Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karadeniz Taka’sı/ Şeytan azapta gerek!

Karadeniz Taka’sı/ Şeytan azapta gerek!
 

http://www.almankurdu.net/


Biliyorum çok ilginizi çekecek şeyler yazamıyorum bu ara. Ama olsun bir şeyler yapıyor olmak, “HİÇ”likten iyidir. Evrende nihayetinde yer kaplayacak bir fikrim/yazım/düşüncelerim/yaşamım var.

Yürüyoruz; önümüzde bir kalabalık. Herkes gümüşçü vitrinine bakıyor. Allah Allah ne olabilir ki. Aklıma çekim mi yapıyorlar geldi, amaaan bizim millet meraklıdır böyle şeylere dedim. Sonrasında yaklaşınca, Gümüşçü’nün tezgâh arkasında birinin üzerine çullanmış patakladığını gördüm. Dondum! Sağa sola baktım. Herkes film izliyor sanki mübarek. Sinemadayız sanki de en önemli bölüm yayında, utanmasalar “haydi bastır oğlum, koçum benim” tezahüratları yapacaklar.

Elimi telefona attım. O da ne, kaçı arayacaktım ben? 110-155-121 (121 telefon arıza ne diye geldiyse aklıma) Hay anasını!

Birden 5-10 adım ötede köşeyi dönünce Polis Karakolu’nun olduğu aklıma geldi. Allah inandırsın ki, odanız ile tuvalet kadar yok mesafe, sadece köşe var!

Koşar adım gittim. Kapıda duran Polis’e, “Gümüşçü birini dövüyor içerde, kapıyı da kapatmış” dedim ve son hız koşmaya başladık. Polis içeri girdi, Gümüşçüde hani boğa gibi adam. Zerafet, merafet Güzel Sanatlar adamı hak getire. Götür tarlada çalışsın odur yani. Polis’e “Karım sinir krizi geçiriyor, bir şey yok” dedi. Baktım ki kalabalık iki misli artmış. Bizimkilere “Hadi, hadiiii daha ne bakıyorsunuz” diye söylenip yola düştüm. Kalabalıkta dağılsın değil mi? Ne gezer zor çıktık.

Sabah geldiğimde Güngören’deki patlamayı okuyunca… Eh benim hikaye cuk oturdu.

Pazar sabah ezan okunurken kahvaltıya oturduk Yaşam Çiçeklerim ile… Sabaha kadar otur, öğlene kadar uyu yönergesini uyguluyoruz da…

Bir an köpek ciyaklaması, Pazar sabahının pardon öğleninin suskunluğunu yırttı. Mübarek canından can alıyorlardı sanki. Nasıl ağladı, nasıl uludu. Acısı ile yıktı ortalığı, koştuk baktık. Araba geçmiş patilerinin üzerinden!

Çoluk çocuk başında yığılmış; kimi ekmek getiriyor, kimi ayakları ile iteliyor!

Biz evden çıkarken bir kepengin arasına girmiş, orada yatmış, belikli acısını dindiriyor. Bizde köye gideceğimizden durmadık gittik.

Akşam geldim ki, hayvan yine orada, başında meraklı çocuklar. Alman Kurdu tipinde bir yavru, daha 4-5 aylık var yok! Bakışları acıdan koyulaşmış, sol arka bacağını çekiyor.

Yaşam çiçeklerim yukarı çıktı, yağmur nasıl yağıyor, bardaktan boşalsa yeridir. Aldım yavruyu, attım arabaya; şehrin dışında Belediyenin bakımını üstlendiği Küçükbaş Hayvanlar için barınak var. Götürdüğümde akşam olmuştu. Haliyle bekçiye teslim ettim geldim. Ohhh içim huzur dolmuştu. Bekçiye, “hafta içi bakmaya gelebilir miyim?” diye sordum ki, ilgilensin!

İşte her türlü yaşayana verdiğimiz değer.

Biri hayvan, biri kadın. İkisi de korumasız, ikisi de çaresiz.

Biri ayağının üzerinden geçen insan yaratığının kırdığı bacağına uluyor acı, acı…

Öbürü yani kadın; insan yaratığının erkek sürümünden dayak yiyip, sinir krizi geçirdi diye adlandırılıyor!

Niye sürüm kullandım; PC uyardı. “Versiyon yerine sürüm kullanabilir siniz” diye.

Cuma akşam “Yaşam Çiçeklerim” Nergis abla , “3 Fidan” Kızları ile birlikte benim kuş yuvasına kondular.

Ev, sesli koro gibi... Ayrıntılar onun kaleminden dile gelecek. Sabah işe gelirken herkes bir oraya bir buraya salınmış uyuyorlardı. Kimi yer yatağında, kimi iki kişilik kanepede…

Şimdilik bütün ayrıntı bu! Resimler ve yazılar bu keyifli dakikaların akabinde dillenecek.

Efendim; Taka, hizmetine başlamış bulunmaktadır.

Bilginize...

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..