Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '06

 
Kategori
Eğitim
 

Kardan adamı da vurdular!

Kardan adamı da vurdular!
 

Haber ulusal bir gazetemizde yayımlanmıştı...

"Nevşehir’in Gülşehir İlçesi'nde arkadaşlarıyla birlikte kardan adam yapan 11 yaşındaki E.B., kardan adamı hedef olarak belirleyip ateş ettikten sonra silahı yere atınca arkadaşı 13 Ö.T.'nin yaralanmasına neden oldu.

Gülşehir İlçesi'ne bağlı Ovaören Beldesi'nde oturan E.B. arkadaşları Ö.T. ile S.K. kar yağışından sonra dışarı çıkarak kardan adam yaptı. E.B. babası Bener B.'ye ait ruhsatsız tabancayı alarak kardan adama ateş etmeye başladı.

Tabancanın ateş almasıyla birlikte paniğe kapılan E.B., tabancayı atarak kaçmak istedi. Yere düşen tabancanın ateş almasıyla Ö.T. sağ kolundan yaralandı. Olaydan sonra tabancaya el konularak soruşturma başlatıldı."(Hürriyet Gazetesi)

Okunduğunda kısacık bir yerel haber. Belki çoğu insanın gözünden kaçabilecek, bazılarına göre önemsenmeyecek bir haber belki...

Oysa tüm basın, medya kuruluşları ve konuyla ilgili tüm kurumlar bu haberi önemsemeliydiler.

Çocukluğumuzda kar yağdığı zaman deliler gibi sevinir, bahçeye çıkıp kartopu oynamak için fırsat kollardık ama önce kocaman kardan adam yapılmalıydı.
Bin bir emekle boyumuzdan büyük olsun diye uğraşır, kömürden gözlerini takar, evden mutlaka bir havuç ve süpürge kaçırırdık.

Hele de evde artık kullanılmayan eski bir şapka varsa değmesinler keyfimize.
Annemin işini gücünü bırakıp çok kez yardıma geldiğini anımsarım.

Kardan adam yapma işlemi adeta bir şölene dönüşür, tamamlanınca bozulmasın diye azami dikkat sarf edilirdi. Biz, özellikle evimizin penceresinden görülecek bir yer seçmeye dikkat ederdik. Yorgunluktan bitap düşüp ellerimiz soğuktan hissiz hale gelene kadar karın, kardan adamın keyfini çıkarırdık. Eve dönüşler sevinç ve gurur içinde olurdu. Çok kez kar hemen erimesin, kardan adamımız bozulmasın diye dua ettiğimi hatırlarım. Sabah uyanır uyanmaz cama koşup kardan adamım orada duruyor mu diye baktığımı, hele kar yeniden yağmışsa deliler gibi sevindiğimi asla unutamam. Eskiden başkaydı sanki her şey.

Acaba yaşlanıyoruz da bir daha erişemeyeceğimiz tatlı hatıraları hatırlayınca mı geçmiş bize cazip geliyor ? Oysa çocuklar yine çocuk, kar yine aynı kar ve halâ kardan adamlar yapılıyor. Peki değişen ne ki bir çocuk yaptığı kardan adamı silahla vurmak istiyor? İşte bu noktada durmak, düşünmek, incelemek, irdelemek gerekli. Nerede hata yaptık ?

Önceki zaman dilimleri ile bugünü karşılaştırdığımızda :

*Eskiden aileler kalabalık halde yaşardı. Evde mutlak büyükanne,büyükbaba olurdu.

Şimdi çekirdek aile düzeni var.

*Anneler çoğunlukla ev kadınıydı.

Şimdi çalışan anneler çoğaldı.

*Evin en büyük lüksü komodinin üzerinde asaletle duran, dantel örtülü radyoydu.
Şimdi evlerde radyo var mı yok mu aranmıyor bile. Televizyon radyonun yerini alalı çok oldu.

*Sinema demek rüya alemine gitmek demekti. Çoğu çocuk sinemayı bilmeden büyüdü belki o zamanlar.

Şimdi VCD/DVD player denen araçlarla her ev bir sinema oldu

*Kızların bezden bebekleri,erkeklerin yün,çorap gibi eskilerden yuvarlatılmış topları olurdu.

