Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Karakol saldırısı ve ABD

ABD tarafından sevk ve idare edildiği kesinlik kazanan PKK’nın son saldırısında, 16 askerimiz daha şehit oldu. Yine ateş düştüğü yeri yaktı; analar yeni acılarla yoğruldu. Yine intikam yeminleri yapıldı, yine “terör lanetlendi” Aslında aylardır PKK eylemleri sonucu onlarca asker yaşamını yitirmişti. Ne toplumda ne medyada ne de devlette, “olağan” karşılanan bu ölümlere karşı yüksek sesler çıkmadı. Anlaşılan trafik kazalarında olduğu gibi “düşük profil”deki çok sayıdaki ölümlü saldırılar fazla göze batmıyordu. Nasıl kazalarda 30-40 kişi aynı anda ölünce, medya olayı birinci habere uygun görüyorsa, PKK terörünün yol açtığı can kaybında da aynı tepkiyi görmek mümkün oluyor. Yani PKK günde iki-üç askeri şehit ediyorsa sokaklara çıkmak, terörü lanetlemek, yaşanan “kontrollü iç savaşı” tartışmak yeterli ve gerekli sayılmıyor. Ama ne zaman ki ABD, Türkiye’ye “mesaj” vermek amacıyla PKK’yı sahaya sürüp, “toplu” saldırılar sonucu “toplu” ölümler oluşuyor; herkes ülkemizde bir “şiddet sorunu” olduğunu “hayret” ve “öfke” içinde hatırlıyor. Aktütün Karakolu’na düzenlenen saldırının ardından, rutin hale gelen hamasetli intikam bağrışmalarının dışında, sorunun gerçek yüzüne dönük ciddi irdelemeler de yapılmaya başladı. Olay iki boyutuyla tartışılıyor. Biri ülkemizin iç sorunu olarak devletimizin güvenlik stratejisi, diğeri de ABD’nin Türkiye ile oynadığı “stratejik ortaklık” komedisi.. Devlet adına güvenlikten sorumlu siyasetçi ya da atanmış bürokratların, şehit haberi vermekten öte sorumlulukları yok mudur? Aynı karakola 5 kez saldırıldığı halde, sivil ve askeri yetkililer neden yeterli güvenlik önlemi almadılar? Hedef olan bölgenin güvenliğindeki açıklar için, yetki sahibi sivil ya da asker kamu görevlileri hakkında bir soruşturma açılacak mıdır?TSK’nin terörü önlemede “askeri tedbirler yetmez” açıklamasına karşın, AKP hükümeti kendi alanında neden hala susmaktadır? AKP, uluslararası nitelik kazanan bu taşeron terör örgütünü, “din kardeşliği” safsatasıyla etkisiz kılacağına mı inanıyor? AKP hükümeti, Kürt halkının bazı demokratik taleplerini istismar eden PKK’nın, Kürt halkı içindeki dayanaklarını boşaltacak demokratik açılımlar için daha kaç askerin şehit olmasını beklemektedir? Kürt halkının bir kısmını da olsa demokratik düzeyde “temsil” görevini yerine getiren DTP’nin kapatılmaması için ortaya bir irade konulacak mıdır? Yoksa DTP, PKK’nın “demokrasi aracı” denilerek kapatılıp, meydan iyice taşeron terör örgütüne mi bırakılacak? Yeni acılar yaşamak zorunda değiliz. 25 yıldır sürdürülen güvenlik stratejisi ve güçlendirilen milliyetçilik duyguları ile yol alınamadığı gerçeğini kabullenmek ve yeni çözüm önerilerini tartışmak zorundayız. Ama bunlar kadar önemli bir başka temel sorun, PKK’nın denetimini elinde tutan ABD’nin ikiyüzlü politikasını ve terörün ardındaki hamiliğini dünyaya teşhir etmektir. Son baskının gerçekleşme şekli ve saldırıda kullanılan ağır silahlar nasıl bir tehdit altında olduğumuzu göstermektir. 300’ü aşkın kişi olduğu söylenen PKK’lı saldırganların ve kullandıkları silahlarının Türkiye içine bu denli kolay girebilmesi, ancak ciddi bir askeri güçten destek almalarıyla mümkündür. Bunun adresi de bellidir: Irak’ın işgalcisi ve tek hakimi ABD. Bölgede ABD’den habersiz bir kuşun uçması bile akla ziyandır. Güncel istihbaratlar, “BBG evi”, sınırötesi operasyonlar hayal miydiler? Çıkarlarından başka tanrı tanımayan ABD, Türkiye’ye verdiği istihbaratların bir fotokopisini PKK’ya iletmediğini kim söyleyebilir ki? PKK’yı lanetlerken aslında ABD’yi lanetlediğimizi, öldürülen askerlerimizin yediği her kurşunda, onlara atılan her bombada ABD’nin payı olduğunu bir an bile unutmamalıyız. İnancım odur ki ABD’yi de zorlayacak demokratik bir hükümet, PKK terörünü de önemli ölçüde sınırlayacaktır.

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..