Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karadeniz Taka'sı/gırgırıye ile çocuk yüreğindeki mutluluk!

Karadeniz Taka'sı/gırgırıye ile çocuk yüreğindeki mutluluk!
 

Nerden niçin mi geldim
Bilmeden bir şey diyemem, ya siz?
Hem hiç önemli değil
Geldim, yer açtılar, oturdum
Girip çıkanlar vardı
Zaten ben geldiğimde. Behçet Necatigil (dönme dolap şiiri'nden bir bölüm) Bu şiiri okuduğumda, sanki MB’den, sizlerden, bizlerden bahsediyor gibiydi..Usta bu şiiri 1960’ta yazmış.

<ı>

<ı>

Bugün ne var taka’mda; bol kahkaha var diye düşünüyorum. Hamsi var, kıl/tüy var, helva var, hamam vaaaar! Lüks nedir bilmeyen çocuk var!

Gazeteler tamam, sıcak her yanımı sarmış, sanırsın ki annemin kucağındayım bir akşam vakti. Kahve kupam yanımda, (tas kadar var, tabiri caizse) Geniş geniş bağdaş kurmuşum göbek taşının üstüne… Okuyorum, içiyorum, sıcaklıyoruuummmm. Uf amanın dışarının soğuğuna inat ben gevşiyorum.

İçeri giren her memeli kadın, bir an makam odası şaşkınlığını atlatıp, kendilerine yer bakınmaya, göz ucundan da süzüp durmadalar. Farkındayım, farkındayım. Yarabbim şuraya hiç mi basensiz, buruşuk/ koca memesiz kocaaa göbeksiz, yağsız, bıngıldaksız birini göndermezsin.

Aha da ninem geldi, sıkılmış limon gibi memeli, koca can simidi gibi göbekli, Allah için süt gibi beyaz teni ve saçları var. Anam bunların hiçbiri utanmıyor ay. İnsan peştamal alır dolar beline, orasına burasına… Her şey serbest burada. Bak gazetenin ekleri bitti. Kahve bitti. Ben göbek taşında hafiften hafiften haşlanıp pişecek kurbağa modlarındayım.

Yanımda uzanmış bir afet var, mor bikini giymiş, belli ki bu yıl güneş hep onu yakmış. Aman be basenleri leğen olmuş. Pantolonlu hayal etmeye çalıştım ıı-ıhh olmadı. Tut ki selülitleri löpür löpür. Valla normalim. Her yerimden sezarın orduları gibi ilerleyen terler benim artık pişmek üzere olduğumu, gazetelerin de hamurlaşmaya başladığını gördüğümde...Kalkıp saunaya attım kendimi. Sezarın orduları artık akın akın ilerlemekte, havaya suya karışmakta yarışıyorlar. Koca memeli teyzeyi seçemedikçe yoğun buhardan, onun benim hakkımda ne düşündüğünü merak ettim. Birazdan netleşti her şey. İçerdeki odada kırmızı noktalı keseleme ve sabunlama seansları devam ederken. Ben gidip termosumdan kahvemi kaptım geldim.

Genç bir kız girdi içeri; yarabbi şükür. Nazenin, upuzun saçları sütun gibi, diri vücudu ile mahcup mahcup annesi ile bir köşeye girdiler. Keseci kadın; memeleri sallanı sallanı yanıma yaklaştığında; sıranın benim olduğunu ayırsadım. Giyotine gidiyordum. Allahım o kadının beni öldürmesini istemiyordum. Çığlıklar atıp tekmeler savuruyordum. Kırmızı noktalı o odaya girmeyecektim. Mermer taşa uzanmayacaktım. Direnecektim! Ben bu koca memeli yanık tenli, bir dişi eksik karıyı sevmiyordum…Kadının memeleri sırtıma değiyor, orama burama kese yapıyor.Canım yanıyor, İmddaaaaat!!!

“çek şu memelerini yüzümdeeen, yahu bırak beni, aaa, çek çek..elini çek ay, ay elleme yüzümü, ısırcam şimdi, katır karı çek memelerini!!!…”

“ne memesiii şimdi patlatıcam hee, ne rüya görüyorsan artık, elimi de bırak hem”

“Anne, anneeeeee! Sen misin, uf yaaa koca katır karının memeleri ile uğraşıyordum” ohhh şükür rüyaymış!

“Yine debelenip durma, kalk çabuk; ekmek al, öğleye kadar uyudun çay soğudu, bak yumurta yaptım.”

