Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Karanlığın Yüreği

Karanlığın Yüreği
 

İnsan mezara girdiğinde değil, istemeyi bıraktığı anda ölür. Şarap kadehi elinde, ‘Artık istediğim hiçbir şey yok.’ diyor gözlerini boşluğa sabitleyerek. Uzakta bir yerlerde şu an, biliyorum burda değil; hatta hiçbir yerde değil. Bir şeylere bakıyor, olmayan bir şeylere... Hayatının tam da içine bakıyor belki de, boş ve amaçsız.

Tutkularım, hırslarım, azmim bir bir ve sırasıyla beni terketti, diyor. Elinde yiyip, içip, işe gittiği, eve gelip uyuduğu, yaşam görüntüsü verilmiş bir ölümden başka bir şey kalmamış. Öyle diyor.

Çok değil, dört-beş sene önceki hali aklıma geliyor. Gözlerine bakmak yeterliydi. Orada cıvıl cıvıl bir ruh ışıldıyordu. İnsanların gıptayla baktığı hiç bitmeyen bir enerjiyle oradan oraya koşturuyordu; şimdiki gibi gözleri yerde veya olmayan bir noktaya bakarak ayaklarını sürümüyordu. O zamanlar, yürürken hayat sırtında koca bir kambur yaratmıyordu belki de... Tam tersi uçar gibi parmaklarının ucunda hızla ilerlemekteydi, zarif, narin ama güçlü...

İstekleri vardı, hayatta gerçekleştirmek istediği ona göre çok önemli amaçlar, önemsiz amaçlar; ama ille de amaçlar vardı...

Ama sabırsızdı. Hemen hayatını bir rotaya sokmak, ‘düzen’ yaratmak gerekiyordu. Hemen...Hayat hızla geçiyordu, hızına yetişmek gerekmez miydi? Hatayı burada mı yapmıştı, o noktalarda bir yerlerde mi öldü acaba? Kendini henüz tanımadan, kendine bir hayat yaratmak, burda mıydı hata?

O boşluğa bakadursun, yaşım ilerledikçe hayatın yeterince uzun olduğunu düşünmeye başladığımı farkettim. Kendini tanımak için ve sabırsızlığa yenilmemek için yeterince uzun... Aramak için, anlamak için...

‘Hayattan en son beklenecek şey, insanın kendini birazcık tanıması. O da hep geç gelir, geriye kalan bir tutam yalnızlık ve hayal kırıklığı...’ diye sesleniyor içimden Conrad. ‘Hayır’ diyorum ‘Karanlığın Yüreği’nden gelen sese. Geç de olsa gelmeli ve geldiğinde yalnızlığa belki; ama hayal kırıklığına yer yoktur. Geç de olsa insanın kendini tanıması herkese nasip olmaz ve belki de çok değerli bir amaçtır hayatta kendini bilerek ölmek... O zaman gerçekten ölmüş olmaz insan. Fetusken şekillenip ‘farkında’ birine dönüşmüştür çünkü. Hayatın, kendisinin, gerçeklerin, zorluğun ve gücün...

Bunları düşünürken ben, o gözlerini birden gözüme dikip ‘Hayatta istediğim hiçbir şey yok. Bittim ben.’ diyor kısık bir sesle ve içini çekerek şarabından büyük bir yudum alıyor. Bitmediğini biliyorum. O da biliyor...

Blog Foto: Bellocq


 
Toplam blog
: 132
: 3374
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Odtü mezunu; edebiyat ve sinema düşkünü biriyim. AFSAD’ta fotoğraf, Sinematek’te film yapımı üzer..