Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '14

 
Kategori
Öykü
 

Kararlılıkla umutsuzluk arasında

Kararlılıkla umutsuzluk arasında
 

Konuşmalar karşısında sessiz kalmış, sadece dinlemiştim. Soğuk bir sabahtı, dışarıda hafif bir kırağı göze çarpıyordu. Bir süre sonra güneş etkisini artırırken, gri bulutlar dağılmaya, hava açılmaya başladı. Kafeteryayı mesken tutmuş olanlar da birer ikişer dışarıya çıktılar. Kimisi elinde valizle, kimisi elleri ceplerinde gidecekleri yere aceleyle yürüyordu. Öğretmenevinin açılması için bir süre bekledikten sonra, soğuk havanın eşliğinde tarif edilen yere doğru yürüdüm.

Şehirde ilk dikkatimi çeken şey yolların tenhalığıydı. Parklar ve bir şekilde yapılaşmadan nasibini almamış, tek tük ağacın bulunduğu geniş alanlar sessizdi. Bozkırın ortasında tüm görkemiyle ovaya yayılan şehir, kükremeye hazır bulutların, serin vadilerin ve bulunduğu yerin çehresine bürünmüştü. Binalar yaşlı olsa da tarihi şehir dokusu korunmuştu. Evler dalga yemiş gibi yana, arkaya, öne yaslanmıştı. Merkezde tarihi binalar dizilirken uzaklarda daha yeni binalar yükseliyordu. Yollar geniş ve ferahtı. Adımlarımı sıklaştırarak nispeten kalabalık caddeye geldim. Burası kalabalığın günün her saatinde görüldüğü merkezi yer olmalıydı.

Etrafıma bakınarak tabelaları okuyor, şehri tanımaya çalışıyordum. Bazen de birilerine beni asıl hedefime götürecek öğretmenevinin yolunu soruyordum.

İşine gitmenin telaşı ile acele eden insanlar cadde ve sokakları az da olsa hareketlendirmişti. Bu saatte yola çıkanların bir kısmı işine, bir kısmı ya hastaneye ya da otobüs garajına gidiyor olmalıydı.

Bir kısmı da iş bulma umuduyla işsizlik kahvelerine doğru yürüyordu ihtimal. Çünkü serseri mayın gibi yürüyenler kendini belli ediyordu. Yoksa sabahın ayazında vitrinleri seyretmenin başka bir anlamı olabilir miydi?

Ayazı iliklerine kadar hissedenlerin kimisi düşünceli kimisi güler yüzlüydü. Kimisi tek başına elleri paltosunun cebinde, kimisi yanında bir arkadaşı ile sohbet ederek yürüyordu. Bir kısmının da suratı asıktı. Sabah ayazı mıydı insanların asık suratlı olmasına neden olan yoksa yaşam gailesi mi? İşi ve geliri iyi olanların asık suratlı olanını sıkça görmek zordur. İnsanların iç sıkıntısı ister istemez yüzlerine yansır. Sıkıntılı olanlar ya işini kaybetmiştir ya da işsizdir.

Kararlılıkla umutsuzluk arasında lirik bir noktada duruyorlar. Bir kısmı huzur, diğer kısmı kaybetmişlik içinde olsa da onların metanetinde bozkırın güzelliklerini ve kasvetli yüreğini görebiliyorum. Gerçeküstü bir çarpıklık duygusu yaşatıyorlar insana.

Evine bir paket makarna bir ekmek götürmenin telaşında olan işsiz ve yoksulların yüzü gülebilir mi? Gülmek zordur onlar için. Çünkü yoksulluk zorluk demektir, açlık demektir, çocuğuna harçlık verememek demektir, tabanı delik ayakkabı ile yürümek demektir.

Yoksul mahallelerin yoksul insanları velev ki iş buldular. Geçici bir işte çalışanlar ile kahve köşelerini mesken tutanların yüzü gülebilir mi? Üç beş gün bulduğu işte çalışan bir insan çalıştığı iş bittiğinde ya yeni bir iş bulacak ya da işsizlik kahvelerinde çile dolduracaktı. İnsanlar sabah ayazında, yaşamın devamı için yapması gereken ne ise onu yapmak için yola çıkmıştı. 

 
Toplam blog
: 210
: 910
Kayıt tarihi
: 04.05.08
 
 

Eğitimciyim. Bir insanın çağdaş bir gelecek için, aydınlanma için çok okuması gerektiğine inanıyo..