Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '16

 
Kategori
Siyaset
 

Karanlık çöktüğü zaman “O GECE”ye

Karanlık çöktüğü zaman “O GECE”ye
 

Millet hainlerinden arınıyor...


“Mâzî, âyine-i iberdir. Mâziyi unutan istikbâlde yolunu şaşırır!” / Ali Şükrü Bey

“Temmuz 1402”de Yıldırım Beyazıt Hanla Timur arasındaki “Ankara Savaşı”nın kaderi rivayet edilir ki, Osmanlı ordusunda sonradan Türkleşmiş “Kara Tatarlar” namıyla bilinin Moğolların saf değiştirip Timur ordusuna katılmasıyla bir anda değişir. Bundan dolayı ihanetin adı unutulmasın diye o bölgeye “MÜRTED” denir. İslam itikadınca İslam’dan dönenlere de “MÜRTED” denir. Tarih bu milletin iman dolu hayatında yine ve yeni mürtetlere şahit oluyor.

Tarih bu sefer “Temmuz 2016”yı gösteriyordu. Sıcak bir 15 Temmuz gününde hava kararmaya, karanlık çökmeye başladı. Günlerden Cuma. Gecesi ise şerlilerin şerlerini barındırmaktaydı. Mertlikten uzak olanların zamanıydı gece. Canımızı, namusumuzu emanet ettiğimiz “Akıncılar”ın yerinde bu sefer aklı ve kalbi mühürlü “Vatan Satarlar” vardı. Hain planlarını uygulamak maksadıyla gecenin en uygun saatini kollamaktaydılar. Kendileri gibi kapkaraydı gece. Kapkaraydı kimi karanlık ruhlu zavallılar. Hesaplar yapıldı inceden inceye, geceden geceye…

Hesaplaşmaktı amaçları milletle ve milletin seçtikleriyle. Bu vatanı ve milleti beğenmez olmuşlardı artık. Kibir kulelerinde yaşıyorlardı nasıl olsa. Süper güçleri de arkalarına alarak devlete ve millete nizam vereceklerdi sözüm ona.  Bir zamanlar tüm imkânlarını önlerine seren ve seven bir milleti ve temsilcilerini aşağılamaya, karalamaya ve hayatlarını karartmaya karar vermişlerdi. Milletine karşı kin ve nefretle dolmuşlardı. Dolmasalar haince planların, şer güçlerin, hain odakların peşinden koşarlar mıydı hiç? Akıllarını rafa kaldırdılar. Vicdanlarını kalplerinden söküp attılar.

Akıncılar olarak adı değiştirilen “MÜRTED” yine tarihteki eski ihanetin merkezi olmaya hazırlanıyordu ikinci kez. Tüm planlar yapıldı. Ama bir şeyler yolunda gitmeyince eylemlerini erkene aldılar. Milletin uçakları ve ay-yıldızlı üniformalarıyla aziz vatanın semalarında “Milletin Meclisi”ni kalbinden vurdular. Milletin reis-i cumhurunu can evinden vurmaya; bir taraftan da milletin ordusunu ve komutanını esir almaya kalkıştılar. Bir taraftan milletin tüm haber alma kanallarını karartmaya çalıştılar. Bir taraftan sokağa çıkmayı uyduruk bildirileriyle yasakladılar. Bir taraftan masum insanların kanını akıttılar. Bunlar ne İngiliz, ne Fransız, ne Yunan, ne Amerikan ne de Yahudi askerleriydi. Bunu milletine reva görenler, sözüm ona vatanın öz evlatlarıydı. Bunlar analarının dualarını alarak peygamber ocağına gönderilenlerdi. Üzerlerindeki formalarında “Türk Bayrağı”nı taşıyorlardı. O bayrağı üzerinde taşımanın şerefinden de uzaklaşmışlardı. Şeref yoksunu olanlara ne denirse onu yaşıyor ve taşıyorlardı.  

Şimdi o analar bilemezlerdi gün gelecek çocuklarının kanına, ruhuna, aklına haince emel besleyenlerin sirayet edeceğini; tüm milli ve manevi duygularının sömürüleceğini ve kemirileceğini. Analarını ağlattı bu hainler. Babalarını ciğerlerinden yaktı bu zalimler. Sadece analarını, babalarını değil; milletini ve devletini de satmak istedi bu katiller. Yaşını başını almış, rütbeleriyle ordunun zirvelerine dayanmış bu nadanlar, dalaletin ve ihanetin mensubu oldular “O GECE”. Bu onların sonu ve son gecesi oldu. Hesapları kursaklarında kaldı. Evlerine ateşler saldılar, yuvalarını yıktılar, dirliklerini bozdular, duygularını öldürdüler, önlerini kestiler, bir şey olamadılar, zelil oldular, rezil oldular, hain oldular, münafıklık çukurunda boğuldular… Hepsi bir gecede, “O GECE”de vuku buldu.

“MÜRTED”yerli münafıkların komuta merkezi yapıldı “O GECE”. Hainlik bulaşmışsa bir askerin ruhuna milletine, devletine, meclisine kinini, nefretini ve bombasını da kusmaktan geri kalmazdı ve kalmadılar da. İngilizlerin boğazları işgal etmesi gibi boğazımızdan, köprülerimizden bizi boğmaya kalktılar. Bu millete ve orduya kara leke sürmek isteyen hainlere karşın aslan yürekli kahramanları da boş durmuyorlardı. Ülkemin yüreği cesur olan er oğlu erleri, sağduyulu gençleri, yaşlıları, kadınları, çocukları tek vücut olup; hainlere layık oldukları dersi veriyorlardı. Göğüslerini onların kurşunlarına, tanklarına, toplarına siper ettiler.

