Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '07

 
Kategori
Siyaset
 

Karatahtadaki cübbesiz hoca

11 Eylül 2001...
Cübbeli bir hoca fitili ateşliyor...
Korku... Kaos... Kargaşa...
Her yan kan kokuyor...

9 Nisan 2003...
Cübbesiz bir hoca, cübbeli hocanın yaktığı ateşi söndürmeye adıyor kendini...
Elinde tebeşir karatahtanın başına geçiyor...
Sınıf karanlık...
Sınıf kalabalık... Gürültülü... Boğucu…
Sınıf kan kokuyor...

Bir karatahta, önünde cübbesiz bir hoca…
Karatahtanın üst kısmına, “Demokrasi” yazıyor.
Cübbesiz hoca dalgın...
Elinde tebeşir, karatahtaya bakıyor.
Sınıf karışmış... Eller boğazlara sarılmış...
Nemli duvarlara sıçrayan kanlar, iplik iplik aşağıya süzülüyor…
Ve kan kokusu Irak’ta geniz yakıyor…

Ve yıl 9 Ocak 2007...
Değişen şey yok...
Karatahtaya “Demokrasi” yazıyor
Cübbesiz hoca,
Elinde tebeşir öylece bakıyor...
Ve kan kokusu Irak’ta geniz yakıyor…

Söyle şeyhim... Demokrasi caiz midir meselâ?”
“Hoş demokrasi bir fazilet rejimidir; amenna,
Ama fazilet nerededir bilen varsa söylesin...

İşte, cübbesiz hoca Bush, her konuda cübbeli hocalarından fetva alan Ortadoğu’ya demokrasi götürmek için sürüp gelmişti taaa Fizan’dan... Demokrasi denklemi tutmadı... Çünkü, bu coğrafyada demokrasinin katli vacipti... O bir şeytan işiydi... O halde başka bir sebep aramalı bu gelişin altında...

Uluslararası teröre son vermek... Oh ne güzel... Bu habere en çok biz sevindik... Bush terörü durduracak ve Türkiye PKK’dan kurtulacak... Hem Apo celladını da O teslim etmemiş miydi? Bir kafası atarsa PKK dağılır gider... Biz de rahat ederiz...

Beklenmeyen son... Bizimkiler palazlandı iyice Kandil dağında... Ve siyasi otoriteler açıkladı: Irak’ın işgalinden sonra dünyada terör arttı.

Flahs... Flash Flash... Ortadoğu’da kara kadeh tokuşturan cellatlar...
7 Ocak 2007...
The İndepentent...
Yani Bush’un kadim ortağı Tony Blair’in ülkesinin büyük bir gazetesi…

Haber şu:
“İngiliz The Independent gazetesi, Irak petrolleriyle ilgili yasa taslağını ele geçirdi.”

Ardından yorum geliyor: “Yasanın BP, Shell ve Exxon gibi petrol devlerine 30 yıllık sözleşmeyle Irak’a girme şansı vereceğini, bunun da Irak petrollerinin 1972 yılında millileştirilmesinden sonra yabancılara ilk kez bu imkanın sağlanması anlamına geldiğini hatırlatan Independent, “Bu durum Irak’a yapılan müdahalenin tek amacının ülkenin petrol kaynaklarını ele geçirmek olduğunu savunanların elini de güçlendirecek” diye yazdı. (1)

Gazeteye görüş bildiren petrol şirketlerinin yöneticileri ve uzmanlar ise Irak Parlamentosu’nun onayına sunulan ve Irak petrollerinden kazanılan paranın yüzde 75’inin Batı’ya akmasını sağlayacak yasanın, savaş, ambargolar ve uzman eksikliği yüzünden darbe alan Irak’ta petrol endüstrisini ayağa kaldırmanın tek yolu olduğunu savundu.

Yasaya karşı çıkanlar ise bu yasayla ekonomisinin yüzde 70’i petrole bağlı olan Irak’ın egemenliğini kabul edilemez şekilde yabancılara teslim etmeye zorlandığını kaydediyor.

Son beş on yıl içinde büyük güçler arasında dünyadaki enerji kaynaklarına egemen olma yarışının ortaya iyice çıktığını söylemek için artık strateji uzmanı olmaya hiç gerek yok… Rusya doğal gaz vanasının başında votkasını yudumlarken, ABD ise insanlık değerlerinden söz ede ede petrol vanasının başında viskisini yudumlamak istiyor.

