmem bile acayipti. Ama düşünmüştüm. Kontroller yapıldı. Yabancı plaka olması işi kurtardı. E eee bayandık!! Babacımın “Namaz’da kaçtı evladım hadi biz gidelim” demesine gülse de polis, en çokta aptallığıma gülüyordu, biliyordum. Ben de gülüyordum ama nasıl gülüyordum bilemezsiniz.

İlerleyen günlerde hep yanlış yollara bata çıka gezmiştik! Kayboldukça ikametimize, kâh yanımıza binip, kâh arabasıyla önümüze düşüp getiriyorlardı.

Bu olayı anlattığım muhterem büyüğümün yorumu ise ilginçti. ”Hazretleri sizi karşılamış”

Efendim; bu Taka Hz Mevlâna’nın vuslatının yıldönümü nedeniyle hareket etmiştir.

Olaylar ve kişiler gerçektir ne yazık ki.

Hem bayram, hem anı yazısı bir oldu. Bütün içtenliğimle “Bayramınızı kutluyorum”

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..