“yok anne yok, ben o hamamda ki karılara dönmek istemim sen bana en iyisi mi bir diyet bisküvi çıkar”

***

Evde hamsi var ya da yeni aldınız. Çok detaya, yağa kokuya bulanmak istemiyorsunuz.

2 soğanı halka halka tepsiye doğrayın, üzerine; 3-5 diş sarımsağı dilimleyip serpin. Hamsileri bir sıra halinde yayın. Limonları; elma dilimi gibi yapıp yerleştirin üzerine az tuz, az hakiki zeytinyağı gezdirip kapayın ağzını. Atın beni ateşlere amaaaa kısık ateşe.

Orada 20 dk’da pişsin. Suyunu salsın suya karışsın korkmayın çekecek. Yalanım varsa gözüm çıksın. Yanına kıvırcık salata ve soğandan oluşan bir yeşillik yaptık mı tamamdır. Bitti akşam yemeği hepsi bu. Siz o ağır hamsi kokusunun nere gidip, evin hamsi kokmadığını gördüğünüzde, asıl lezzetin önünzdeki hamsi de olduğunu görüp şaşacaksınız. Üstelik Midenizde asla yanma yapmayacak.

Çin işi değil bu tarif, Karadeniz işi, hooooooppp!

***

Helvayı severim; hem de adam gibi severim. İcat edeninde ellerinden hürmetle öper saygılarımı sunarım.

Param çoksa marka alırım, yoksa para olana kadar diğerlerinden alırım. Ama yerim yani her türlüsünü. Kakaolu, sade, fıstıklı, cevizli, bak yaz helvası geldi aklıma, cevizler üzerinde sıra sıra… Yanında çay ile çay demişken, ince belli bardakta olmasını severim seremoni gibi, birde taze fırından çıkmış ekmek. Sırf bu yüzden bazen akşamdan yaparım kahvaltımı.

***

Yıllar önce değil de, birkaç yıl öncesinde bir tanıdık bayanı kucaklamış, yüzünden öperken birden tiksinmiştim. Hala kucaklayamam onu zoraki, hissiz, uzaktan uzaktan öylesine kucaklamadan çok dokunurum. Nedeni ne? Diyeceksiniz.

Bıyık bölgesindeki tüyler!

Tamam, normal bu ama öyle uzun uzun olunca da yaşlı olması, hasta olması biraz hafifletici sebepler sayılabilir. Ama böyle; kendine bakmayan, tüyleri yüzüne kaşına, bıyık bölgesine, çene altına yayılmışlara da dayanamıyorum ne yapayım. Yani bayanlar ne olur dikkat edin yahu. Tiksindirmeyin beni bütün ciddiyetimle rica ediyorum.

***

Alırım acılarını, söker alırım yüreğinden!...

Yeter ki sen hep gülesin diye,

Usulcacık,

koynunda bitiveren

Yedi veren gülleri açar

Kan kırmızı olur aşk!

Yeter ki iste ve

Sen ne istediğini bilesin!

***

Resimdeki çocuk dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Hangisi? Diyeceksiniz. Hani kazak var bol ve uzun, altında basmadan etek, onun altında eşofman ve lastik.(ayakkabı yani) Saçı ilaç lastiği ile hem tepesine, hem arkasına toplanmış. Kulağında ip, herhalde iğneyle delindi büyük ihtimal ki kapanmasın diye de ip bağlandı.

Öyle şen, öyle mutlu ki, yanındaki de abisi.Bir düğün salonunda çıktı karşıma.Bir oraya bir buraya koşup durdular.Annesine baktım.Evet, ayağında lastik vardı.Fark etmediniz değil mi? çocuğun öbür çocuklara bakışını.En sağdaki kıza bakışını, küçük kıza bir şey verirken nasıl bakıyor gördünüz değil mi?

İşte bu fakirliktir!. Bunu yazmamın nedeni, çocuklarımıza nasıl değer verdiğimiz ve neleri göz ardı ettiğimizi görmek içindir.Marka tutkusunun onlara ne kadar uzak olduğu...Tüketimin henüz onlara sıcak çorba, sıcacık bir yatak ve ev olduğunu...

Efendim bu bir taka'dır, renkli...Bilginize.

 
Toplam blog
: 359
: 1593
Kayıt tarihi
: 29.11.06
 
 

Deli-dolu, akıllı,  yalandan yere çamura yatan, normal değerlerde zekalı, esprili, şakacı, kendin..