31 Aralık 2007’de ilmik Saddam’ım boğazına takılmadı aslında... İlmik Iraklıların boğazına takıldı... Saddam zalimdi, öldü gitti... Bir hafta sonra kara kadehli cellatlar şerefe kadeh tokuşturdular.

Hemşerim Irak çok ırakta mıdır?
Artık Irak’ta barış, adı gibi çok uzak... Barış için gelinmemişse barış nasıl olabilir? Şimdi herkes bu yıkıntıların altından nasıl çıkılır onun hesabında...

Ders veren hoca akıl alıyor. Kimi Irak’ı bölüyor, kimi bölmüyor. Kimi yeni devlet kuruyor, kimi kurmuyor. Kimi Amerika çekilsin diyor, kimi kalsın diyor. Irak Çalışma Gurubu rapor hazırlıyor. Bir kısım Stratejistler Irak’ı önce üçe bölüyor... Olmadı deyip beşe bölüyor...

Ve son öneri: John Hopkins Üniversitesi'nde görevli risk yönetimi uzmanı David Apgar (2) imzalı. Önerinin temelinde Irak’ı Şii ve Sünni olarak ikiye bölmek. Muhtemel sınır Bağdat havaalanını geçerek güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanmakta. Böylece kuzeybatı da kalan devlet 5 milyon Kürt ve 5 milyon suniden oluşacak. Bu devletin içinde ise Bağdat’ın varoşlarında yaşayan radikal Şii Mukteda el-Sadr’a yakın 2-3 milyon Şii bulunacak ve bunlar kuzey-batıdaki devletin siyasi ortakları olacak.

Güneydoğudaki devlet ise tamamen Şiilerden oluşacak. Ve başlarında ılımlı Şii din adamı Ayetullah Sistani olacak (O Ssistani ki Bush’un gönderdiği mektubu açıp okumaya dahi tenezzül etmemiş). Kuzeydeki petroller Sünni-Kürt devletinin, güneydeki petroller ise Şii devletinin elinde kalacak.

Bu öneriler öneri mi oyalamacı bilinmez ama Bush kararını vermiş. Irak’a ek asker gönderecek. Demokrasi için pahalı bir yatırım ama olsun. 20 bin asker Bağdat’a, bir kısım yedek de demokrasi olmayan bir ülkeye Kuveyt’e. Bir de kadim dost Peşmergeler gelecek tabur tabur dosta düşmana inat Bağdat sokaklarına.

Hayır dileyelim hayır olsunda, son seçimde çoğunluğu ele geçermiş olan Demokratlar Irak’a yeni asker gönderilmesine çoktan karşı olduklarını açıklamış durumda.

ABD çözüm arayadursun, kan gölünün ortasında ki Irak’ın yakın komşuları için durum ne? İran “Pax Persica” * yolunda sağlam adımlarla ilerliyor. Çin’i ve Rusya'yı arkasına alarak ABD’ye kafa tutma niyetinde. Çünkü dünyanın doğalgaz zenginlerinden ve doğal gaz zengini ülkelere komşu…

Büyüyen Çin ve Hindistan’ın da her geçen gün enerjiye olan ihtiyacı artıyor. Tabloya bakıldığında geleneksel ve tutarlı bir dış politika geçmişi olan İran için fazla sorun yok. Çünkü Irak’ın yüzde 60’ını oluşturan Şiileri de kontrol edebilecek güce de sahip.

Suriye’nin Lübnan ve İsrail’le, dolaysıyla da ABD ile başı belada… Ama Irak kadar zengin petrolü olmadığı için korkacak bir şeyi yok. Uslu çocuk olduğunda her şey süt liman olabilir. Suudi Arabistan ve Ürdün Krallığı ise çoktan ABD’nin şemsiyesi altında…

Bizim memlekette havalar nasıl hemşerim?
Türkiye şaşkın…
Türkiye kızgın…
Türkiye’nin kırmızı çizgileri çoktan mor oldu…
Öncelik koyamıyor, senaryo üretemiyor…
Türkiye ABD’nin ve AB’nin dost mu düşman mı olduğuna bile karar verememiş durumda.

Gıdası ve silahı AB ülkelerinden özellikle Almanya’dan gelen PKK, artık ABD sınırları içinde keyif çatıyor. O keyif çatarken büyük müttefik Türk askerinin başına çuval geçiriyor. Bu da yetmezmiş gibi Amerikan okullarında Türkiye bursuyla okuyan Talabani ve Barzani habire Türkiye’nin aleyhine, hatta inadına beyanatlar verip duruyor.

