Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '09

 
Kategori
Deneme
 

Karanlık çökerken

Karanlık çökerken, içindeki sevinç dalgasının hüzne ve tahmin ettiğinden de kolay olan bir şekilde teslimiyete dönüştüğünün ayrımına varınca, huysuzlandı. Havanın beklenen ve umulandan da önce soğuması, büzüştürdü kendisinde düşünceye dair ne varsa. Buruşturulup çöplüğe atılan fikirlerini savunacak takatin de artık kendisinde kalmadığının ayrımını, içinde bulunduğu hüzün ve teslim olmuş halin artmasıyla anladı. Sıcak bir yer yalnızca, dedi. Kaloriferi olan sıcak bir yer…

Bulunduğu mekanlarda, daha doğrusu bulunmak zorunda kaldığı mekanlarda, kendisine dönük ne denirse densin; hep yanlış anlamış ya da içerlemiş bir yüz ifadesiyle bakıyordu insanlara. Kabahatliymiş gibi başını eğiyordu, bıraksalar bir ömür boyu susacakmış ve bir daha gıkını bile çıkartmayacakmış gibi.

Kendisini konuşkan ve sıcak hatırlayan insanlara karşı daha bir önyargılı ve soğuk davranıyordu. Sanki saatlerce konuşup sürekli nükte yapan var, diye kendisini çocukluğunda korktuğu bir büyüğüne şikayet edeceklermiş gibi… Olsun, diyeceklerdi sanki, kendisini büyüklerine şikayet edecek olanlar, bize ne, biz senin yıllarca sürekli konuştuğunu, insanlarla dalga geçip kahkahalarla güldüğünü bilmiyor muyuz… Düşündükçe kahkahasını, düşündükçe dalgaya alıp üstlerine gittiği insanları; yerinde ufaldıkça ufalanıyordu sanki.

Kendisini kayıtsız, şartsız seven kadına, yalnızca sağ ol, diyen biri haline gelmişti. Dünyada hiç kimseye karşı bu kadar içten gelen bir saygıyı barındırmadım ben, dediği adamı görmemek için köşe bucak kaçıyordu. Kendisine karşı el bebek, gül bebek titizliği gösterip her adımını kolaçan eden iki kadını da, yalnızca zorunluluk hallerinde görüp, onlara yüzüne sonradan yapıştırdığı belli olan bir tebessüm sunuyordu sadece.

Kaç vakit meyhanede gece yarısına kadar onu düşünüp zil zurna sarhoş olduğu kadınıysa; bir defa yolda görmüş, yüzünü başka tarafa çevirip yoluna devam etmişti. Sanki uğruna kimliğini yitirip intiharın eşiğine geldiği kadın o değilmiş gibi. Soğuk bir karşılama. Ve iki adım sonra devam eden, sanki hiç olmamış hali.

Sabahlara kadar, nefes bile almadan konuşup yakınırken kendisi; gözünü ve dikkatini kendisinden bir an bile ayırmadan dinleyen dostunun, kaç vakittir hatırını bile sormamıştı.

Başını belaya soktuğu vakitlerde, hemen yanı başında biten kaç arkadaşı, eşi dostu vardı halbuki. Ama ne onlardan bir haber alıyordu aylardır, ne de haber almalarına izin veriyordu onların.

Sokakta, esnafından mendil satanına kadar herkes kendisini az çok tanır ve sıcak karşılarlardı onu genellikle. Ne vakit bir yerlerde bir işi olsa, yarenleri ondan daha önce o işe koşar ve ona gerek kalmadan çoğu vakit o işi hallederlerdi. Yaren sohbetinden daha çok, yüzünün karanlığına kendisini vuruyordu artık…

Ömrüne vurulan bu vurdumduymazlık mührüne karşı yalnızca susuyor ve durmadan kaçıyordu. Bütün savaşlarında yenilmiş, bütün savaşlarının sonunda teslim olmuş yenik bir hiçti sanki. O kaçtıkça karabasanları büyüyor, o teslim oldukça düşmanları azıyordu oysa. Bunları bile bile…

Bu kez, sebepsiz yere didiştiği ve küstüğü... Derin ve karanlık kuyularına taş attığı, yankısını dinlediği... Çıkmaz sokaklarına ıslık çaldığı, karanlıkta aynasına göz kırptığı… Arkasına bile bakmadan kaçtığı, sonra geri dönmek için yokuşlar çıktığı… Suçladığı, yargıladığı, acımasızca mahkum ettiği… Kendisiydi.

 
Toplam blog
: 55
: 383
Kayıt tarihi
: 27.01.09
 
 

1975’te Ankara’da doğdu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. İşletme Bölümü’nü bitirdi. Şiirleri..