Şimdi kızların barbi bebeklerinin makyaj takımları bile var, toplar ise basket, volybol, futbol topları diye ayrı ayrı satılıyor.

*Eskiden evin en bilgesi "dede" ve baba idi.

Şimdiyse "bilgisayar"

*Eskiden bahçedeki sopalar yontulur "dıkşın dıkşın" diye ses efekti verilerek kötüler yok edilmeye çalışılırdı.

Şimdi evin bilgesi bilgisayara yüklenen veya play stationa takılan bir cd ile tam donanımlı bir ordunun komutanı olup gerçek seslerle ve güçlendirilmiş efektlerle bir orduyu yoketmeniz mümkün.

Düşman kim ? Ordu kimin ordusu ? Takır takır taradıklarınız hangi halk ? Niye yok ediyorsunuz ? Bunları yaparken amacınız ne ? Bir dolu bilinmeyen var...ama bilinen tek şey vahşice katliam. Oysa eskiden yaralı kuşları, minik kedi yavrularını eve taşır ve tedavi ederdik.

Daha saymaya gerek yok sanıyorum.
Eskiden olan her şey "eski"
Eski olan her şey şimdiki tabirle "off"
Off olan her şey unutulmaya mahkum.

Tıpkı bilgisayarlar gibi...Yenisi çıkınca bir önceki model kötü, yetersiz...Hard diske at bir format silinsin gitsin... Beynin fonksiyonlarını bilgisayarlar yüklenmiş sanki. Sizin yerinize düşünüp hafızasında tutan bir makinenin esiri olmuşuz adeta.

Herkesin bilgisayarı yok elbette ama hemen her yerde internet cafe'ler, bilgisayarlı oyun dükkanları var artık. Bilgisayarın ulaşamadığı her evde ise "Televizyon"

Televizyonlarda ise dikkatle incelenince çocuklara yönelik çizgi filmlerden başlayıp, gece yarısı filmlerine uzanan bir yayın çizgisinde şiddet, katliam... Öğretici, düşündürücü, iyiye güzele teşvik edici programlar "off" Kavga, saldırı, yok etme, katletme, ezme, kıyma, parçalama..."in"

Aile içi problemlerin ballandıra ballandıra anlatıldığı, gizlinin saklının kalmadığı programlar revaçta. Doğrunun, güzelin, mahremiyetin, korunucak değerlerin, sevginin, saygının ve adına iyi, güzel denecek ne varsa hepsinin görmezden gelindiği, dinin en önemi öğelerinin bile dillere pelesenk edilerek adeta yerle bir edilmeye çalışıldığı, bayramların gelenek ve göreneği yaşatılmaya çalışmak yerine evden kaçmak, tatil yapmak için fırsat sayıldığı, hasılı eskiyi özlemle aratacak ne varsa her şeyin un ufak edildiği bir dönemden geçmekteyiz.

Başta Türkçe olmak üzere her şeyin silindir gibi ezilip geçildiği, sürekli güçlü olan kazanır ve kazanmak için her şey mubahtır, öldürmek bile fikrinin sürekli şırınga edildiği, doğanın ve güzel duyguların insafsızca kirletildiği, sevginin ifade edilmesinin anneler, babalar, sevgililer günü adı gruplatılarak tüketime yönelik reklamlarla dayatıldığı, ülkelerin kendince doğru budur diyerek diğer ülkeleri umursamadan binlerce masum sivilin üzerine bombalar yağdırıp, bunu da televizyonlar aracılığı ile adeta sanki bilgisayar oyunu gibi sunduğu bir dünyada elbette ki çocuklar KARDAN ADAMI da VURURLAR.

Takke düşmüş kel görünmüştür.
Ancak bu kele , merhemi kim , nasıl , ne şekilde ve ne zaman sunacaktır?
Ve ille de bunu bizlere birileri mi sunmalıdır ?
Kendimize sormamız gereken sorulardan biri de budur.

 
Toplam blog
: 79
: 1982
Kayıt tarihi
: 17.07.06
 
 

Salyangozları bilirsiniz... Onları görmeseniz bile geçtikleri yerde bıraktıkları izlerden anlarsı..