Ve 6 Ocak 2007...
Bir ses “ulus devletin tehlikede olduğunu söylüyor.”

Herkes gelen sese kulak veriyor…

Başbakana bağlı MİT Müsteşarı Emre Taner Teşkilatın kuruluşunun 80. yılında ilginç bir beyanat veriyor:

Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin, hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler sadece gelişmemekle ve dünya yönetiminde söz sahibi olanlar arasına dahil olmamakla kalmayacak, aynı zamanda birçoğu günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir.

…..

Ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekten sağlam politikalar üretebilmek ve uygulayabilmek için ulusal güvenlik ve ulus-devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri öngörmek, doğru analiz edebilmek ve uygun vasıtalar ile karşı koymak zorunluluğu/ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir.

....

Bu süreç içinde Türkiye, gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da ’bekle-gör-tavır al’ taktiği ile sınırlama lüksüne sahip değildir. Uluslararası sistemi ayrıntılı ve isabetli bir tanımlama ile (kendi konumu ile ilgili) taktik, stratejik ve yüksek stratejik tutumlara sahip olmak zorundadır. Yalnız savunma pozisyonunda olmak Türkiye’ye haiz şartlar nedeniyle kabul edilemez bir davranış olacaktır. Bu nedenle de Türkiye tüm kartlarını/avantajlarını maksimum düzeyde bir verimlilikle değerlendirmek durumundadır. Elbette bunu gerçekleştirebilmesi hiç de kolay değildir.” (3)

Bu açıklama artık Türkiye’nin 2007’den itibaren farklı stratejiler ortaya koyması gerektiğinin işareti… Buna benzer bir işarette bu haberden bir hafta kadar önce Başbakandan gelmişti. Başbakan Lübnan’a giderken gazetecilerle yaptığı bir sohbette şöyle bir ifade kullanmıştı:

"Geçmişi itibariyle çok karışık bir Irak. Şu anda Irak'ta bir iç savaş var. Son 4-5 yılda Irak'ta 650 bin civarında insan öldü. Tabii ki büyük bir felakettir. Ancak bugüne ve düne değil, geleceğe bakalım. Bu kararın bir kine, intikama katkıda bulunması temennisinde bulunamayız. Irak'ın şu anda içinde bulunduğu tablodan bir an önce kurtulması için Türkiye olarak, komşu ülke olarak her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuza inanıyorum. Türkiye'nin şu anda Irak, AB sürecine göre çok daha öncelikli bir sorunu haline gelmiştir. Bunu da bundan sonraki süreçte dış politikamızın öncelikli konusu olarak değerlendirmeye devam edeceğiz.'' (4)

Dünyanın her gün konuştuğu ve çözüm üretmeye çalıştığı yanı başımızdaki coğrafya için iki yetkili kişinin söyledikleri geç de olsa umut verici… Çünkü zaman hızla geçiyor ve Ortadoğu da fitili ateşlenen yangın topraklarımıza doğru ilerliyor.

Artık Türkiye’nin “en kötü karar bile en iyi kararsızlıktan daha iyidir” deyip kararını verme zamanı geldi. Türkiye’nin Irak petrollerine ortaklığı artık hayalden de öte bir şey olduğuna göre önceliğini ulusal çıkarları üzerinde yoğunlaştırmalı. Bölgesinde istikrar sahibi, demokratik ve uzun bir imparatorluk süreci yaşamış bir ulusun kendi çıkarları için vereceği karar elbette çok vahim sonuçlar doğurmayacaktır. Üstelik Türk Ulusu vereceği kararın arkasında duracak kadar onurlu bir ulus olduğun tarih boyunca da ispat etmiştir.

Kerkük'üm şirin Kerkük
Yarasi derin Kerkük
Dese Kaf Dagi erir
Derdinin birin Kerkük
(5)

İşte bir haber daha...
Haberin başlığı şu:

Kerkürkte Kürt Oyunu (6)

Devamında ise şu görüşlere yer veriliyor.
Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Dr. Sadettin Ergeç, tüm ülkelere tehlikeyi görme çağrısında bulundu.

Ergeç, "Kerkük'te peşmergeler silahlandırıldı. Kerkük barut fıçısıdır. Fitillerinin kimin elinde olduğu belli" dedi. Ergeç, yaptığı açıklamada, Türkmenlerin sorunlarını yerinde tespit etmek, ilgili komisyon ve kişilerle görüşmek için 2 günden bu yana toplantılar yaptığını ve son durumu değerlendirdiklerini belirtti.

