Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Kasım '10

 
Kategori
Bayramlar
 

Karadenizin kucağında, baba ocağında bayram...

Karadenizin kucağında, baba ocağında bayram...
 

Uzun bir yolu göze alıp İstanbul'u kısa süreliğine de olsa sonbaharda, Karadeniz'le aldatma hayalim gerçek oldu. İstanbul-İzmit yolundan çıkıp, Sapanca'ya ulaşınca koca şehrin ağırlığı üzerimden kalktı ve kendimi sonsuz maviliklerde kanat çırpan kuşlar gibi hissettim. Meğer üzerimde büyüklüğü kadar ağırlığı varmış İstanbul'un... Ve Gerede-Samsun yolundayız. Öz yurdum, Anadolu'm... Mütevazı kentlerin, hüzünlü ninelerin, görkemsiz köylerin, al yanaklı, masum bakışlı çocukların yurdu... Yaşadığım kentte göğe yükselenlere inat, toprağa karışan, toprakla hayat bulanların huzurlu vatanı. Sana ne kadar yakınım, ne kadar senim ve senden bir parçayım bir bilsen...

Yol boyunca türküler dinliyorum, mavi gökyüzünün altında, sonbaharın tüm renklerini büyük bir arsızlıkla seyre dalıyorum... Numune ağaçlardan dökülen yaprakları büyük bir özenle süpüren temizlik görevlisi yaşlı amca geliyor aklıma..." Bırak da bir kaç kuru yaprak ezelim amca, bugün bu yaprakları bana bağışla" deyişim ve yaşlı amcanın gülümseyişi... Canımı acıtıyor mevsimleri doyasıya yaşayamamanın verdiği acı ve gri bir renge hapsolmuşluğumuz... Tamamlanmamış duble yollardan sonra Samsun’a oradan da Karadeniz otobanına ulaşınca bir yanımızda yeşil, bir yanımızda durgun, deli bir maviyle memlekete kavuşmanın heyecanını yaşıyorum. “Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe” dese de şair her yanım ne yalan söyleyeyim bahar bahçe…

Gün batarken denizin üstünden, kızıl gölgeler dans ederken gözlerimde, yavaşça uykuya dalıyorum, gözlerimi açtığımda baba ocağına, çocukluğuma, köyüme kavuşmanın sevinciyle sarsılıyorum… Bütün ailede bir arada olmak, tıpkı çocukluğumuzdaki gibi, şen kahkahalar ve neşe içinde. Tek fark, dünyamızı şereflendiren, sonsuz mutluluk kaynaklarımız yeğenim Eylül ve kızım Berrak ve ailemize katılan damatlar… İşte bunu asla satın alamazsın, bu tadı hiçbir yerde ve hiçbir şeyde bulamazsın. Babaannem köyün en yaşlılarından. Tıpkı bir çocuk gibi, bazen hırçın, bazen masum, bazen muzip… “Rahmetli bana hiç iyi bakmadı, Allah rahmet eylesin” diyordu dedem için. Hele bir diş muhabbeti açıldı, o takma dişlerini çıkarıp bana göstermesi, “rahat çiğneyemiyorum bak birleşmiyorlar” demesi muhteşemdi. Bütün köy halkı, çoluk-çocuk, yaşlı-genç O’nun elini öpmeye geldi bayram sabahı. Hayatımda ilk kez böyle bir sevgi ve dostluk ortamına tanık oldum. Bir arada olmanın, aynı köyden aynı topraktan olmanın verdiği güven ve dostluk havası insanlığa dair umutlarımı bir kez daha yeşertti. “Eski bayramlar “ dedikleri bu olsa gerekti. Bayram boyunca yazdan kalma güneşli havayla birlikte ruhumuza dolan huzur her anı unutulmaz kılıyordu. Denizin durgun masmavi rengi, doğanın kızıl, kahverengi, yeşil, gri karışımı görüntüsü, bol oksijen ve hafif esen rüzgârın şırıltısıyla enfes bir sonbahar yaşıyordu Karadeniz. Yaradan’a sonsuzcasına şükretmemek haksızlık olurdu tüm bu yazdıklarımdan sonra… Ve sana sonsuz şükürler Tanrı’m…

Fatma KOŞUBAŞI

 
Toplam blog
: 70
: 863
Kayıt tarihi
: 18.01.08
 
 

Eğitimci, yazar... Denizin Üvey Kızı ve Hayalbaz şiir kitaplarının şairi... Bilgisayar öğretm..