Karagül dizisinde; Kendal Şanverdi gözünü bir kanlatıp, bir arıtmayı nasıl başardı?

Karagül dizisinde;

Kendal Şanverdi gözünü bir kanlatıp,

bir arıtmayı nasıl başardı?

Dizi izleyenler bir çok şeye dikkat ederler.

Buda oldukça doğal.

Hayatımızı dizilere göre şekillendirdiğimizden, ilgi alanımızın ilk sırasını aldıklarından yakınlarımızın gözünde arpacık çıksa fark etmeyiz ama karagül dizisindeki; Kendal Şanverdi’nin gözünü, kan bürümüş bunu hemen fark ediyoruz.

Sizlerin dikkatini çektimi bilmiyorum.

Kendal Şanverdi; birbirini takip eden sahnelerde bir bakıyorsunuz gözünün biri kan çanağı bir bakıyorsunuz pırıl pırıl, sonra yine kan çanağı.

Evden çıkıp işe gidenceye kadar karşılaştıkarı ile bir kanlı gözlü bir arı gözlü muhabbet ediyor!

Tabi bunun sebebi, aynı mekânda çekilen sahnelerin üst üste çekilmesinden kaynaklanıyor ama bizi ilgilendirmezki!

Biz madem bu kadar müptelayız, hayatta en önemli zenginliğimiz; hiçbir şekilde geri alamayacağımız zamanımızı harcıyorsak! Bence böyle şeylere dikkat etmemiz gerekiyor.

Ben Karagül dizisini büyük bir merakla izlemeye başlamıştım.

Oh be nihayet farklı bir konu, çok iyi filan demiştim.

Sonra ne oldu?

Ebru Sezgin Şanverdi sizce normal mi?

Ya biz mi abartıyoruz yoksa doğuda böyle bir ilişki olurmu?

Madem orada kalacak, böylemi hareket edilir?

Hiç anlamadım.

Hele – hele başıma ağrılar girmesini sağlayan biri varki! Sormayın gitsin.

Madem birinin cinayet işlediğini görüyorsun sırf kendi çıkarın için gidip şikâyet etmiyorsun, anlamak zor!

Dahada zoru bu adam kendi çıkarı için polise gitmiyor ama sevdiğinin abisi onlara yapmadık şey bırakmıyor ama adam sabırlı, bekliyor. Neyi bilinmez!

Kızlar bir garip, Şerif Sezer’in lehçesinin ne olduğunu anlamadım. Belkide Halfeti’de böyle konuşuluyor. Yine anlamadığım bazıları İstanbul türkçesi bazıları garip herhalde doğu şivesinde konuşuyorlar, anlamadım.

Şimdi birde Narin Mercan tiplemesi varki, evlere şenlik.

Hem herşeyden korkuyor, hem çok akıllı, hem kinle dolu, hem ağlıyor, hem bağırıyor, hemde çocuğunu aldığı kadına yapmadığını bırakmıyor.

Bu nasıl iştir.

Altan alsa, üstlerine gitmese belki bu kadar karışıklığa sebep olmaz.

Şimdi diyeceksiniz ki:

“Eee böyle olacak tabi…”

“Hayır, böyle olması gerekmiyor. Senaryo yazanlar bilirler dişi konular vardır. Ürettikçe üretebilirsiniz. Bu dizinin başında öyle hissetmiştim. Buradan çok şeyler olur demiştim. Tekrarlardan başka hiçbir şey yok.

Yazık bence gerçekten yazık. Fark edilmesi gerekir.

Yavuz Bingöl’ün canlandırdığı Fırat Mercan tiplemesini de anlamadım.

Kim kiminle yakın?

Kim ne yapmak istiyor?

Bir adam var alikıran baş kesen!

Bütün herkesi susturmuş.

Avukata bağırıyor, çalışana bağırıyor, kadınlarına bağırıyor yetmiyor anasına bağırıyor.

Zaten kötü biri iyide bu doğal değil ki.

Doğuda böyle ailelerde gelin, torun aç gönderilmez, müdahale edilir.

Sonra bir anda küçük çocuk yok oldu o nerede?

Baran sevdiği kızın nerede oturduğunu hala nasıl bilmez, İstanbul değil ki orası, küçücük bir yer.

Anlayacağınız karışık, kopuk…

Geçen sene çok beğenmiştim. Gerçekten çok ilgi ile izliyordum.

Bu sene izlemeyeceğiz ama bu da doğru değil ki.

Niye bu kadar insanın ekmek yediği bir olay bu kadar dikkatsizlikle sürdürülüyor.

Anlayamıyorum.

Gerçi ben bu dizilerin matematiğini de çok anlamış değilim.

Arada tutturmuyor değilim ama son iki senedir süren bir iki dizi varki, birbirinden aktarılan oyuncuları ve konusu ile ne olduğunu bir türlü anlayamadım ama tutuluyor ki devam ediyor.

Bilenleri, izleyenleri var demekki…

Ne yazıkki bizler dizi seçmiyoruz,

Ne yazıkki hepsini izliyoruz,

Beğensekte izliyoruz, beğenmesekte…

Kendi hayatımız, kendi sorunlarımız değil ya anlatılanlar o zaman bizde keyifle izleriz mantığı ile dizilere yapışmış yaşıyoruz.

Buna bende dâhil…

Nazan Şara Şatana