Bugün elindeki bilgilerle Bağdat'a gideceğini belirten Ergeç, ABD siyasetinin önemli isimlerinden Cumhuriyetçi Senatör John McCain'in katıldığı Irak konulu paneldeki konuşmasına değindi. Ergeç, John Mccain'in dikkat çeken sözlerini yıllardır, defalarca dile getirdiklerini ancak seslerini yeterince duyuramadıklarını söyledi. Ergeç, "ABD'li senatörün sözlerine aynen katılıyorum" dedi.

Peki, Türkiye’nin de hoşuna giden bu sözleri söyleyen John McCain: ABD siyasetinin önemli isimlerinden Cumhuriyetçi bir senatör.

A.A Kaynaklı yazıda ki John McCain’in söyledikleri ilgi çekici:

American Enterprise Institute adlı muhafazakar düşünce kuruluşunda düzenlenen Irak paneline katılan McCain'den Irak'taki azınlıkların durumunu yorumlaması istendi. Senatör McCain, işlevini yerine getiren bir hükümetin görev başında olması durumunda azınlıkların, istikrarlı bir ortamda diğer vatandaşlar gibi korunacağını belirtti.

McCain, "Ancak bu olmazsa açıktır ki, Türkmenler ve Irak'taki birçok azınlık, büyük risk altına girer. Mesele, bizim bildiğimiz gibi sadece Şiilere karşı Sünniler meselesi değil. Bir ölçüde mesele, aşırılık yanlılarının gözünde, etnik temizlik" dedi.
(6)

Irak’ta 2, 5-3 milyon Türkmen yaşamaktadır. Yaşadıkları yerler Irak’ın petrol yataklarının yoğun olduğu yerler. Özellikle Kerkük’e 400 bin peşmergenin göç ettiği bunun da 100 bininin silahlı olduğu söyleniyor.

Bu silahlı peşmergelerin başında kim var.

Bir dönem Türkiye’den burs alan iki Kürt lider: Barzani ve Talabani...

Osmanlı naifliği

Türkiye’nin artık kesin öncelikleri olmalıdır.
Tıpkı İran’ın olduğu gibi...
Türkiye’nin Iraktaki öncelikleri:

Bir... Bölgede yaşayan Türkmenlerin can güvenliği ve eşit Irak vatandaşı olmasıdır... Bunu sağlamak Türkiye’nin namus borcudur. Çünkü, Cumhuriyeti kuranlar Kerkük ve Musul için and içmişlerdir.

İki... Türkiye burslusu Talabani ve Barzani’yi bağımsız bir Kürdistan hayalinden vazgeçirmektir.

Üç... Irak’ta faaliyet gösteren PKK terör örgütünün siyasi ve silahlı faaliyetlerine san vermektir.

8 Ocak 2007’de ajanslara ilginç bir haber daha düştü.

İsrail’de yayınlanan gazeteler ortak bir yorum yapmışlar: “Türkiye’yi Irak’taki sorunlara çözüm olacak en etkisiz ülkedir”.

Tam da Başbakan’ın ve MİT Müsteşarının morallerimizi düzelten sözlerinin ardından.

Artık devleti yönetenlerin Osmanlı naifliğini bir yana bırakmasının zamanı geldi de geçiyor.
Büyük devlet olmak, büyük düşünmekten geçer.
Denklemi iyi kuran sonuca kolay ulaşır...
Hal böyle giderse ortada Osmanlı naifliğide kalmaz.
Bize de “şaşkın ördek suya kıç üstü dalar” demek düşer.

Kaynaklar:
1. The İndepentent 7 Ocak 2007
2. David Apgar: John Hopkins Üniversitesi. Radikal 29/12/2006
3. www. mit.gov.tr/ 06/01/2007
4. A.A. 03/01/2007
5. Abdülhekim Mustafa Rejioğlu (Kifri/Kerkük, 1910-1975)
6. www.kerkük.net/ 08/01/2007
7. Hürriyet 06/01/2007

(*) Pax Persica: 5. yüzyılda Perslerin dünya hakimiyeti ele geçirmesiyle oluşan barış. Bugün İran nükleer silah yapımına giderek 5. yüzyılda sağladığı hegemonya nükleer silahların gücü altında Ortadoğu’ya kabul ettirmek.

 
Toplam blog
: 8
: 1045
Kayıt tarihi
: 22.01.07
 
 

1961 Gümüşhane doğumluyum. 1984 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezun oldu..