Meydandan meydana, kışladan kışlaya koşa koşa şehadete giden başka bir millet var mıdır şu dünyada? Hangi milletin kara çarşafını giyinip, saçı açık komşusunu yanına oturtup, hafriyat kamyonuna mahallelilerini alıp darbeye dur diyen yürekli Şerife bacısı vardır? Hangi milletin Baba/oğul birlikte öne atılıp, şehit düşen kahramanları vardır?

Bu aziz millete “GECE”nin şerlilerince Allah’a sığınmamız, dayanmamız gereken bir gün yaşatılıyordu. Karanlık ruhlar, şer güçler çökmüştü milletin gecesine. Millet karanlığa karşı dimdik ayakta durup; canı pahasına mücadele edecek ve aydınlık yarınlarına kelepçe vurulmasına izin vermeyecekti. “MİLLETİN İRADESİ” karşısında bir anda tüm planlar, tüm emeller alt üst oldu. Millet sokağına, caddesine, meydanına sahip çıktı. Bu millet kahraman emniyet mensuplarıyla, vatansever askerleriyle el ele verip, kışlaları tüm hainlerden temizleyip, o şerefli üniformayı hainlerin üzerinden çıkartarak dünyaya demokrasi dersini canıyla kanıyla nasıl verileceğini gösterdi.

Ümmetin son umudu olan bu millet, zillet içinde yaşamaya “DUR” dedi. Milletin feraseti düşmanlarını kahretti. Kendisini kurtarıcı olarak taraftarlarına pazarlayan sözde “Kainat İmamı”nın ihanetini fahşetti. Bu millet, “din” ile aldatılmayı, sömürülmeyi, çürütülmeyi, çözülmeyi ve yok edilmeyi reddedip; karanlığın çöktüğü geceden, darbeleri yarıp, söküp atarak aydınlığa erişti. Şükürler olsun Rabbimize.

Geceyi gündüze, karanlığı aydınlığa çeviren Rabbim!

Mazlumların sesine ses, nefesine nefes olan bu milleti her türlü afetten, felaketten, şirretten uzak eyle. İslam coğrafyasının son kalesi olan bu vatanı yerli ve yabancı düşmanlarından koru. Onlara fırsat verme. Onları her iki dünyada da perişan et. Ümmete basiret bahşet. Dirilişi için cesaret lütfet. Sana hakiki kul olamamaktan dolayı affet. Bu milletin karanlık çöktüğü zaman “O GECE” yaptığı ve tarih yazdığı son fiili duasını kabul et Allah’ım!

Vatanın dört bir yanında nöbet tutan, yüreği vatan sevgisiyle atan, milletimizin fedakâr, cefakâr, vefakâr insanlarına selam olsun!

Kısıklı’dan tüm mazlumlara, mağdurlara, gazi ve şehitlerimize selam olsun!

Bu direnişin başkomutanına, milletin ve ümmetin umudu olan Recep Tayyip Erdoğan’a selam olsun!

Bizler duadan, cadde ve meydanlarda nöbet tutmaktan gayrı desteği olmayan bu milletin bir ferdi olmaktan gurur duyan vatanseverleri olarak diyoruz ki:

Reis-i Cumhurumuz!

İçinde bulunduğumuz süreçte zor günler geçirdiğinizi, zor günlerin insanı ve lideri olduğunuzu cümle âleme gösterdiniz. Kader demeyip, kaderinde üstünde bir kaderi yaşadığınızı ilan ettiniz. Size övgüler dizecek değiliz. Öven övmüş, seven sevmiş sizi.

2016 yılını size uğursuzca, fütursuzca, hesapsızca, alçakça, kanunsuzca yaşatmaya, sizi ve milletimizi darbeyle kuşatmaya kalkışanlar oldu. Bunlardan bazıları dost ve kardeş görünümlüydü. Bazıları ise aleni düşman ve kinciydi. Amaçları yaralamaktı sizi, cesur olan yüreğinizden… Bunlar, hayatınıza ve hayatımıza kastetmiş hainlerdi. Ama bilemedikleri, çözemedikleri bir şey vardı içinizde… İmanı yüreğinize işleyen “Kudret”in nelere kâdir olduğunu bilemediler. Ötesine inananın ölümü olmaz deyip kefeninizle zulmün üzerine gittiniz. İnsanlığın, ümmetin ve milletin hayrına yaşamaya yemin ettiniz. Zulme ve adaletsizliğe karşı çıktınız. Sessizlerin sesi, kimsesizlerin bestecisi oldunuz. Aç ve açıkta kalanların destekçisi oldunuz. Milletin ve ümmetin yeniden dirilişine umut oldunuz Reis-i Cumhurumuz!

Son olarak diyoruz ki; 2016 yılı bu milletin ve ümmetin diriliş yılı olacak; millet ve ümmet dışı unsurlar istemese bile. Artık bu ümmetin içinden hakikati kükreyen “Aslanlar”a sahip olduğumuzu dünya âlem duysun. Dünyada sadece çakallar değil; aslanların yüreğine, asaletine, heybetine, cesaretine sahip nice erler, erenler ve yarenler de var.

               Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
               Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
               Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
               Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi düzen ve devran değişti vesselam… Reisimize binlerle selam…

 

23.07.2016

Ali Sedat ASLAN

 
Toplam blog
: 19
: 717
Kayıt tarihi
: 05.04.14
 
 

1971 Kayseri doğumlu. 1994 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi lisans, 2013 Gelişim Üniversite..