Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '12

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Karanlığın ışıkların içerisindeki çöküşü

Karanlığın ışıkların içerisindeki çöküşü
 

Yazarın biri demiş ki:
“ Üstat! Sen gözünle gördüğüne düşman dersin; ya göremediğin, ya göremediğin gizli düşmanlarında yok mu? İllaki canlı bir organizma mıdır düşman dediğin?”

Yaşamın kendisine inayet gösterdiği noktalarda, reeli yakalamanın zorlaştığı, içinde bulunduğumuz zaman diliminde; güzelliklere ne kadar sahiplik edebildiğimizin düşünceleri içerisindeyiz. Fakat nedense hep sığ tarafındayız düşüncenin. Kendince herkes duayen bir yan üzerinde bulunduğunun, sabitliğinde diretmeleri göze çarpmıyor değil hani. Söz konusu kendimiz olunca bir türlü benlik aynasına bakamıyoruz. Oysa ne güzeldir insanın kendisini alıp da tam karşısına koyup da yabancı birine bakar gibi objektif bir perspektifle bakması. O zaman yaşam sahamızın içerisinde bu kadar yanlışlar kalabalığı oluşur muydu? Ya da inatçılığın içerisinde; sabitliğin tehlikeli karanlığının filizlenmesine neden olup, zehriyle birlikte sessizce, bütün sinsiliğiyle büyümesine izin verir miydik?

Sabitlik öyle bir düşmandır ki. Asırların içerisinde, köklerini zamana yayıp, gizlice günümüze kadar kuşaktan kuşağa nadide bir emanet gibi devrediliyor. İlimin bile karşısında cılızlaştığı en karanlık düşmanımız. Kimsenin bir türlü farkına varamadığı, varmadığı ya da varmak istemediğimi demek gerekiyor sanırım bu noktada, ne dersiniz?
Bir ışık yakmak ümidi içerisinde eğitim konusunda bir mücadele başlattık. Yürek yüreğe verip dayanışmalar üzerinden. Hiç durup düşündük mü? Yürüdük sadece, öğrendik, öğretilerimizle kendimizi bilgiyle donattık.
Ve kendimizden masal kahramanları yaptık. Karanlığın krallığında ışık savaşçılarıydık artık. Masalın adı Karanlığın Işıkların İçerisindeki Çöküşüydü. Her ışık yandığında karanlığın kaybolduğunu düşünmeye başladık. Karanlık ışıklarımızın karşısında acizleşiyor güçsüzleşiyor diyorduk. Artık karanlık yavaşça kayboluyor ışıklar çoğalıyordu. Gözlerimiz ve benliğimiz o ışıkların parıltısıyla öyle kamaşmış ve yüreklerimiz o sevincin sarhoşluğundaydı. Aslında egomuzun bize oynadığı bir oyundu bu öyle düşünmemizi sağlayıp asıl düşmanımızı görmememiz için bizi yanıltma stratejileriydi. Yüreklerimizin yakamozları olan ışıklarımızla mutluyduk; kendimizce başarmıştık, karanlıkları yenmiş ve ışıkları yakmıştık. Biz böyle düşüncelerin sarhoşluğu içerisinde meşk olurken; en büyük düşmanımızın güçlendiğini, köklerini daha da uzun zaman boyutlarına yaydığını görememiştik.
Ve bir anda karşımızda çok güçlü bir düşman daha buluverdik. Şaşkınlığın acizlikle şok olmuş reaksiyonlar üzerindeki vurgulu tempo tutuşlarıydı beynimiz ve algımızın bloke olması. İşte tam bu noktada daha en başında kendimize sormamız gereken asıl soruyu aniden dudaklarımızdan döküvermişti zihnimiz.
“ BİZ NEREDE YANLIŞ YAPTIK? “ cümlesi sessizce cılız bir tonla dökülüvermişti dilimizden.
O ışıklar bir anda saydamlaşıverdi, artık karanlık daha net seçiliyordu. Işıkları yakarken en önemli asıl yapmamız gerekeni düşünememiştik. Karanlığın içinde acıyı, acımasızlığı hükümdarlığın sadrazamları yapmış; duygunun ve merhametin can çekişmesine neden olmuştuk; en vahim olanı da bunu hiç anlayamamış olmamızdı.
Her bilgi kırıntısının bizleri aydınlattığını düşünmek bile en büyük hatalarımızdan biriydi aslında.
Bizler o bilgilerle kendi karakterimizde düşüncelerimizi biçimlendirerek tasarlayıp onlardan ışığın hangi rengiyle yaşam tuvaline dokunuşumuzun yansımalarını çizmiştik??

 

 

 
Toplam blog
: 21
: 605
Kayıt tarihi
: 30.04.12
 
 

Yazar, köşe yazarı, gazeteci  ..